RÖNESANS - rahle.org

RÖNESANS - rahle.org

RÖNESANS


Facebookta Paylaş
Tweetle



Süha Serin

Rönesans 14.yy’ın sonlarında başlayan kapsamlı kültürel hareketi adıdır. Kuzey İtalya'da başlayan bu hareket 15. ve 16. yy'larda kuzeye yayılmıştır.

"Rönesans" sözcüğü yeniden doğuş anlamına gelmektedir. Yeniden doğacak olan şey ise eski Yunan döneminin sanat ve kültürüydü.

Orta çağda İslam ordularının Akdeniz’in her iki yakasındaki fetihlerinin Avru­pa'nın Doğu ile olan ticaretini çökertmesi, Avrupa ülkelerinin toplumsal ve iktisa­di yapısını alt üst etmiş ve buraları birertarım ülkesi haline getirmişti. Kuşkusuz ki bu tür toplumlarda toprağa sahip olmak, iktisadi ve siyasi güce sahip olmak de­mekti. Toprak ise senyörün ve kilisenin elindeydi. Bir malikâne çevresinde kendi­ne ayrılan toprakların maliki olan senyör , bu toprakları işleyen köylünün üzerin­de de yönetim ve yargı yetkisine sahipti. Köylüye gelince o, işlediği toprağın sa­dece zilyedi ve bazı yörelerde bu hakka dahi sahip olmayan "serf idi. Kilise ise, kralların ve günahlarından arınmak isteyenlerin bağışları, çocuksuz ölenlerin bırak­tıkları miras ve vakıflar gibi yollarla büyük miktarda arazi edinmişti. 14. yy’da bir­çok Avrupa ülkesinden toprakların dörtte biri kiliseye aitti. Adına feodalite deni­len bu toplum düzeni gerçekte, kırsal ekonomiye dönüşün toplumsal yansıması idi. Çıkarları aynı noktada kesişen soylularla kilise bu düzenin birbirini tamamlayan iki unsuru idiler. Bir başka deyişle katoliklik Feodalitenin ideolijisi halindeydi. Or­taçağda insanlar Feodalite ve kilisenin baskısı altında yaşamak durumundaydılar. Ancak haçlı seferleri İtalya ve Güney Fransa kentlerinin, Bizans ve Orta Doğu ile deniz ticaretini yavaş yavaş geliştirmeye başlamıştı. Bununla paralel olarak zengin­leşen bazı kişiler özgürlüklerini sağlamak için dayanışma içine girdiler ve örgütlen­diler. I I. ve 12.yy’larda bu insanların durumu, özgürlüğün yasallaşmasına neden olan birtakım gelişmelere ve daha sonra kentlerdeki yeni koşullan karşılayacak bir hukukun doğmasına yol açtı.

14.yy'da bin yıla yakın bir zaman içinde Hristiyan Avrupa’nın büyük bir kısmı­nı büyük bir birlik içinde toplamış olan evrensel Ortaçağ devleti artık ayrı ayrı Ulu­sal devletlere bölünmeye başlamıştır. Kilisenin maddi gücü zayıflamış sosyal yapı­daki değişmelerde Feodalizmin (derebeylik) dayanaklarını ortadan kaldırmıştır.

 

Yeni hayat görüşü ve yaşama biçimi belirlenmiş, kiliseden yavaş yavaş kopmaya başlayan yeni bir eğitime yol açmıştır.

Rönesans döneminin en önemli unsurları pusula, barut ve kitap basma sana­tı idi. Pusula büyük keşif yolculuklarına bir temel oluşturdu. Barut ve yeni silahlar Avrupalıların Amerika ve Asya kültürlen üzerinde askeri üstünlük kazanmalarını sağladı. Kitap basma sanatı da Rönesans dönemi aydınlarının fikirlerini yaymak için önemliydi. Kitap basma sanatının yaygınlaştırılması kilisenin bilgi üzerindeki tekelinin ortadan kalkmasına katkıda bulundu.

Rönesans herşeyden önce yeni bir insan görüşü meydana getirdi. Rönesans aydınları insana ve insanın değerine inandılar. Bu, insanın günaha yatkın yanının tek taraflı bir biçimde vurgulandığı Ortaçağ insan görüşüyle taban tabana zıt bir görüştü. İnsan sonsuz büyük, sonsuz değerli bir varlık olarak görüldü.

Tüm Ortaçağ boyunca hep tanrıdan yola çıkılmıştı. Rönesans aydınlan ise in­sandan yola çıktılar. Tıpkı eski yunan filozoflarının yaptığı gibi. Bu yüzden "Rönesans"(yeniden doğuş-Eski Yunanın doğuşu) deniyordu.

Rönesans döneminde insan Eski Yunan döneminden kutsallaştırılıyordu. Rö­nesans döneminde insan olmakla kalmayıp "özgür birer bireylikte vurgulanıyor­du. Bu düşünce insan dehasına sınırsız bir tapınmaya yol açıyordu. "Rönesans in­sanı" ideal bir tip olarak görülüyordu.    

Copyright 2018 © RAHLE DERGİSİ