Toplumsal üstyapıların oluşmasında en önemli altyapı etkenlerinden biri de hiç şüphesiz inanç olgusudur. [Her ne kadar alt yapı- üst yapı gibi sosyolojik bir düalizm her halükarda toplumsal hadiseleri yorumlamada bire bir ve mutlak doğru olarak kabul görmese de yine de sosyolojik bir kuram olarak karşımızda durmakta]
Toplumlann şekillenmesin de inanç yapısının önem arzetmesi insan tarafında yer alan inanma ve bu inanmayla ortaya çıkan kulluk ihtiyacında yatmaktadır. Haddi zatında bu kuru bir ihtiyaç olmanın ötesinde insanın varlık yokluk sebebidir. Hal böyle olunca da yukarıda işaret olunan yargı kaçınılmaz bir zorunluluk arz ediyor. Dolayısıyla bir toplumun, eğitiminden ticarete, savaştan banşa, varlık algılamasından aile hayatına kısaca her türlü kurumsal ve anlayış pratiklerinin oluşmasında inanç yapısı birinci sıraya yerleşmektedir.
Mekke cahili toplumunun ortaya koyduğu hayat biçimi ve bu hayatın içerisinde ki kurumsal pratikler de kendi inanç yapılannın bir yansıması şeklinde karşımıza çıkıyor.
Daha sonra kendilerine mevcud inanç yapılannın tam zıddı sunulacak ve kendilerinden yepyeni bir insan tipinin çıkarılacağı Mekke cahiliyesinin durumu şu şekilde idi:
-Genel bir anlayış olarak şirk
-Hz. İbrahim (as)' dan o zamana kalan bazı Haniflik kalıntıları
-Tarihleri boyunca yaşadıkları savrulmuşluk neticesinde Mekke civarında bulunan Yahudilik
-Çeşitli vesilelerle -ticaret gibi- ilişki de bulundukları Hıristiyanlık