Rönesans 14.yy’ın sonlarında başlayan kapsamlı kültürel hareketi adıdır. Kuzey İtalya'da başlayan bu hareket 15. ve 16. yy'larda kuzeye yayılmıştır.
"Rönesans" sözcüğü yeniden doğuş anlamına gelmektedir. Yeniden doğacak olan şey ise eski Yunan döneminin sanat ve kültürüydü.
Orta çağda İslam ordularının Akdeniz’in her iki yakasındaki fetihlerinin Avrupa'nın Doğu ile olan ticaretini çökertmesi, Avrupa ülkelerinin toplumsal ve iktisadi yapısını alt üst etmiş ve buraları birertarım ülkesi haline getirmişti. Kuşkusuz ki bu tür toplumlarda toprağa sahip olmak, iktisadi ve siyasi güce sahip olmak demekti. Toprak ise senyörün ve kilisenin elindeydi. Bir malikâne çevresinde kendine ayrılan toprakların maliki olan senyör , bu toprakları işleyen köylünün üzerinde de yönetim ve yargı yetkisine sahipti. Köylüye gelince o, işlediği toprağın sadece zilyedi ve bazı yörelerde bu hakka dahi sahip olmayan "serf idi. Kilise ise, kralların ve günahlarından arınmak isteyenlerin bağışları, çocuksuz ölenlerin bıraktıkları miras ve vakıflar gibi yollarla büyük miktarda arazi edinmişti. 14. yy’da birçok Avrupa ülkesinden toprakların dörtte biri kiliseye aitti. Adına feodalite denilen bu toplum düzeni gerçekte, kırsal ekonomiye dönüşün toplumsal yansıması idi. Çıkarları aynı noktada kesişen soylularla kilise bu düzenin birbirini tamamlayan iki unsuru idiler. Bir başka deyişle katoliklik Feodalitenin ideolijisi halindeydi. Ortaçağda insanlar Feodalite ve kilisenin baskısı altında yaşamak durumundaydılar. Ancak haçlı seferleri İtalya ve Güney Fransa kentlerinin, Bizans ve Orta Doğu ile deniz ticaretini yavaş yavaş geliştirmeye başlamıştı. Bununla paralel olarak zenginleşen bazı kişiler özgürlüklerini sağlamak için dayanışma içine girdiler ve örgütlendiler. I I. ve 12.yy’larda bu insanların durumu, özgürlüğün yasallaşmasına neden olan birtakım gelişmelere ve daha sonra kentlerdeki yeni koşullan karşılayacak bir hukukun doğmasına yol açtı.
14.yy'da bin yıla yakın bir zaman içinde Hristiyan Avrupa’nın büyük bir kısmını büyük bir birlik içinde toplamış olan evrensel Ortaçağ devleti artık ayrı ayrı Ulusal devletlere bölünmeye başlamıştır. Kilisenin maddi gücü zayıflamış sosyal yapıdaki değişmelerde Feodalizmin (derebeylik) dayanaklarını ortadan kaldırmıştır.
Yeni hayat görüşü ve yaşama biçimi belirlenmiş, kiliseden yavaş yavaş kopmaya başlayan yeni bir eğitime yol açmıştır.
Rönesans döneminin en önemli unsurları pusula, barut ve kitap basma sanatı idi. Pusula büyük keşif yolculuklarına bir temel oluşturdu. Barut ve yeni silahlar Avrupalıların Amerika ve Asya kültürlen üzerinde askeri üstünlük kazanmalarını sağladı. Kitap basma sanatı da Rönesans dönemi aydınlarının fikirlerini yaymak için önemliydi. Kitap basma sanatının yaygınlaştırılması kilisenin bilgi üzerindeki tekelinin ortadan kalkmasına katkıda bulundu.
Rönesans herşeyden önce yeni bir insan görüşü meydana getirdi. Rönesans aydınları insana ve insanın değerine inandılar. Bu, insanın günaha yatkın yanının tek taraflı bir biçimde vurgulandığı Ortaçağ insan görüşüyle taban tabana zıt bir görüştü. İnsan sonsuz büyük, sonsuz değerli bir varlık olarak görüldü.
Tüm Ortaçağ boyunca hep tanrıdan yola çıkılmıştı. Rönesans aydınlan ise insandan yola çıktılar. Tıpkı eski yunan filozoflarının yaptığı gibi. Bu yüzden "Rönesans"(yeniden doğuş-Eski Yunanın doğuşu) deniyordu.
Rönesans döneminde insan Eski Yunan döneminden kutsallaştırılıyordu. Rönesans döneminde insan olmakla kalmayıp "özgür birer bireylikte vurgulanıyordu. Bu düşünce insan dehasına sınırsız bir tapınmaya yol açıyordu. "Rönesans insanı" ideal bir tip olarak görülüyordu.