HUKUK VE DİĞER SOSYAL DÜZEN KURALLARI - rahle.org

HUKUK VE DİĞER SOSYAL DÜZEN KURALLARI - rahle.org

HUKUK VE DİĞER SOSYAL DÜZEN KURALLARI


Facebookta Paylaş
Tweetle

 

 

 

Muhammet ALİMOĞLU

İnsan, toplum denilen bir sosyal çevre içerisinde doğar, yaşar ve ölür. İnsan¬lar tek tek gelip geçici olduklan halde toplumlar süreklilik arzederler. Bu sebep¬le insanın toplum dışında yaşadığı görülmemiştir. Dünyada tek başına yaşadığı varsayılan Robinson Cruose, roman yazannın zihninde canlandırdığı bir varsayım¬dan ibarettir. Kaldı ki romanda bile Robinson günün birinde Cuma isminde bir zenci ile karşılaşmıştır. İnsanın tek başına yaşayabilmesi için ya ilahi birtakım sıfat¬lara sahip olması gerekir veya insandan başka bir varlık olması gerekir.

Toplum içerisinde yaşamak zorunda olan insanların, diğer insanlar ile bazı iliş¬kilere girdiği görülür. Her insan bir aileye mensup olması sebebiyle ilk önce aile¬nin diğer bireyleri ile, mesela anası, babası, kardeşleri ve diğer akrabalar ile bağ¬lılık içerisindedir ve bunlar ile ilişki kurmaktadır. Sonra eğitim vesilesiyle öğret¬menlerinden ders alarak ve okul arkadaşlar ile önce oyun arkadaşlığı ile başlayıp daha sonra farklı açılarda gelişen bir ilişki kurarak yeni bir çevre ile tanışmış olur. Daha sonra meslek hayatındaki girişimleri veya kültürel, ekonomik davranışlany- la; dini inançlar veya sosyal eğlenceleri sebebiyle başka insanlar ile geçici veya sü¬rekli ilişkiler kurar. Bir insanın yukarda kısaca ifade ettiğimiz bütün bu davranışla- nnda diğer insanlar ile kurduğu bağlılık ve ilişkilerine sosyal ilişki (içtimai münase-bet) adı verilir.

İnsanın bu toplu yaşayışının faydalan olduğu gibi mahzurlar da vardır. İnsan¬lar yaratılışlannda sahip olduklan maddi ve manevi vasıflan sebebiyle birbirlerine denk olmadıklan için toplum halinde yaşayan insanlar arasında zamanla çeşitli alanlarda birtakım farklılıklar doğar. Toplumdaki güçlü insanlann zamanla çeşitli alanlarda birtakım farklılıklar doğar. Toplumdaki güçlü insanlann kendi heva ve hevesleri doğrultusunda hareket etmeleri toplumda bir kaos ortamı meydana getirir ve bu durum toplumun bütün fertlerini olumsuz yönde etkiler. İşte bu se¬beple, insanlar ilk zamanlardan itibaren toplum içinde bazı kurallara riayet etme¬nin, toplum halinde yaşamanın bir gereği olduğunu benimsemişler ve bunun so-nucunda da birtakım kurallar oluşturmuşlar veya Allah Teala’nın göndermiş ol¬duğu Peygamberleri vasıtası ile beyan ettiği ilahi vahye uymuşlardır. Belirtmemiz 

gerekir ki bu kuralların ortak gayesi, toplum içerisindeki bireylerin birbirlerine, ce¬miyete ve Allah’a karşı hareket tarzlannı ve ilişkilerini düzenlemek ve böylece 'toplum düzenini' sağlamaktır.

Bu kurallar; din, hukuk, ahlak ve görgü kuralları olarak ifade ettiğimiz örf ve adetlerdir. Şimdi biz burada bunların mahiyetlerini ve birbirleri ile ilişkilerini kısa¬ca ele alacağız.

