ÇOCUK ve OYUN* - rahle.org

ÇOCUK ve OYUN* - rahle.org

ÇOCUK ve OYUN*


Facebookta Paylaş
Tweetle

Doç. Dr. Selahattin ŞENOL**

Bebek ve çocukların gelişimleri sırasında olgunlaşma ve sosyal boyutun erken gelişmesinde oyunun önemi belirgindir. Ayrıca içinde yaşanılan kültürün önemli etkilerinden olan araştırma duygusunun ve kurallara uymanın öğrenildiği ve geliş¬tirildiği yer de oyunlardır. Oyunlar önce bebeğin kendi bedensel duyumlarının araştırılması şeklinde çok küçük bir alanda başlamakta, sonra yakın çevresi içinde sürmekte ve daha sonrada büyük sosyal ortamlarda gerçekleştirilmektedir. Be¬bek, çocuk, ergen ya da yetişkin bir kişinin neden oyun oynadığı sorusunun bir¬çok yanıtı vardır. Bunlardan birincisi, içten gelen enerjinin boşaltılması için oyun oynanmaktadır. İkincisi, türe özgü davranışların çok uzun bir süredir aktarılmasına ve sürdürülmesine yardım etmektedir. Bu görüşe örnek olarak, kedi yavrusunun fare yakalamadan önce bir şeylerle oynaması ya da kız çocukların bebeklerle oy¬nayarak annelik alıştırması yapmasını verebiliriz. Üçüncü yanıta göre oyun, gele¬cekteki becerilerin geliştirildiği bir alan olarak görülebilir.

Oyunlar çeşitli şekilde gruplandırılabilir. Gelişim kuramcılarından Piaget oyun¬ları şu üç başlık altında ele almıştır.

1) Alıştırma oyunları: Bu oyunlar çocukların gelişiminde duyusal motor dönem olarak isimlendirilen doğumdan yaklaşık iki yaşına kadar olan bölüme uyar. Bu dö¬nemde bebekler yavaş yavaş hareket etmeye başlamıştır ve zihinsel gelişimde ise çevreden beş duyusu ile aldığı uyaranları birleştirip, sınıflandırmaya çalışmaktadır. Bebek çıngırağının rengini ve sesini alır ve sınıflandınr.

2) Simgesel oyunları Bu gelişim döneminde 2 yaş ile 7 ve 8 yaşlan arasındaki dönemi içerir. Bu oyunların içeriği alıştırmalardan, simgeler ve varsayım boyutuna kadar değişmektedir. Çocuk kendi gerçeklerini hareketlerle yaşatmaktadır. Bunun en belirgin örneği sanki varmış gibi oyunlardır. Çocuğun bir köşede yarattığı ev¬cilik oyunu, bir odun ya da plastik çubuk ile oluşturulan atı sürmesi gibi örnekler bu gruptandır. Burada çocuk düşüncelerini yeterince gelişmemiş dili ile anlatama¬dığından bunları simgesel oyunla anlatmaktadır. Ayrıca bu anlatım yoluyla zihinsel simge ve uygulamalar yinelenerek özümsenmektedir. Evcilik oyunu ile hem duy¬gu ve düşünceler aktarılmakta, hem de annelik özdeşimi sindirilmektedir. 

3) Kurallı oyunlar Bu dönemde çocuk ilk olarak kendinden büyüklerin oyun- lannı taklit etmeye başlar. Bu oyunlar 7-8 yaşlarından sonra kurulmaya başlar ve çocuğu sosyalleşmeye yönlendirir. İlk iki oyun yaş ilerledikçe azalmakta ve yerini kurallı oyunlara bırakmaktadır. Bu değişme çocuğun ilişkilerini ve sosyalleşmesini yansıtmaktadır.

Ayrıca oyunları başlangıçta belirli bir yönergenin olduğu, ancak sonrasında ço¬cuğun serbest olduğu oyunlar ve kurallı olan, sabır ve çaba gerektiren oyunlar şeklinde de ayırabiliriz. İlk gruba örnek olarak evcilik oyunu verilebilir. Bu oyun¬da kurallar vardır, ancak çocuk oyunun kurulması ve akışında özgürdür. Saklam¬baç ve körebe ise ikinci oyun grubuna uymaktadır.

Oyunlar yapılan açısından da değerlendirilebilir. Yarışma, rastlantı, taklit ya da dönerek yoğunlaşmayı içeren oyunlardan söz edilebilir. Oyunların yapısı çocuk psikiyatrisinde bazı bozuklukların değerlendirilmesinde yardımcı olmaktadır. İlgi, etkileşim ve iletişimde belirgin bozukluğun olduğu otistik çocuklar ile duygu, dü¬şünce ve algıda bozulma ile belirli psikotik bozukluğu olan çocukların oyunlarında yarışma ya da rastlantı neredeyse hiç yoktur. Başka bir kişiyi gerektiren, dolayı¬sıyla sosyal bir boyut taşıyan yarışma psikotik ve otistik çocuğun ilgi alanının tü¬müyle dışındadır. Bu çocukların gündeminde yineleme özelliği olan ve tümüyle dışa sınırlı açık ya da kapalı kendi dünyasına yönelik etkinlikler vardır. Aynı şekil¬de rastlantıyı da tümüyle reddetmektedirler. Etkinliklerinin tekdüze olması, yine-leyen belirli davranışları içermesi ve değişikliğin olmadığı kendilerine özgü bir dünyayı içerir. Bu dünyada ise rastlantıya yer yoktur. Bu çocukların oyunlarında dönme ya da dönen cisimlere yönelme vardır. Bir topaç ile oynar, kendi kendi-ne döner ya da dönen bir nesneye yönelirler. Zihinsel özürlü çocuklar yaşıtlarına göre daha az oynarlar ve hareketsiz oldukları dönemler çok daha fazladır. Kuralları karışık olmayan ve bulundukları yaştan daha küçük yaşlardaki çocukların oyunlarını oynarlar. Bu çocukların da yarışma gerektiren oyunlardan kaçındıkları gözlenir.

Çocukların duygusal ve düşsel yaşamı oyunlarına yansımaktadır. Eğer çocuğun iç dünyasından kaynaklanan dürtüleri çok yoğunsa oyun kesilmekte, değişik ve karmaşık bir duruma dönmektedir. Sakin bir oyun için çocuğun bu yoğun dürtü¬leri uzaklaştırabilmesi gerekir. Değişken davranışları izlenen aşın hareketli ya da kaygılı çocuklar, oyunun kurallarını kabullenmede zorluk çekerler. Davranış sorunları olan çocuk ve ergenlerin oyunu da saldırgan dürtülerle doldurması tipik bir özelliktir. Onlar için oyun hızla içinden geldiği gibi davranma ve dürtüsel ey¬leme geçebilmenin bir yöntemidir. Oyun içinde saldırgan tutumların belirtilmesi 

cinsiyete göre de farklılık göstermektedir.

Erkek çocuklar güreş, kavga ve yarışmaya daha yatkın oldukları için oyunları kızların oyunlarından daha çeşitlidir. Sosyal belirleyiciler de kız ve erkek oyunlarında önemli rol oynamaktadır. Karşı cinsiyetin oyunlarını kızlar erkeklere göre da¬ha rahat oynamaktadırlar. Erkek çocuklarda dürtülerin davranışa dökülmesi ön planda iken kızlarda bu sözel olarak belirtilmektedir.

Yetişkin bir insanda toplumsal kural ve değer yargılan yoğun duygu ve istek¬leri günlük yaşamda sınırlanmakta, bunlar hayal kurma ya da rüyalar yardımı ile duyurulabilmektedir. Çocuklarda bu işlevler oyun ile sağlanmakta, ayrıca çocuğun günlük kaygılarını azaltarak olumlu ilişkiler kurmasına da yardımcı olmaktadır. Oyun oynamak evrensel bir yaşantıdır, sağlığın bir göstergesidir. Oyunun amacı¬na ulaşması için özellikle cinsel ve saldırgan dürtülerden arındırılması gerekir.

Oyuncaklar

Psikolojik olarak değerlendirildiğinde oyun alanı çocuğun dışında, ancak dış dünyaya ait değildir. İç dünya ile dış gerçeğin dışında üçüncü bir alandır, bir yanıl¬sama (illüzyon) alanıdır. Burası bebek için anne ile paylaştığı ortak bir alandır. Za¬manla önce bebek, daha sonra çocuk bu alan içinde bağımsızlığını kazanmaya başlar. Burada çocuğa özerkliği sağlayan oyuncaklar geçiş nesnesi olarak isimlen¬dirilir. Geçiş nesnesi peluştan yapılmış oyuncaklar, çarşaf ya da yastık olabilmek¬tedir. Bu geçiş nesneleri yetişkinlerin geriye dönüp baktığında "ilk oynadığım oyuncağım" şeklinde tanımladığı nesnelerdir. Bu geçiş nesneleri her toplumda iz¬lenen, evrensel bir oyuncaktır, ancak basit bir oyuncak olarak değerlendirilmeme- lidir. Otistik ve psikotik çocukların yaklaşık üçte birinde bu geçiş nesnesi hemen hemen hiç kullanılmamaktadır. Çocuğun geçiş nesnesini doyurucu bir biçimde kullanması, olumlu insan ilişkilerinin oluşturulabilmesi için önemlidir. Geçiş nesne¬sinin fiziksel özellikleri de önemlidir. Bu nesnelerin ortak özellikleri katı, metalik, tuhaf biçimlerde ve genellikle kırılmış ya da atılacak bir durumda olmalarıdır. Ço¬cuğun kendine ait eşyaları içinde özel bir yeri vardır. Bu nesne zamanla önemini yitirir, yaklaşık 5-6 yaşlarında çocuklar yavaş yavaş bu nesnelerden uzaklaşırlar. Ancak bunlar ne yok edilir, ne de terk edilirler.

Oyun ve oyuncak hakkında bu psikolojik bakışın dışında da pek çok şey söy¬lenebilir. Bunlar ailesel, etik (ahlak), kültürel ve sosyoekonomik boyutlan içermek¬tedir. Oyun düşünceler, duygular ve ilişkiler içinde yuvarlanmanın ve bu zor olay¬ların üstesinden gelmek için beceri ve kontrol kazanmanın önemli bir yoludur. Oyuncak ise çocuğun beş duyusunu ve duygularını uyaran, değerlendirme ve uy¬gulama yetilerini geliştiren, hayal gücünü zenginleştiren, bedensel ve sosyal gelişimini hızlandıran bir oyun aracıdır.

Oyuncaklar kabaca kullanım ve amaç oyuncakları olarak iki grupta toplanabilir. Kullanım oyuncakları aslında oyun amacıyla üretilmemiş olan bir nesneyi çocu¬ğun oyun aracı olarak kullanmasıyla ortaya çıkarlar. At olarak bir tahta parçasının kullanılması, makara, kibrit kutusu gibi araçlarla oynama örnek olarak verilebilir. Bu oyuncakların işlevi oyun bittiği zaman sona erer. Amaç oyuncakları ise oyun amacıyla üretilmiş olan ve genellikle erişkinler tarafından seçilerek çocuklar için alınan oyuncaklardır. Yetişkinlere neden böyle bir seçim yaptıklan sorulduğunda, çocuklan için en uygun oyuncağın bu olduklarını düşündüklerini söylemektedir¬ler. Oysa biraz zorlandığında Onların yaşamında bu oyuncakların izlerini bulmak olasıdır. Ayrıca bu oyuncaklar bazen çocuklar için geçici bir heves olabilmekte ve kısa sürede bir köşede unutulup, gitmektedirler. Oyuncaklar daha ayrıntılı olarak dört başlık altında sınıflandırılabilir. Duygusal oyuncaklar: Çocuğun duygusal zorlukları ve korkularını yenmesi için seçtiği oyuncaklardır. Genellikle çocuğun oyuncakları içinde en çirkin olanıdır. Bunlar genellikle yumuşak ve tüylü, yuvarlak hatları olan, fiziksel olarak çocuktan daha kısa oyuncaklardır. Bunlar çocuk için dost¬luk, sevgi ve güvenlik anlamını taşır. Zevk nesnesi olan oyuncakları Çocuğun ge¬çici bir süre için hoşça zaman geçirmek için oynadığı oyuncaklardır.

Eğitsel ve kültürel kazanç sağlayan oyuncakları Boyama kitapları, yap-bozlar, maket oyuncaklar gibi çocuğun oyun oynarken aynı zamanda herhangi bir alanda eğitimini de sağlayan oyuncaklardır.

Sosyal bütünleşmeyi sağlayan oyuncakları Çocuğun çevresiyle ilişkilerini dü¬zenlemesinde yardımcı olan, yaşıtlarıyla birlikte grup oyunları oynarken kullandı¬ğı oyuncaklardır.

Oyun gibi oyuncaklar da çocuk psikiyatrisinde ruhsal durumun değerlendiril¬mesinde kullanılmaktadır. Oyuncak otistik çocukların ilgisini çekmemekte ya da çocuk oyuncağa geçici bir süre ilgi göstermektedir. Zamanının büyük bir bölümü¬nü oyun ve oyuncaklarla geçirmek isteyen ancak sürekli oyun ve oyuncak değiş¬tiren bir çocuğun dikkat eksikliği yönünden değerlendirilmesi gerekirken, sürekli karşı cinsiyete ait oyuncaklarla oynamak isteyen bir çocukta bu seçimin cinsel tercihle ilgili olabileceği, yaşından küçük oyuncaklarla oynamanın ise kardeş do¬ğumu gibi zorlayıcı bir yaşam olayı ile oluşan gerilemeyi yansıtabileceği göz önü¬ne alınmalıdır. Çocuğun yağına ve cinsiyetine uygun olmayan oyuncaklarla ilgilen¬mesi durumunda bu oyuncağı içgüdüsel olarak mı seçtiği yoksa kendisine o oyuncak verildiği için mi onu kullandığı tartışma konusudur. 

Çocuğun yaşına göre oyun ve oyuncak şefimi oldukça zordur. Çocuk için alı¬nacak ya da önerilecek herhangi bir oyuncaktan daha üstün olanı mutlaka olacak¬tır. Oyun ve oyuncak seçiminde en iyi klavuz, çocukların nasıl geliştiklerinin bilin¬mesi. onların gelişim becerilerini arttıracak ve bu becerilerin birbiriyle bir örüntü halinde olmasını sağlayabilecek oyun araçlarının göz önüne alınması gereğidir. Ço¬cuğun oyuncağını seçerken kendi istek ve beğenilerimiz yerine çocuğun yaşını ve gereksinimlerini göz önünde bulundurmanın yanı sıra, oyuncak hakkında onun da fikrini almak en iyisi olacaktır.

Altı aylıktan küçük bir çocuk ses, şekil ve renklere karşı duyarlıdır. Bu dönem¬de görsel ve işitsel duyulara yönelen hareketli oyuncaklar onun dikkatini çeker ve neşelendirir. Yatağın üzerine asılabilen, sallanınca ses çıkaran renkli objeler ve çın¬gırak bu dönemin vazgeçilmez oyuncaklarıdır. Oturmaya başladığı yedinci aydan itibaren çocuk uzanabildiği her şeyi yakalamaya, yakaladığı her şeyi de ağzına gö¬türmeye çalışır. En çok hoşlandığı şeyler bir elinden diğerine kolayca geçirebildiği renkli halkalar, avuçlayabildiği plastik küpler, kemirebildiği kauçuk nesneler, hırpa¬landığı zaman bozulmayan yumuşak bebek ve hayvancıklardır. Tutunarak da olsa ayağa kalkabildiğinde eline geçen şeyleri yere atmaktan zevk aldığından, zıplayan, yere düşünce ses çıkaran oyuncaklar ilgi odağıdır. Boy boy renkli toplar, iç içe ge¬çebilen kutular bu dönemin oyuncaklarıdır.

Artık evin içinde rahatça dolaşabilen çocuk, üstüne binip oturabileceği büyük hayvan türü oyuncakları, küçük sandık, sepet ve tabureleri seçer.

İki yaşında bütünü parçalara ayırmak , kutuyu doldurup boşaltmak, kule ve köprü yapmaktan zevk alan çocuğun ilgisini çeken diğer oyuncaklar arasında mut¬fak eşyalan, farklı boyutlardaki plastik parçalar, saçlan ve elbiseleri olan bebekler ve arabalar yer alır. Sonraki dönemlerde anne babasını taklit etmeye başlayan ço¬cuk için minyatür marangoz ya da mutfak setleri gözde oyuncaklardır. Oda takını¬lan, kova-kürek gibi oyuncaklar da ilgi çekicidir.

Üç yaşından sonra üç tekerlekli bisiklet en çok sevilen oyuncak iken, yaratıcı¬lığını keşfetmeye başlayan çocuk tahta blokları ile büyük parçalardan oluşan plas¬tik parçalarla çeşitli şekiller oluşturmaktan büyük zevk alır. Kum, oyun hamuru gi¬bi şekil verebileceği, el becerisini geliştirmek yanında hayallerini gerçekleştirebileceği oyuncaklar bu dönemden sonra en sık oynanan oyuncaklardır.

3-5 yaşlan arasında fantazi ve keşfetmeye (evcilik, okul oyunları ile bebekler, mutfak ve doktor muayene aletleri), dil gelişimine (renkli tuşlan olan piyano, müzik ve öykü kasetleri ile kuklalar gibi) ve aritmetiğe hazırlamaya (resim ve sayı eş¬leme oyunları; domino, kızma birader ve sayı kartları) yönelik oyuncaklar.

6-8 yaşlan arasında toplumsal gelişim ve işbirliği ile ilgili (top, seksek, dama, minyatür arabalar), bilişsel beceriler ve algısal hareket becerilerini sağlayan (ma¬ketler, yap-boz oyunları) ve yaratıcı anlatım oyuncakları (parmak boyası, kağıt ha¬muru, karakalem-suluboya ya da pastel boyalarla resimler, oyun hamurları, ses¬siz sinema gibi oyunlar).

9-1 I yaşlan arasında sorun çözme yetenekleri (karmaşık masa üstü oyunlan ve video oyunlan), ince-ayrıntılı hareket becerileri (küçük parçalı, karmaşık yap- boz oyunlan, üç boyutlu model uçaklar, uzaktan kumandalı araçlar, kumaş boya¬ma, ağaç işleme ve akvaryum bakımı) ve stratejik yeteneklere yönelik oyun ve oyuncaklar (sözcük türetme, monopol, tenis, ping-pong ve atari gibi),

12 yaşın üzerinde de soyut düşünme ve akıl yürütmeye yönelik oyun ve oyuncaklar (basit mikroskop ya da teleskop, kimya ya da elektronik setleri gibi) ile bağımsız yaşam becerileri kazanmaya yönelik (yürüyüş, bisiklete binme ve kamplar gibi) oyun ve oyuncaklar önerilmektedir.

Oyun bir eğlencedir, ancak sadece bir eğlence, bir zaman kaybı olmadığı gi¬bi saçmalık da değildir. Oyun ekonomik ve sosyal durumu ne olursa ölsün her çocuk için temel bir haktır.

**Kaynakça

-www.tr.net  

Copyright 2018 © RAHLE DERGİSİ