Özgürlüğün Bedeli Ya Da Modern Cahiliyye’de Kulluğun İmkânı - rahle.org

Özgürlüğün Bedeli Ya Da Modern Cahiliyye’de Kulluğun İmkânı - rahle.org

Özgürlüğün Bedeli Ya Da Modern Cahiliyye’de Kulluğun İmkânı


Facebookta Paylaş
Tweetle

Şahbaz Sinaoğulları

 

Cahiliyyenin hayatı çepeçevre kuşattığı bir dünyada Müslüman'ca yaşamanın imkânı var mıdır? Varsa bunun usulü nedir? Tevhid akidesine sahip olmak ve bunu bir bilinç düzeyine çıkarmak Müslüman'ca yaşamak için yeterli midir? Yani İslam’ın amelî boyutuyla bütünleştirilmeyen, diğer bir deyişle İslam’ın hayata dair iddia ve taleplerinin yer almadığı ve örneklendirilmediği bilinç düzeyinin Müslüman'ca yaşamı mümkün kılması söylenebilir mi?

İslam’ı diğer dinlerden ayıran vasıflardan biri onun kendisine pratik hayata dayatma vasfıdır evet, İslam kendini vicdanlara ve zihinlere hapsetmez; buna izin vermez. Hz. Peygamber’ (sav) vahiyle ilk muhata olduğu andan itibaren İslam, cahiliyyenin içinde pratikler üzerinde kendini göstermiştir. Hiç şüphesiz İslam’ın akide boyutu yani “La ilahe illallah” kelimesinde temellenen tevhid akidesi her yönüyle cahiliyyeyi sarsmıştı. Ancak bu sarsma onun pratik hayata yönelik taleplerinden ve cahilî varlığı nefyeden iddialarından kaynaklanıyordu. Zira cahiliye u kelimeyi saha önceden de duymuştu. Ve fakat bu duyuş kendini rahatsız etmemişti.

İlk vahiy ile berber ilk Müslümanlar kendilerini mevcut cahiliyyeden bağımsız ve özgür bir konuma götürüldüklerini görmüşler ve bu sürecin bedelini ödemişlerdi.

Nübüvvetin Mekke dönemi bize İslam’ın kendini cahili bir toplumda da var kılabileceğini hatta var kılması gerektiğini gösterir. Ayrıca bu durumda yani cahiliyye içersinde iki toplumlu – cahiliyye ve İslam- gerçekliği, safların netliği gerçekliği ortaya çıkarmanın zorunluluğunu da gösterir.

Modern cahiliye hiç şüphesiz Mekke dönemi cahiliyyesine nazaran daha girift ve daha karmaşık bir hal arz etmektedir. Bunun yanında bağların daha fazla çözen, parçalayan ayrıca sah kuşatıcı ve çok daha kurgulayıcı özelliklere de haiz. Öte yandan günümüz Müslüman'ı da modern cahiliyye karşısında iman ve amel açısından çok daha az donanımlı bulunmaktadır. Bu çetrefilli durum İslam’ın yaşanmasını imkân dairesinin dışına çıkarır gibi gözükmektedir. Hatta bu zan ve dahi yargı pek çok Müslüman'ın İslamî sorumluluklardan uzak durmasına ve kimi zaman ve durumlarda bile en temel amellerden kaçınmasına sebep olmaktadır. Söz gelimi; çalışan Müslüman'ın işinden olmamak için bazen namaz dahi Müslüman kimliğini gizleyici tavırlar sergilemesi, ticaretle uğraşan Müslüman'ın ticaretini (kârını) bozmama uğruna söylemlerini ve tavırlarını değiştirme çabaları; bir okul bitirme, diploma alma, kariyer yapma ve bir kocaya bağlı / mahkum olmama adına Allah’ın en temel emirlerinden tesettürü terk etme yanılgısı, tağutî otoritenin zulmünden korunmak için ne pahasına olursa olsun İslamî hareketin temel değerlerini söylemlerini ve iddialarını terk etmek…

Mekke dönemi Müslümanları ile günümüz Müslümanları arasındaki fark acaba ne ola ki, İslam’ın yaşanmasında bu denli ters orantılı imkân olgusu söz konusu olsun? Acaba bu farkın sebebi amelî ahkâmın azlığı veya çokluğu mudur? Yani başlangıçta Mekke döneminde İslam, hayatın her alanını şekillendirici şer’î ahkâmını mesela ceza hukukunu yahut aile hukukunu veya ticaret hukukunu ortaya koymadığı için mi ilk dönem cahiliyyesinde İslam yaşanabilir idi de, her şey belirlenip ortaya konulmuş olduğu için mi son dönem cahiliyyesinde İslam’ı yaşama imkânı zorlaşmıştır?