I - Din Kuralları

Toplum hayatını düzenleyen kuralların çoğunun temelinde din kuralları yer al-maktadır. Hatta modem dönemlerde ortaya çıkan seküler hayat tasavvuru olu¬şuncaya kadar din ve ahlak kuralları ile hukuk kurallarının iç içe olduğu ve din adamları ile hukukçulann aynı kişiler olduğu görülmektedir. Bunun temel sebebi ise din kurallarının sadece insan ile Allh-u Teala arasındaki ilişkileri tanzim etmek¬le kalmayıp, insanlar arasındaki dünyevi ilişkileri de düzenlemeye çalışmasıdır. Ko¬numuz olan İslam Hukuku dini menşee sahip olup yeri geldikçe yapısı incelene¬cektir. Dolayısıyla bu bölümde bu kadar bilgi ile iktifa edip detaylan daha sonra gelecek yazılara bırakıyoruz.

2- Ahlak Kuralları

Genel bir tanımlama ile ahlak; bir toplumda iyilik ve kötülük hakknda oluşan değer yargılanna göre, yapılması ve yapılmaması gereken davranışlara ilişkin kural¬lar bütünüdür. İnsanlar ilk dönemlerden itibaren toplum içerisinde kendilerini maddi ve manevi bir takım görevlerle mükellef saymışlardır. Bu yönüyle ahlak ku- rallan insanın kendi kendisine ve diğer insanlara karşı manevi ödevlerini ifade et¬mektedir. İnsanın kendi kendisine karşı olan ödevlerini ifade eden kaideler süb¬jektif, başka insanlara karşı olan sorumluluklannı ifade eden kaideler ise objektif ahlak kaideleri olarak ifada edilmektedir.

Ahlak kurallan da din ve hukuk kuralları gibi insan davranışlarını düzenleyici bir mahiyete sahiptirler. Dini kaidelerin bir çoğu ahlaki esaslar ile uyum gösterir. Hu¬kuk kurallannın benimsediği ve müeyyide altına aldığı birçok esaslar da yine ahla¬ki esaslardır. Özellikle ceza hukukunun yasakladığı ve ceza tehdidi altına aldığı fi¬illerin çoğu aynı zamanda ahlaka aykın fiillerdir. Başkasının maiına zarar vermek, m çalmak, iftira atmak vb. davranışlar hem hukuk tarafından cezalandınlmış hem de -S toplumun maşeri vicdanında ayıp kabul edilmiştir. g

Toplumun genel ahlak anlayışına uygun olmayan kanunlar devamlı olamazlar. Çünkü, hukukun bir ifadesi olan kanunun maddesel yaptınmı devlet zoru ise, ma¬nevi yaptınmı da toplumsal vicdan ve genel ahlaktır. Birçok hukuk sistemi ahlakın 

hukuk üzerindeki etkisini kabul etmektedir. Bu yönüyle İslam Hukuk’u ahlaki de¬ğerleri kabul eden ve genel ahlak ilkeleri en yoğun şekilde uygulamaya geçiren hukuk sistemlerinin başında yeralmaktadır, mesela ahlaka uygun olmayan huku¬ki işlemleri geçersiz kabul etmiştir.

Hukuk ile ahlak birçok açıdan iç içe girmiş olmakla beraber bazı noktalarda birbirinden aynlmaktadırlar. Şimdi bunlan kısaca başlıktan halinde ele alacağız

a. Vicdani vazifeler bakımından

Ahlak genel olarak insanın kendi nefsine ve kişiliğine karşı sorumluluklar ile de meşgul olduğu halde, hukuk umumiyetle bunlarla meşgul olmaz. İslam Huku¬kunda bunu kesin sınırlarla birbirinden aynldığını söylemek pek mümkün olma¬makla beraber kaide ve hükümler diyaneten ve kazaen diye birbirinden aynl- maktadır. Diyaneten diye ifade edilen hükümler daha çok din ve ahlak ile ilgili hükümleri kapsamakta; kazaen diye ifade edilen hükümler ise hukuki hükümleri kapsamaktadır. Doğru deliller hakimi doğru hükme götürdüğü zaman din, ahlak ve hukuk birleşir. Doğru olmayan deliller hakimi hakka uygun olmayan bir hük-me varmasına sebep olduğunda din ve ahlak ile hukuk birbirinden aynlmış olur. Resulullah (sa) da iki kişi arasında vermiş olduğu bir hüküm sonunda buna deği¬nerek tarafların serdettikleri delillere bağlı olarak hüküm verdiğini ve kimin hak¬kı başkasına geçerse bunu kardeşine geri vermesini söylemektedir.

