İSRAF - rahle.org

İSRAF - rahle.org

İSRAF


Facebookta Paylaş
Tweetle

 

Metin ÇELEBİ

İsraf kavramı, Arapça da "S-R-F” kökünden türemiş olup temelde, 'herhangi bir işte aşırı olmak, haddi ve doğru ölçüyü aşmak yada ihlal etmek' anlamlarına gelir. Burada, israf kavramının altına şu çizgiyi koymak gerekmektedir israf kavramı, kesin olarak başkalarının haklarına tecavüz, saldırganlık ve husumet gibi anlamları hamil olmadığından başkalarının haklan mevzu bahis olmaksızın, ‘aşırı sarfiyatta bulunmak’, ‘savurganlık yapmak’, ‘itidal sahibi olmamak', 'ihtiyaçtan fazla tüketmek ve gereksiz yere harcama yapmak' anlamlarını ifade eder.

Bununla beraber şu da vardır ki, Kuran'da bazı ayetlerde israf fiilinin faili olan 'müsrif kavramının anlamı 'kafir ve zalim' (40/28, 40/34-35, 26/149-151, 36/19), bazı ayetlerde 'müşrik' (40/42-43), bazılarında da Allah'ın açık bir yasağına karşı isyan ederek, aşırılıklarını sürdürenler' (5/42) şeklindeki anlamlarda kullanıldığı, çok yakın görülmektedir.

Biz burada, israf kavramını, tüm anlamlarıyla ele alınan bir ahlaki boyut kavramından daha ziyade; Müslüman şahsiyetlerin pratiklerinde görülen yönlerine dokunmaya gayret edeceğiz.

Allah (cc), insanı tam bir denge üzerine yaratmıştır. Ve bu dengenin, ahengin devam ettirilmesi için sürekli insanı otokontrole davet eder, imanını , amelini ve ahlakını her daim diri ve taze tutmasını ister. Uç noktalarını ve aşırılıklarını terk etmesini, fıtrata uygun 'vasat' bir yaşam modelinde kalmasını öğütler, inananların hayatlarına A’dan Z’ye, maksimum denilebilecek noktalarına dahi emirler, yasak¬lar ve öğütler vaaz eder. Bu manada yeme, içme ve giyinme gibi, sahip olduk¬larımızı değerlendirme sahasında Rabbimiz (cc) şöyle buyuaın

"Ey AdemoğullarılHer mescid huzurunda zınetinızi tutunun. Ve yeyin, için de israf etmeyin; çünkü O müsrifleri sevmez." (7/3 I)

Burada Allah (cc), Müslümanların, israf olmamak kaydıyla güzel yiyecek ve içe-ceklerden istifade etmelerim tavsuye ediyor. Ve hem yiyecekler, hem de eşya kul-lanımındaki aşırılıklardan, kendi koyduğu sınırlann aşılmasından da men ediyor. 

Söz gelimi Kureyşliler, elbise hususunda mesnetsiz yasaklar koydukları gibi yiyeceklerde de bunu yapmışlardı. Onlar “Günah işlediğimiz elbiselerle Kabe'yi tavaf edemeyiz." diyerek, Kabe'yi çıplak olarak ziyaret ederlerdi.

Kurtubi'nin ‘Ahkamu-I Kuran' adlı eserinde bu hususta şu kayıt vardır

"Cahiliyet devrinde Araplar, hac günlerinde etli yemek yemezler, basit yiye-ceklerle idare ederler ve tavafı çıplak yaparlardı."

Bu ayetle, hem bu yanlış anlayış kaldırıldı hem de yeme-içme ve eşya kul-lanımında ölçülü ve dengeli bir anlayış getirildi.

Bu ölçü, insanların, takvalı yaşam uğruna kendini açlığa ve çıplaklığa alıştırmaya çalışarak helal olan her şeyi 'ölmeyeceklik kadarlık' seviyeye indirgeme veya, "Allah, yeyin, için diye emrediyor" yaklaşımıyla Bektaşi misali, sadece işine gelen kısmını algılayarak tam bir savurganlık içerisinde, bir gün kullandığını diğer gün kul-lanmayan, “Müslüman her şeyin en güzeline layıktır" felsefesiyle 'dünyada cen¬netini yaşama' lüksünde hayata yaklaşım anlayış ve pratiklerini lağvediyor.