Bu soruya verilecek cevabın pek çok veçhesi olduğu kesin. Fakat biz her iki dönem Müslümanlarının karşı karşıya kaldığı imtihanların ağırlığının göz önüne aldığımızda sorudaki gibi olmadığını biliyoruz. Daha az ahkâm ile muhatap olan Mekke dönemi Müslümanları İslam’ın hayata sair taleplerini dinin gönderiliş hikmetine ve maksadına uygun bir dille iddia etmelerine binaen cahiliyyenin baskı ve zulmüne ağır bir şekilde maruz kalmışlardı. Fakat bu durum Müslümanların cahiliyyeye karşı bağlarını tahkim etmek yerine onları Allah’a kullukta özgürleştiren bir konuma taşımıştı. Müslümanlara yönelik cahilî kuşatma daraldıkça ve yoğunlaştıkça Müslümanlar o oranda ticaretlerine, ailelerine hatta yurtlarına dair bağlarını İslam’a bağlılıklarına mani teşkil etmeyecek bir seviyeye getirmişlerdi. O dönem Müslümanları için kayıt ve şartı asla kabul etmeyecekleri konu Allah’a kulluk meselesi idi. Kendileri / bazıları hükmen ve fiilen köle dahi olsalar Allaha kulluk hususundaki özgürlüklerini asla cahiliyyenin irade, kontrol ve kuşatmasına bırakmadılar. Bu uğurda ailelerini, evlerini yurtlarını terk etmeyi göze aldılar. Her türlü boykota direndiler. Bütün bunların sebebi Mekke dönemi Müslümanlarının Allah’a kulluğu gerçek özgürlük olarak kabul v iman etmiş olmaları, her bedeli ödemeyi yakînen tasdik etmeleridir. Onlar bedeli ödenmemiş özgürlüğün hak edilmiş gerçek özgürlük olmadığını biliyorlardı.

Modern cahiliyyenin ortamında yer alan, doğan veya bu ortama giren günümüz Müslümanlarının İslam’ı yaşamada karşılaştığı zorluğun (!) sebebi, dinin tamamlamış olması, hayatı şekillendiren şer’î ahkâmın mesela caza hukukunun veya aile hukukunun ya da ticaret hukukunun var ve tam olması mıdır?

Daha önce de kısaca sorduğumuz bu sorunun yine çeşitli veçheleri olsa da bu sebebin yani modern cahiliyyede İslam’ı yaşamanın sebebinin soruda şekillendirilen husus olmadığı kesindir. Diğer bir deyişle vahyin ilk nazil olduğu Mekke döneminin dar ahkâm yapısı da olsa bugünün Müslümanlarının İslam’ı yaşamada ciddi problemler oluşturacağı (!) açıktır. Esasen sorunun pratik hayattan ziyade zihniyet yani İslam’a ve vahye ve onun pratik karşılığı olan sünnete bakışından kaynaklandığını, neticesinde de Allah’a teslimiyette samimiyet sorunu yaşadığını ifade etmek gerekir.

Kimi İslam coğrafyalarında modern cahiliyyenin Mekke cahiliyyesine nispetle görece özgürlük / serbestlik ortamı oluşturduğunu gördüğümüz bu çağda, Müslümanlar bu serbestlikte dünden teşne bir razılık sergilemekteler. Cahiliyye ortam içersinde oluşturdukları hayat tarzlarından kopmamaktadırlar. Her geçen gün artan bağlarla cahiliyye ile olan ilişkilerini pekiştirmekteler. Bu artan alaka Müslümanları daha korkak daha bağımlı, daha çaresiz ve daha imkânsız bir konuma itmekte yahut iter gözükmektedir. Allah’a kulluğu yaşama adına hiçbir şeyden vazgeçmeyişi, bizi eli kolu bağlı bir hale sürüklüyor. Terk etmeyi göze alamayışlarımız cahiliyyeye olan bağlarımızı perçinliyor. Her şeyden öteye bedel ödeme bilinci ve cesareti yok edilmiş bir nesil görüntüsü veriyoruz. Ürettiğimiz maslahat (!) söylemleri İslamî oluşumlarımızın da Müslüman fertlerimizin de iradelerini ipotek altına sokuyor. İşini büyütme adına yahut iş kurma adına İslam’ın haram kıldığı faizi normal addeden, çocuğunu yetiştirme (!) adına gözü kapalı cahiliyyeye teslim eden, emr-i bi’l-ma’ruf ve nehy-i ani’l-münker sorumluluğunu kınamalardan çekindiği için terk eden, kişisel kariyerini koruma adına her ortamda boy gösteren, kadının özgürlüğü (!) için tesettüründen hayâsına tüm değerleri alt üst eden… Müslüman fertlerin İslamî özgürlük için söyleyecekleri fazla sözü olamaz.

Allah’a kulluğun kamilen yaşanması için elzem olan İslamî oluşumlar eğer Müslüman fertlerine özgürlüğü öğretecek ve onun yolunu gösterecek misyonlarını ifa etmek yerine kuru bir iktidar kavgası ve kaygısı güdüp pastadan pay kapmanın hesabını yaparsalar, üstüne üstlük bu hesabı Müslümanların maslahatı (!) adına yaparsalar, modern cahiliyyede Allah’a kulluğu kendi elleri ile imkansızlaştırmış olurlar.

İnsanlık, tarih boyunca hep özgürlüklerin peşinde koşmuştur. Bu koşuşun bize gösterdiği iki mutlak durum söz konusu. İlki, her özgürlüğün aslında bir başka bağlanmayı zorunlu kıldığı, ikincisi ise her özgürlüğün mutlaka bir bedeli olduğu… Günümüz Müslümanları olarak bizler cahiliyyeden ve cahili unsurlardan özgürleştikçe Allah’a kul olma yolunda yürüyebileceğimizi ve İslam’ı yaşama imkânını elde edebileceğimizi bilmek sorundayız. Ve yine biz Müslümanlar bedel ödemeyi göze almadıkça bu özgürlüğe kavuşamayacağımızı anlamalıyız. Kaldı ki özgürlük için ödediğimiz / ödeyeceğimiz her bedel aslında Allah’a kul olmanın bir yansımasıdır.

 

 

 

Copyright 2018 © RAHLE DERGİSİ