İlk insanın yaratılması hadisesinin tek şahidlerinin, melekler olmadığını öğreniyoruz Kuran dan. Cennete niçin ve nasıl girdiği bildirilmeyen ve cin taifesinden olan "İblis" ismindeki bu şahsın kıssadaki yeri ve konumu; kıyamete kadar sürecek Hakk-Batıl mücadelenin kaynağını tesbit açısından son derece ehemmiyet arzeder. Hakkın karşısında duran, batılın temsilciliğini-yönlendiriciliğini üstlenen bu yaratığın kimlik profili, bu kıssa ile ortaya çıkar, insanın en geniş haliyle tanıtılıp sunulduğu kıssada, meşguliyet sahası sadece insan olan şeytanın da aynı paralellikte tanıtılması, Allah’ın cc rahmet ve lütfunun bir eseri olsa gerek.
Kıssa, üç farklı yaratığın üzerinde şekillenmekte; melek, iblis ve insan. Üç bölümlü bir sınama ve üç ayn tavır mevcuttur hadisede. Ve kıssa ile anlatılmaya çalışılan mesaj, insanın yaratılma sebeb-i hikmeti olan ubudiyyet üzerine oturur. Merkezde insan vardır; melekler ve şeytan sahneye, sırf bu hikmetin açığa çıkarılması sadetinde davet edilirler. Yani bizler mesajın netliğini, bu üç boyutun engin görüş açısı eşliğinde yakalayabilmekteyiz.
Önce melekler davet edilir sahneye. Alemler içinden, