Vedalaşmak var ama ayrılmak yok ahdimizde...
Yeter ki buluşma yerlerimizi unutmayalım. Başka zamanlarda, zeminlerde, başkalarının arasında aramayalım birbirimizi. Buluşma yerlerimizi iyi tespit edelim. Sınırlar koyarken, sınırsız alanları mekânları unutmayalım. Aramakla fazla zaman kaybetmeyelim. Geç kalıp da güç duruma düşmeyelim, düşürmeyelim birbirimizi.
Buluşma yerlerimizi unutmayalım!
Camilerde buluşalım mesela. Allahu Ekber ile dirilip kurtuluşa koşalım. Camilerde bulunup namazda buluşalım...
Namaz vakitlerinde aramayalım birbirimizi, bilelim ki o vakitler camilerdir buluşma yerlerimiz...
Dualarda buluşalım. Kardeşlik kokan ihlâs yüklü dualarda... Kendimizden öne aldığımız, kardeşlerim diye başladığımız dualarda... Buğulu gözlerle uzaklara uzandığımız, kelimelerimizin en sıcak yanıyla rabbimize yakardığımız dualarımızda. ..
Sokakların zikirle yücelen evlerinde buluşalım. Muhabbetin sohbet olduğu yerlerde...
Meydanların “Allahu Ekber’de çınladığı tarafında buluşalım. Zulme karşı yumrukların sıkıldığı, ahitlerin yapıldığı, sözlerin verildiği tarafında...
Buluşma yerlerimizi unutmayalım!
Seherlerin en kabul olmuş anında buluşalım. İki damla gözyaşının ıslaklığında. Gözyaşı döken yüreğin sıcaklığında. ..
Cennetin kokusuna koşanların adımlarında; Herkesin bir ağlayanı var, Hamza’mın ağlayanı yok!”diyen gözyaşının yanında; kuşatılmış evin ölüm kokan havasında, yüreğini bırakacağı dostunu arayan —“ Ali yok mu?” diye haykıran Zinnureyn’in yanında buluşalım...
Bir kavganın en ateşli yerinde en güzel aşkını rabbine sunan savaşçının meşk halinde buluşalım.
Bir ninenin nasırlı ellerinde, kırış kırış abımın secde izlerinde buluşalım
Buluşma yerlerimizi unutmayalım!
Kalemin kâğıtla kucaklaştığı, sonsuzluğa götüren satırların hikmete dönüştüğü sayfalarda buluşalım.
Kan kırmızı toprakların kanayan yollarında, ölmek için doğan öldükçe çoğalan çocukların sancısında buluşalım.
Beytullah’ın yönünde, Mescid-i Nebevinin önünde, Aksa’nın Yasin’inde buluşalım.
Buluşma yerlerimizi unutmayalım!
İli, dili, rengi farklı; bizlerden çok uzaklarda, yanan yüreğimizin kor parçasında buluşalım.
Tefekkürün derinliğinde, tespih tanesinin sonsuzluğa uzanışında, sonsuzluğun huzurunda buluşalım.
Buluşma yerlerimizi unutmayalım!
Bir çocuğun, ölümsüzlüğe giden babasının arkasından gözyaşlanyla: “ Elveda babacığım!” diye haykırarak salladığı ellerinde buluşalım...
Bir kardeşin son anında, sonsuzluk yolculuğunun ilk adımında buluşalım. Kavgasının, sevdasının, aşkının şahidi; emanetinin sahibi olduğumuza Allah (cc)’ı ve bir birimizi şahit tuttuğumuz musallanın önünde buluşalım.
Rabbim Allah, dinim İslam, kitabım Kur’an, peygamberim Hz. Mu- hammed (sav), yönüm kıble, Müslümanlar kardeşlerim derken toprağın sekînednde buluşalım.
Vedalaşırken ayrılmam^ teutmamak üzere buluşalım.
Terazinin hemen yanında, sıratın önünde,' Havz-ı Kevser’in başında buluşalım. Aradığımız, aşkımız orada bekliyor bizi...
Cennet-i alâ’da buluşalım...
Buluşma yerlerimizi unutmayalım.