Allah (cc), böyle helali haram, haramı da helal yapan müsrifleri (haddi aşanları) sevmiyor. O halde insanlar Allah'ın ikram ettiği helal yiyecek ve eşyaları kullanacaklar, güzel elbiseler (güçleri nispetince) giyecekler, ama asla israf etmeyecekler aşırıya kaçmayacaklardır. Ayette sadece güzel yiyecek ve içecek-lerden faydalanılmasına, mescide gidişlerde güzel elbiseler giyinilmesine dair vaki olan davetle yetinilmemiş, aynı zamanda Allah'ın ikram ettiği güzel rızık ve elbiselerin kısıtlanmayacağı da ifade buyurulmuştur. Zira her şeyin helal ve haram kılınışı ancak ilahı düsturla mümkündür.

“De ki, Allah'ın kulları için yarattığı zinet ve temiz rızıklan kim haram etmiştir."

Bu yönüyle herkes, Allah'ın istifademize sunduğu ve onlardan faydalanma duygusunu içimize yerleştirdiği her nimeti, helal, haram ve aşırıya kaçmama ölçü¬leri içerisinde kullanmaya dikkat etmek zorundadır.

"Yiyiniz, içiniz, sadaka veriniz ve giyininiz. Ancak kibirlenmeyin ve israf etmeyin. Şüphesiz Allah, nimetinin eserini (görüntüsünü) kulunun üzerinde görmek ister" buyurarak ayette gösterilen ölçüyü açıklayıcı ve teyit edici kıstası da Efendimiz (sav) belirtmiştir.

İsraf yasağı' çok güzel bir ekonomik dengedir. İsraf ise, bu dengeyi bozmaktadır. Malı lüzumsuz ve gereksiz yere harcamak, saçıp savurmak, ihtiyaç sahipleri¬ni gözetmemek, infak etmemek insanlar arasındaki dengeyi bozacağı gibi kıskançlıklar da arttırır ve toplumun bozulmasına sebep olur.

Sahip olduklarını dikkatli değerlendirmeyen, ihtiyaçlarını ve harcamalarını iyi belirlemeden, bol keseden harcamalar yapan her müsrif kişi, kısa zaman sonra başkalarına el açan, muhtaçlı durumuna düşebilir. Efendimiz (sav): "....fakirlik gelmeden zenginliğin kıymetini... bilin” derken bu inceliğin altını çizmiştir. "Ayağını yorganına göre uzat", “ak akçe kara gün içindir" gibi atasözlerimizde de savurganlıktan uzak durulması, ihtiyaçlar kadar harcanması belirtilir.

ihtiyaç sahiplerinin gözetilmesinde, sadaka, infak, zekat gibi hususlarda dahi savurganlık yapılmaması ve denge hususunda Allah (cc) şöyle buyuruyor

"Karabet sahibine de (akrabaya da) hakkını ver, miskine de (yoksula da), yolda kalmışa da! Bununla beraber saçıp savurma: çünkü saçıp savuranlar, Şeytan'ın ihvanıdırlar (kardeşleridirler). Şeytan ise Rabbine çok nankör bulunuyor." (17/26- 27)

Bu ayetten akrabaların, yoksulların, yolda kalmışların imkan sahipleri üzerinde haklarının olduğunu ve bu hakların imkan sahipleri için bir borç sadedinde olduğunu anlıyoruz.

Ibni-ı Abbas saçıp savurmayı, "doğru olmayan yerlere harcamada bulunmak" diye ifadelendiriyor. Mücahid der ki: "Bir insan malının hepsini Allah yolunda har- casa saçıp savurmuş olmaz. Bir avuç dahi doğru olmayan yerlere harcarsa saçıp savuranlardan olur.

Hz peygamber ve ashabının, yüce Allah onlara dağ gibi altın verse, bunu Onun yolunda harcamayı temenni ettikleri nakledilmektedir.

İslam, hayatı bir bütün olarak ele alır. Her şeyde olduğu gibi tüm harcamalar¬da da dengeli olunmasını, aşırılıkların tamamından kaçınılmasını emreder, insan¬ların ne cimri olmalarını ne de israf etmelerini doğru bulur. Rabbimız bu dengeyi kitabında şöyle belirtir

"Ve harcadıkları zaman, ne israf ederler ne de cimrilik ederler harcamaları, bu ikisinin arasında dengeli olur." (Furkan/67) 

 

Copyright 2018 © RAHLE DERGİSİ