Ümit ŞAHİN
Namaz Bireysel Bir Var Oluş Eylemidir
Bu eşsiz kâinatın varlığına şüphe duyulmayacağı gibi, yaratılmışlar içindeki en değerli varlık insandan da ve onun Allah’tan aldığı el-Hayy isminin tecellisi sonucu mükemmelliğinden de şüphe duyulmayacaktır. Yeryüzündeki halifelik emanetinin kabulü ile başlayan ve tekrar O’na dönüş ile son bulacak bu kısa ömürlü hayatın en belirgin hedefi namazdır. İnsan denen varlığın iyi ve mutlu bir hayat sürdürebilmesi için, mutlaka nefsinin hayvanca arzularından ve vahşi istek ve emellerinden uzak durması gerekir. Bunun sağlanabilmesi için tek kaynak ve çözüm namazdır. Kişi manevî güçten yoksun ve uzaksa sürekli hayal kırıklığı onu tehlikelerin kucağına iter. Böylece bu iç dünyalarındaki boşluğu doldurma bahanesi ile kendilerini içki, kumar¹ ve sigara gibi bunaltıdan kurtulma bahaneleri üretirler. Oysa iç dünyadaki en büyük boşluk doldurucu tevhittir ve bunun bedene dönüşmüş hali namaz ile gerçekleşir. Namaz bireydeki tüm manevî unsurları uyandıracağından, kişi Tevhid davasını sırtlar ve insanların içlerine düştüğü manevî boşluğun doldurulması çabasına girer.
Namaz, birey olmanın, sorumluluk almanın ve rüşdüne ermenin sonucunda ayaklar üzerinde durmuş olmanın ispatıdır. Anne-Babanın desteği olmadan dik durmanın belki de en büyük göstergesidir. Bir başka söylemle, somut kavramların yerini soyuta terk ettiği buluğ çağına geçiş sürecinde Allah ile baş
başa kalışın güzelliğini hissetmektir. Secdede acziyetini haykırmayla başlayıp, çözüm bulamadığımız yerde kelimelerin yerini gözyaşlarına terk etmekle sonuçlanan, bir acziyet itiraf müessesesidir. Namaz, kısaca, kişinin bireysel olarak farkında oluşunun eyleme dönük yüzüdür.
Namaz Eğitimsel Bir Eylemdir
Hayata ilk adımlarını atarak gençlik dönemi ile tanışan ve olgunluğa / olgunlaşmaya muhtaç olan birey, kılmaya başladığı namaz ile farkında olmadan eğitilmeye başlamıştır. Kötülüklerden alıkoymak² başta olmak üzere, bir istekten diğer bir isteğe, bir fikirden diğer bir fikre ve düşük işlerden yüce işlere yöneltir. İmanı ona sevdirir ve kalbinde süsler. Küfürden, günahlardan ve isyandan nefret ettirir.
İşte namaz böyle gerçekleşirse, tesiri hayata yansır, samimiyet ve kuvveti artırır. Bu yüzdendir ki, Şuayb’ın (as) kavmi tevhide, fazilete, takvaya, üzerinde bulundukları zulüm, pislik ve haksızlığa karşı çıkmaya davet ile karşılaştıklarında, Şuayb’ın (as) hayatına yönelerek, bu değişimin ve farklılığın kaynağını araştırmaya başladılar.
Namaz, ameli düzelten bir ahlâk okuludur. Nefiste bir zapt edici olarak, düzenliliği sevmek için nefsi eğitir. Hayatın meselelerinde ince düzenlemeler yaptırır. Kişi onunla ağırbaşlılık, yumuşaklık, sakinlik ve vakar hasletlerini öğrenir.³ Allah Resulünün Kur’an ve namaz ile eğittiği davetçiler nasıl ki cehaletin içinde yüzen bir toplumu, Takva Toplumuna; onların dönemini, Saadet Asrı’na çevirmiş ise bugünkü davetçiler de bu eğitim metoduyla, içinde bulundukları toplumları cahiliyetten saadete, küfürden imana, hayâsızlıktan ahlâka çevirmek zorundadırlar. Bu bir yüktür, görevdir ve sorumluluktur.
Namaz Bir Aile İnşa Eylemidir:
Namaz inşa olmuş bir aile, davetçi bireyleri oluşturur...
“Ailene namazı emret. Kendinde ona sabırla devam et. Biz senden bir rızık istemiyoruz, seni biz rızıklandırıyoruz. Güzel sonuç takva sahipleri içindir.”⁴
Din-i mübîn’i hayata hâkim kılarken ev halkımızı işin içerisine dâhil etmemek, üç katlı bir gemide en alttaki yolcuları kurtarayım derken güvertedeki mürettebatı denize atmak kadar tehlikelidir. Elbette gemideki tüm insanlardan sorumluyuz ama mürettebatımız bizim ilk yardım için başvuracaklarımızdır. Onlar olmadan yolculuğa devam edemeyiz. Bu yüzden önce ailece namazı ikame etmeli ve ayağa kaldırmalıyız!
