Abdullah Eğilmez
"Çoragda yansaydın ziyan olurdun
Çırağı yaksaydın ziya olurdu" a.ö.
Hem çoraktan kurtulup münbit hallere inkılab ve hem de bu vahayı bütün bir insanlıkla paylaşmak adına yollan belleme varoluşumuzun bir başka adı, bir başka kavramsal tadıdır.
Bir hazan mevsimini yaşayan coğrafyamızın insanları içinden bir aşk bir ışık uğruna kaygısız dönüvermek, vuslata ağıvermek imkanlı olmasa gerek Bir cihetiyle sevgiyi paylaşamamanın kaygısı, dosta sunabilmenin arzusu, gözün gördüklerinin tümünün tek bir nefesle belini kınşını düşleme, ortak bir halin yankısıdır.
İstemek yolun başıdır. Ümidlerin hayat bulması yahut mesuliyetin bî’hakkın kemali için gayret gerekir. Bu uğurdaki çabalan varoluşsal tatmin saatlerine, bir aksesuar gibi, takıştırıvermek hem sorumluluğun ritmine ihanettir, hem toplamdaki katma değeri ve hem de çabanın nihai hedefine yakınlaşma miktarı azdır ve hatta başka istikametlere götürenlerin gayretleri yanında nazari olarak ıraklaşma bile söz konusudur. Çünkü burada yerinde sayıyor olmanın ölçütü duruyor olmak değil, ateşe götürenlerin hızıyla/çabasıyla aynı oranda hareket etmektir. Bu yoldaki oturmuş sistematiğin yörüngesi bi'lfiil tanımlı olduğuna göre meseleyi varoluşsal tatmin saatlerindeki ironik reflekslere indirgemek, ilkin; yiğidler muhasaraya karşı cenge giderken düşmanın rakkaselerinin cilveli dansında sarhoş olmak gibidir. Mesele (bir şeyleri yapıyor)"muş gibi yapmak" değil, bi'zzâtihi bilerek isteyerek gerekeni tanımlamak ve icra etmektir. Bu gayret demektir, fedakarlık demektir, ter demektir, meselâ.
Diğer taraftan ümidler uğruna çabaların daha da akis bulması, bereketlenmesi için beslenmesi hatta payanda verilmesi şarttır. Bir emek ve semeresi paylaşıldıkça çoğalır. Paylaşım benlikle beraberdir. Bir insan bir işe yada bir nesneye benliğini, dikkatini, yüreğini ne kadar katabiliyorsa o nispette o varlığı sahiplenir, paylaşır. Kalpler varlığa duyarlı değilse, algılayamıyorsa, örneğin kirlenmişse, onu duyumsayamaz, dolayısıyla onunla ilgili bir sürece iştirak edemez. Ancak paylaşım arttıkça yüreğin paylaşılana ve paylaşanlara meyli daha da artar; uzaktan bir parlaklık görüveren bir pervanenin önce meyledip, sonra onun bir ateş olduğunu görünce uçtukça hâre uçuşu gibi.
Bir toplumsal dönüşüm için, önce meseleyi sahiplenenlerin yüreğinin cem olması lazımdır, gönüllerinden gönüllerine aynı tada sahip bir meltem esmelidir. Birilerine onu azaplı bir illetten kurtaracak merhemi sunan kişinin önce aynı illetten müdavim bir hali olmamalıdır. Hal bu iken, insanlığa esenlik toplum modeli sunan bir toplumun her şeyden önce her yönüyle esenlik toplumu olması gerekir. Toplum demek birbirlerinin simasını bilen insanlar yığını demek değildir bilakis üyesinin hayatında karşılık bulması muhtemel tüm unsurları tanımlamış ve uygulamasını bi'l-fıil yaptırmış olması gerekir.