Mekke cahili ortamının çok inançlı yapısı içerisinde dikkatimizi çeken bir diğer unsur Ehl-i Kitaptır. Daha sonra gönderilecek din olan İslam ile aynı kökten olan Yahudiler ve Hristiyanlar çeşitli vesilelerle Arap yarımadasında bulunmuş ve cahiliye Araplarıyla diyalog kurmuşlardı.
Tarihleri boyunca sürekli dağılmışlık yaşayan Yahudiler, bu dağılma ve savrulmalarının bir sonucu olarak Arap yarımadasına da gelmiş ve yerleşmiş bulunuyorlardı* Geçirdikleri uzun süreç neticesinde Araplaşmış bir yapı arzeden Yahudiler, inanç yapılarını ve bu inançtan kaynaklanan varlık tasavvurunu devam ettiriyorlardı.
Savrulmuşluklarının nedeni olan fesad ve fitne kaynağı olma özelliklerini Arap yarımadasında da sürdürüyorlar ve birbirleriyle uğraşır duruma getirdikleri Arap kabilelerinin dağınıklığından her yönüyle istifade ediyorlardı. Bulundukları bölgelerde ticaret onların ellerindeydi. Yine bu bölgelerde gizli bir hakimiyet sürdürüyorlardı. Bununla birlikte zahiri gücün Arapların elinde olmasını hazmedemiyorlar ve her vesile ile onlara, kendi içlerinden bir peygamberin çıkacağını ve o peygamberin Yahudilerin hakimiyetini sağlayacağını vuruluyorlardı.
Yahudiler genelde Yesrip etrafında kümelenmişlerdi
Kaynuka Oğullan, Kureyza Oğullan ve Nadr Oğulları, Yesrib’i çepeçevre kuşatmışlarken Hayber, müstahkem kaleler topluluğu ile de onlara güven veriyordu, öte yandan Mekke ticaret yolu üzerinde bulunmalan aynca bir kazanç vesilesiy- di. Yaşadıkları topraklar da Arap yanmadası içerisinde zirai olarak en verimli topraklardı.
Öte yandan Yahudilerin dini özellikleri, sahip oldukları kitapları ve kitap etrafında oluşturduktan yazılı kültür, onların cahili Arap toplumu üzerinde ki etkinliklerini artırıyordu. Geçmişe dönük bilgi birikimi, Arapların öğrenme taleplerinin sürekli kendilerine yönelik olmasını sağlıyordu. Bu da onlara bir diğer üstünlük kaynağı oluyordu.
Arap yarımadasındaki Yahudi kültürü, cahili Arap toplumunun dini düşünce ve inanç yapılarını değiştirmemekle beraber farklı ve egzotik yapısıyla onların ilgisini çekiyordu.
Kitap sahibi bir başka din mensubu Hristiyanlar da Arap yarımadasında kendilerine yer bulmuşlardı. Her ne kadar Yahudiler gibi organize topluluklar -kabileler- halinde bulunmasa da çeşitli şekillerde Mekke toplumuyla diyalog kuruyorlardı. Bununla beraber Necranda, Himyerde ve bazı bölgelerde topluluklar halinde bulunuyorlardı. Diğer taraftan Arap yarımadasının kuzeyinde Doğu Roma - Bizans - İmparatorluğu, batısında da -Kızıldenizin hemen ötesi - Habeş Hristiyan devleti - Necaşilerin hükümranlığında bulunuyordu. Yarımadanın güneyi Yemende Habeş hükümdarlığına bağlıydı ve Hristiyan topluluklar yaşıyordu.
Putperest Roma İmparatorluğunun zulmünden kaçan Hristiyanlar dağ başlarında yahut ıssız çöllerde kendilerine manastırlar yapmış ve oralarda dinlerini devam ettiriyorlardı. Bunlardan bazıları, daha sonra Roma, Hristiyan olmasına rağmen, manastır hayatlarını sürdürmüşlerdir. Bunlardan Arap yarımadasının çöllerinde bulunanlarla Mekke ve civar Arap kabileleri seyahatler esnasında görüşüyorlar ve onlardan dinleriyle alakalı bilgiler ediniyorlardı.
Buna ilaveten Kureyş ticaret kervanlarının yaz-kış yaptıkları yolculuklarda da büyük Hristiyan topluluklarla karşılaşıyorlar, onlarla hem ticari ve hem de kültürel ilişkiler kuruyorlardı. Yahudilik gibi kavmileştirilmediği için Hristiyanlık Araplar arsında daha farklı algılanıyordu. Fakat içlerinden Hristiyanlığa yönelen ve iman edenlerde bulunmaktaydı.
Yaşam tarzlarını değiştirmeyecek ve kurulu düzenlerine ses çıkarmayacak tüm inanç sistemlerine açık olan cahiliye toplumu Yahudiler ve Hristiyanlarla da bu türden bir ilişkiyi normal buluyordu.