Namazın ikame edilmesi bireyin ayağa kalkmasını sağlarken, bireyin ayağa kalkışı, toparlanışı ve kulluğunun farkına varışını sağlayacaktır. Bu bilinçlenme ve yükseliş, davet ve namazın ortak hedefini ifade etmektedir. Aile, toplumsal inşa projesinin prototipi; Adil ve Takva ehli bir toplum ise cennetin yeryüzündeki provasıdır.
Namaz Bir Şehadet Eylemidir
Namaz ile birey yeryüzünü kendine şahit tuttuğu gibi, bireyleri ve toplumları da (Şuayb aleyhisselam da olduğu gibi) kendisine şahit tutar. Namaz kişiyi şehadete hazırlayan bilinç sıçramasıdır. Nefsiyle mücadelede başarı elde etmiş ve gece namazları ile ahlâk ve beden eğitimini tamamlamış, sabah namazlarını cemaatle kılarak kendini her sabah dinç ve zinde bir şekilde dik durmaya hazırlamış bir mücahit için düşmanın saldırıları, kavuşulmayı bekleyen bir gül bahçesi gibidir. Her gün ona kavuşmayı hayal etmiş ve her duasında onu anmıştır. Namazında Allah ile olan birlikteliğini şehadeti ile sonsuzluğa taşımak bir davetçinin isteyebileceği kendi adına en anlamlı duadır.
Namaz erdemlilerin ittifakı Takva Toplumunun temel taşıdır. Yeryüzünde Allah için, malını ve canını vermek gibi sayabileceğimiz büyük şahitlik ibadetlerinin içine namazı da eklemeli, bu ibadetin mal ve can vermekten önce geldiği unutulmamalıdır.
Takva Toplumunun karşıtı olan Cahilî Toplumun en belirgin özelliklerinden birisi de namazsızlıktır. Cehennem ehli olacakları Kur’an’da belirtilen bu güruh: “Biz Namaz kılanlardan değildik, yoksula yedirmezdik, boş şeylere dalanlarla birlikte bizde dalardık.”⁵ demek suretiyle suçlarını itiraf etmişlerdir. Bu anlamıyla bir davetçinin Cahiliye Toplumuyla olan mücadelesi, namazsız toplumla yapılacak mücadeleyi ifade eder.
Namaza Davet Bir Sabır Eylemidir
“Ey iman edenler! Sabır ve Namaz ile Allah’tan yardım isteyin, şüphesiz Allah sabredenlerle beraberdir.”⁶
Sabır zora ve acıya katlanmak, sebat etmek, göğüs germek, telaşa kapılmaksızın karşı koyak ve mücadele etmeyi ifade eder. Namaz bu anlamıyla bir davetçinin Allah’a olan münacatında başvuracağı en etkili yoldur. Çünkü namaz sabrı tetikler ve kişiyi azmettirir. Davasına karşı azmeder, davetine karşı azmeder, yenileceğini anlasa bile mükâfatın Allah’tan geleceğini bilerek mücadelesine karşı azmeder. Kişiyi bir çınar ağacı misali yüceltir, güçlendirir ve dinamizm katar. Aynı zaman da vesveseler ve denenmelerde bu gücü elde etme yolunda bizim en çok karşılaşacağımız azıklarımız olur. Her denenme bizi güçlendiren bir olgunlaşma aracıdır. Hz. Eyüp (as) gibi! Ne zaman ki Rabbimizin zikrinden geri duracağımızı hissedersek, o zaman “Bittim Allah’ım!” deriz ki, o zaten Allah’ın kuluna “Yettim Ey Kulum!” dediği andır.
İster Resuller, ister İslâm davetçileri… Allah'ın mesajını insanlara ulaştırmaya çalışırken kesinlikle insanların karşı tepkilerini alacaklardır. Bundan dolayı tebligatın insanlığa ulaştırılması sabır, fedakârlık, hoşgörü, yumuşaklık, merhamet ve kaynaşmayı gerekli kılmaktadır.
Nitekim Kur’an, bütün peygamberlerin bu niteliklerle donatılmış olduklarını bize açıkça beyan etmektedir. Bu nitelikli iki kelimeyle ifade edilirse şunu söylemek gerekir: Sabır ve merhamet tebliğin hedefine varmasında en önemli unsurlardır. Toplumsal değişimin gerçekleşmesi için tebliğde bulunmak her Müslüman’ın görevidir, bunun içinse sabır ve azme ihtiyaç duyulmakladır. Sabır, tebliğ sırasında gelişen tüm olaylara karşı direnmek, böylece ruhen ve bedenen huzur bulmaktır.