b. Şekil bakımından

Günümüzde hukuk kurallan bir şekle bağlanmış ve kanun haline getirilmiş ka¬idelerdir. Halbuki ahlak kurallan daha çok toplum vicdanında yaşamaktadırlar

c. Müeyyide bakımından

Ahlak kurallan ile hukuk kurallan arasındaki en önemli fark ise müeyyide far¬kıdır. Hukuk kurallanna uymak toplumun geniş kesimlerinin yaranna olması ve toplumsal düzeni sağlaması bakımından önem arzetmesi sebepliyle devlet kuv¬veti ile desteklenmiştir. Bu da yerine göre devlet erkinin cebir ve zor kullanma¬sı anlamına gelmektedir. Buna mukabil ahlak kurallanna uymayan kimseyi buna zorlayacak bir devlet müeyyidesi yoktur. Ancak hemen belirtmek gerekir ki hır¬sızlık yapmanın kötü olması, borcunu ödememenin ayıp kabul edilmesi gibi bazı ahlaki kaideler devlet desteğine ve cezaya dayanınca bunlar birer hukuk kaidesi¬ne dönüşürler. Aynca ahlaki vazife ve kaidelerin ihlalinin de hukuki cinsten olma¬yan müeyyideleri vardır. Mesela toplumun genel ahlakına aykın davrananlan top¬lum tepki göstererek ayıplar ve onlarla ilişkiyi keser. Bu tarz yaptınmlar da ahla¬ki kaidelerin toplum içerisindeki hayatiyetini sağlarlar. 

3-Hukuk kuralları

Hukuk kurallan, toplum hayatını düzenleyen ve devlet müeyyidesi ile kuvvet-lendirilmiş bulunan kaideler bütünüdür. Hukuk kurallan da diğer sosyal düzen kurallan gibi toplumun ve toplum halinde yaşayan insanlann ilişkilerini düzen¬leyerek toplum yaşamını koruyarak gaye edinmişlerdir. Bu niteliğinden dolayı hukuk kurallannın din, ahlak ve görgü kurallanndan bir farkı yoktur. Yukanda da ifade ettiğimiz gibi bütün sosyal düzen kurallannın biryaptınmı bulunmakta ve bu kurallann yerine getirilmemesi bir tepkiye yol açmaktadır. İşte hukuk kurallannı diğer sosyal düzen kurallanndan ayıran en önemli nokta bu yaptınm kavramında toplanmaktadır. Hukuk kurallan toplumun, yani devletin maddesel gücü ile des¬teklenmiş, güvence altına alınmış olduktan halde, diğer davranış kurallan sadece manevi bir yaptınmla donatılmışlardır; yani devletin maddesel desteğine bağlan¬mamışlardır.

Hukuk kurallarının din ile münasebeti

Daha önce de ifade ettiğimiz gibi toplum hayatını düzenleyen ilk kaideler din kaideleridir. Semavi dinlerin mukaddes kitaplannda toplum hayatını düzenleyen 'kurallann büyük bir yekûn tuttuğu görülmektedir. Bu kaidelerin amacı bir taraftan insan ile Cenab-ı Allah arasındaki ilişkiyi düzenlemek öbür taraftan da insanlann kendi aralanndaki münasebetlerini tanzim etmektir. Kutsal kitaplarda din, ahlak ve hukuk kurallan birbirinden aynlmamış olarak mevcuttur. Dolayısıyla dini hukuk sistemlerinde hukuk da dinin bir parçasıdır ve din ile aynı hususiyeti taşımaktadır.

Copyright 2018 © RAHLE DERGİSİ