ÖZ-ELEŞTİRİ: ÖZÜ-ELEŞTİRİ - rahle.org

ÖZ-ELEŞTİRİ: ÖZÜ-ELEŞTİRİ - rahle.org

ÖZ-ELEŞTİRİ: ÖZÜ-ELEŞTİRİ


Facebookta Paylaş
Tweetle



Dücane Cündioğlu

Öz-eleştiri maddi, muhasebe-i nefs ise manevi terakkiye yol açar; zira öz-eleş- tiri yapan kimseler, yapan kimseler, yaptıklan hatalardan pişman olmaları sebebiy­le ve tabii ki hatalan tekrarlamak amacıyla bundan böyle kendilerine zarar verme­yecek mevzilerde konumlanmayı seçerler ileride pişman olmayacakları işler yap­maya başlarlar. Bu tür kimseler için öz-eleştiri, bir bakıma insan'i enayilikten kur­taran bir aydınlanma hali anlamını kazanır. Kişi, yaptıklannın, o güne kadar kendi­sine zarar verdiğini, kendisini geri bıraktığını, belli yerlere(!) gelmesini engellediği­ni müşahede ettiğinden oturup öz-eleştiri yapar ve bu dünyanın tek akıllısının (!) kendisi olmadığını itiraf etmek mecburiyetinde kalır.

Başkalar gibi olmaya kaıar verir kısaca... Meselâ artık sivri laflar etmez, herkes­le birlikte güler, herkesle birlikte ağlar, yıllardır küçümsediği kalabalıkların arasına katılır, ağzından düşünmediği sözleri düşürmeye, ağzına almadığı lafları almaya baş­lar... Yararını da görür bu tavrının... Belki, kendisini seven, sözlerine itibar ve iti- mad eden zayıfların desteğinden mahrum olur ama, bu arada, kendisini aşağıla­yan, kendisini adam yerine koymayan kuvvetlerin gözüne girer... Muhalefeti, mu­halif olmayı değil, iktidarı, güç ve kuvveti seçer. Muhalif olanlar eleştirir; muktedir olanlar beğenmez deyû eleştiriyi bırakıp beğenmeye başlar. Öz-eleştirisi, kendisi­ni manevi bakımdan takviye etmez, aksine maddi bakımdan terakki ettirir. Kaybo­lan yıllarına, heba olan yeteneklerine acır. "Benim onlardan neyim eksik?" diyerek özrünü eleştirir ve en nihayet öz(ü)gür olmak yerine onlar gibi olur. Değişir, ye- ni/yepyeni biri haline geliverir ve sık'sık "Biz artık bunları aştık" demeye başlar.

Özeleştiri'nin aksine muhasebe-i nefs böyle değildir. Çünkü muhaseb-i nefs, insanın, yaptığı hataları fark edip daha büyük bir mücahadeye koyulması demek­tir. Kişinin, kendisini büyüten/büyülten ideallere uygun bir büyüklüğe ulaşamamak­tan ötürü nefsini hesaba çekmesi demektir. Yükleri azaltmakta, atmakla alâkası yoktur muhasebe-i nefsin... Bilakis nefsin yükü artar ve ceremesi büyük olur bü­yük davaların...

Muhasebe-i nefsin başkalanyla da alâkası yoktur. "Kim ne der? Böyle düşünürsem, şöyle yaparsam kim hakkımda ne düşünür, ne yapar” suâllerinin yeri bulun­maz/ bulunamaz hesap defterinin sayfalarında... Nefsini hesaba çeken kimse başkalarına derdinden şikayet etmez, tabib aramaz, kurtulmak istemez başkalarına ağlamaz, başkalarının yanında inlemez.

 

İşte bu yüzden acı vericidir nefsi hesaba çekmek... yürek ister kınanmayı gö­ze almak ve dahi kınayanların kınanmasına aldırmamak...

Öz-eleştiri, başkalarını fark ettirir, kişi başkaları için kendinden vazgeçer, baş­kaları adına kendisi olmayı terk eder. Oysa muhasebe-i nefs, nefsin geçmişiyle, nefsin kendisiyle irtibat kurmak demektir, bir daha okumak, bıkmadan usanma­dan nefis defterinin sayfalarını karıştırmak demektir. Muhasebe-i nefs, kişinin ken­disiyle ilgilenmesi kendisini fark etmesi demektir. Kalabalıkların arasında, kalaba­lıklara rağmen varolduğunu anlaması/kavraması demektir. Kişinin kendisini fark etmesi sebebiyle başkalarından vazgeçip kendisi olmaya karar vermesi demektir.

İşte bu yüzden zordur, çok zordur, "aşk derdiyle hoşem el çek ilacımdan ta­bib; kılma dermen kim helâküm zehri dermânumdadur" demek, diyebilmek...

Gerçekten zor, gerçekten zor.

Alıntı:

Hakikat ve Hurafe adlı kitaptan (Dücane Cündioğlu)

Copyright 2018 © RAHLE DERGİSİ