Dünyada en çok sabra ihtiyacı olan kimse İslâm’ı tebliğ eden davetçilerdir. Bu yolda sabredenleri Allah, toplumda örnek ve İslâmî mücadeleyi sürdürecek önderler kılar. Belli bir gayeyi gerçekleştirmek isteyenlerin sürekli hareket içerisinde olmaları gerekir. Hareket de sabretmeyi, bela ve musibetlere katlanmayı, onlara karşı direnmeyi, hedeflediğini gerçekleştirebilmek için kararlı olmayı gerektirir Bu sebeple, hareket içerisinde olmak sabrı gerektirir.⁷
Namaza devam etmenin bir sabır sınavı olmasının yanında, namaza davet etmekte ayrı ve uzun bir sabrı gerektiren bir eylemdir. Özellikle “Ben Müslümanlardanım!” demesine rağmen Müslümanın en büyük nişanesi olan namazdan uzak olan bir toplumda bu daha da zor olsa gerektir. Allah’ın dinini yaşarken sabrın sebatın önemi çok büyüktür. Davet merhalesinde de eğer aceleci olarak İslâm’ın yaşama merhalelerini insana aktarmada aceleci olursak namaz kılan münafıkları türetiriz. Bizimle iken namazda, ayrıldığı zaman başka dünyalarda nice insanlar İslâm’ın ön gördüğü “insan modeli”ne taban tabana zıttırlar. Nasıl ki, neden örtündüğünü bilmeden örtünenlerin en ufak bir müdahalede başlarını açması İslâmî nizamla uyuşmuyorsa, neden namaz kıldığını bilmeden kılanlar da İslâm dışı bir anlayış içerisinde olurlar.
Namaz Toplumsal İhya ve Islah Eylemidir
Ehlinizi namazla ehlileştiriniz… “Ehl”in bir anlamı da halk demektir. İçinde yaşadığımız topluma namazı taşıyıp onları namazla tanıştıracağız. Bugün nesillerimiz namazla barışık değil, secdeye alışık değil. Gençlik çalışması yapan İslâmî çevrelerin bir “kıble yürüyüşü” yapması lazım gelir. Konu iyiliği emretmekse en büyük iyilik NAMAZ’dır. Allah bize namazı emretti, biz de ehlimize ve toplumumuza namazı emredeceğiz. Konu davet ve irşadsa, davanın özü NAMAZ’dır. Cihadsa, dinin direği NAMAZ’dır.⁸
Aynı zamanda namaz ile zekâtın birlikte zikredilmesi ve üzerinde durulan konunun ehemmiyetini birey ve toplumun birlikte ayağa kalkışıyla istenen ümmet olunacağını açıkça ortaya koymaktadır.
“Ey Şuayb! Senin namazın mı babalarımızın taptığı şeylerden… vazgeçmemizi emrediyor?”⁹
Hz. Şuayb’ın namazının ortaya koyduğu gerçek şudur: namaz mü’minin pasifize olmasına uyuşmasına ve dünyadan el etek çekmesine yol açan bir ibadet değil, aksine; onun toplumun inkârlarına, sapmalarına, fahşa ve münkerlerine karşı mücadeleye sevkeden bir müharrik güçtür.¹⁰
Dipnotlar:
1. Harun ÜNAL, İlahi Mesaj NAMAZ, Ravza Yay. İstanbul: 2009, s. 110-111.
2. Ankebût, 45: “Sana vahyedilen kitabı oku. Muhakkak ki namaz, hayâsızlık ve fenalıktan alıkoyar.”
3. Mustafa GEREDELİ , Namazın Sosyo-politik Tahlili ve Kişisel Gelişime Etkisi, Selçuk Ü. Din Psikolojisi Bilim Dalı , Yüksek Lisans Tezi , Konya, 2008, s.93.
4. Taha: 131.
5. Müddesir: 40-47.
6. Bakara: 153.
7. Hüseyin SARIBAŞ, KUR’AN VE SÜNNET’TE SABIR-İMAN İLİŞKİSİ, Selçuk Ü. Temel İslâm Bilimleri Ana bilimdalı , Yüksek Lisans Tezi, KONYA, 2006, s. 51.
8. Namaza Çağrı, RAMAZAN KAYAN, Çıra Yay. 2010, İstanbul, s. 96.
9. Hud: 87.
10. Abdullah YILDIZ, Namaz Bir Tevhid Eylemi, Pınar Yay. İstanbul, 2009, s. 199.