BİR CENAZE - rahle.org

BİR CENAZE - rahle.org

BİR CENAZE


Facebookta Paylaş
Tweetle


Mustafa Yılmaz

Bugün Akif Abinin babası vefat etmiş. Duydum ve hemen “İnna lillahi ve inna ileyhi raciun." dedim. Cenaze namazına gitmek üzere yola çıktım. Arkadaşla beraber gidecektik. Kararlaştırdığımız yere gittim. Aşağı yukan on, on beş dakika bekledikten sonra gelmeyeceğine kanaat getirdim ve trenle gitmeye karar verdim. Tren istasyonuna giderken bir yandan da arkadaşın gelip gelmediğini kontrol ediyordum. Yola baka baka istasyona geldim. Doğru bilet gişesine gidip beni Erenköy'e taşıyacak trenin biletini aldım. Müsait bir bank bulup oturdum. Zaten belim de ağnyordu. Oturmak benim için bulunmaz bir nimet olacaktı. Yanımda gazete okuyan bir yolcunun gazetesine şöyle bir baktım ama o kadar. Aklım cenazeye kaydı hemencecik. Akif Abiyi düşündüm, eski günler geldi hatınma, babasını hayal meyal canlandırmaya çalıştım zihnimde. Sakallı, hafif kel, orta boylu, güler yüzlü, insana güven veren biraz da saygı kaynaklı korku veren bir iş adamı. Pek konuşmuşluğumuz yoktu. Sadece Akif Abiyi görmeye geldiğimizde görürdük onu. O zamanlardan hatırımda kaldığı kadarıyla konuşmayı sevmeyen bir insan herhalde diye zihin galerimdeki yerine onun fotoğrafını asmış, öylece orada bırakmıştım. Bugün o fotoğrafı çıkartıp yeniden baktım. Aynen duruyordu. Biraz kenarları sararmıştı. Bu duygular içinde tekrar yerine koydum. Yine saygı kaynaklı o korku beni sardı.

Trenin gelmek üzere olduğunu istasyonda anons etmeselerdi cenazeye epey geç kalacağımdan ötürü çok üzülecektim. Allah’a sonsuz şükür ki bizi böyle bir üzüntüden muhafaza etti. Biraz daha bekleyecektim. Sevdiğim insanın sevdiğinin vefatı haberinin oluşturduğu bu koyu dumanlı atmosferde tefekkür için gözlerimi etrafıma çevirdim.

İnsanların hepsi ölüm gerçeğinden habersiz sanki büyük bir denizde yüzüyorlardı. Ne denizden ne de denizin içinden haberleri vardı. Sadece yüzüyorlardı. Hayatın anlamı ile ilgili en ufak bir duraksamaları olmadan geçip gitmeleri doğrusu beni hayretlere daldırıyordu. Onların dalmaktan çekindiğine ben balıklama daldım. Tren düdüğüyle su yüzüne çıkıverdim. Toparlandım ayağa kalkıp trene atladım. Trende oturulacak yerler önceden taksim edilmiş olmalı. Ağrıyan bu belle ayakta gitmek zorundaydım. İnsanlar yine burada da habersiz yüzüş içindeydiler. Bu sefer denizin yüzeyinde kalıp onları seyretmeyi tercih ettim. Yoksa yol bitecek gibi değildi. Uzun bir seyir sonunda Erenköy'e geldim. Trenden iner inmez camiye yöneldim. Yolda karşıdan karşıya geçerken beraber gideceğimiz arkadaşın arabasını gördüm. Durdu, bana yaklaştı, niçin buluşamadığımızla ilgili konuşmaya başladık ki arabanın arkasında yol isteyenlerin koma sesleriyle sohbetimizi kısa kesmek zorunda kaldık. Arkadaşa sonra konuşuruz, diyerek yol verdim. Arabalar konvoy halinde önümden geçit töreni yaptıktan sonra ancak karşıya geçebildim. Caminin avlusuna adımımı atar atmaz kalabalık bir cemaatla karşılaştım. Tanıdık yüzler aradım hemen. Bu arayışımda hiç zorlanmadım. Arkadaşların hepsi sağ olsunlar Akif Abiyi yalnız bırakmamışlardı. Tam kadro oradaydılar. Cuma namazı çıkışında cenaze namazını eda ettik. Büyük bir huzur ve huşu içinde sessizce tabutu omuzladık. İhsan Amcayı insanların hiç farkına varmadan yüzdükleri o denizin derinliklerine yolcu etmek için kalabalık dalgalandı, dalgalandı, dalgalandı..

Copyright 2018 © RAHLE DERGİSİ