Adalet - rahle.org

Adalet - rahle.org

Adalet


Facebookta Paylaş
Tweetle

Süha SERİN

Zulmün zıddı olan adalet; sınırlama olmaksızın herkesin sahip olduğu hakları elde etmesi için gerekli olan düzenlemeyi yapmaktır.
Toplum örgütlenmesinde malların, hakların ve görevlerin veya şereflerin aritmetik bölüşülmesine, adaletin yerine getirilmesi denir.
Adalet herkesin yeteneğine ve toplumda oynadığı role uygun olarak dağıtıldığı zaman doğru dağıtılmış kabul edilir. Adalet hakların eşit olarak dağıtılması anlamına gelmez; çünkü bu çok gayr-ı tabî olur. Gerçekte adalet, hakların, bazı zamanlarda eşit denebilecek şekilde haktanır ölçülerde dağıtılmasıdır. Örneğin; bütün vatandaşlar vatandaşlık hakları bakımından eşit olmalıdırlar, fakat diğer durumlarda hakların eşit olması adalet dışıdır. Mesela çocuklar ve anne-babanın toplumsal konum ve haklar bakımından eşit olması tabi ki yanlıştır. Aynı şekilde daha yüksek veya daha alçak bir iş dalında hizmet verenler ücret ve gelirde eşit olamazlar. Allah (c.c.)'ın emrettiği şey, herkese ahlâkî, sosyal, ekonomik, hukuki ve siyasî olan tüm hakların hak ettiği ölçüde verilmesidir.
Kimin neyi ne kadar hak ettiğini belirlemek onu tanımakla mümkündür. İnsanı yanlış tanımlamak ona hak ettiği değeri vermemek, dolayısıyla adaletin yerine onun zıddı olan zulmü gerçekleştirmek demektir.
İnsanın başkalaşımına ve düşüşüne yol açan modern batı medeniyeti insan tanımını ya hayvan tanımından hareket ederek yapmış "insan düşünen bir hayvan", "insan konuşan bir hayvan", "insan ekonomik bir hayvan" gibi ya da fıtratında olduğu varsayılan vahşiliğe atıfta bulunarak yapmıştır "insan insanın kurdudur" gibi.
İnsan tanımını bu şekilde yapan bir zihniyetin ortaya koyacağı siyaset, ahlak, eğitim sistemi insanı mutlu etmek yerine daha da zor durumda, zulüm altında bırakacağı aşikârdır. Çünkü herkese hak ettiği değeri vermek ancak onu tanımakla mümkündür. 
İnsanı kendisinden daha iyi tanıyan Yaratıcı, onun hangi hallerde ve durumlarda ne kadar hak sahibi olduğunu daha iyi bildiği için onun indirdiği hükümlere göre düzenlenen hayat adaletin tecellî ettiği hayat olacaktır. İmam Şafiî (r.a.)'nin dediği gibi "Adalet Allah'ın (c.c.) emrine uygun şekilde amelde bulunmaktır."
Allah (c.c.) kendisi için yeryüzünde bir halife yaratmayı dilediğinde insanı, balçıktan ya da kurumuş balçıktan yaratmaya başlamış (32/7) sonra bu kuru balçığa kendi ruhundan üflemiş nihayet insan yaratılmıştır.
İnsan balçıktan ve Allah (c.c.)'ın ruhundan imal edildiği için iki boyutlu bir varlıktır. Tüm diğer varlıkların tek boyutlu olmalarına karşın o çift yönlü bir varlıktır. O, bir boyutuyla balçığa karşı meyillidir. Tabiatında ve mayasında durmaya, bir yerde çöküp kalmaya, durgunluğa karşı bir temayülü vardır. Öbür boyutuyla Allah'ın üflediği ruhu ise yüceliğe meyillidir. Birinci boyutun aksine yükselmeye meyillidir.

İnsan balçık ve çökelti kutbuna gidebildiği gibi Allah'a da gidebilir.
Kim ki hayatını, aralarındaki ilişkileri adalet üzere düzenlerse –ki bu ancak yaratıcının istediği şekilde hareket etmekle mümkündür, insanı tanıyan O'dur- "Allah adil olanları sever (Maide 42) ayetinin belirttiği müjdeye mazhar olur. Kim de hayatında aralarındaki ilişkilerde adalete riayet etmezse -Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse- zalimlerden olur (Maide 45).



YARARLANILAN KAYNAKLAR
1. S.B.A.
2. İnsan-Ali Şeriati
3. Tefhim'ul-Kur'an – Mevdudi

Copyright 2018 © RAHLE DERGİSİ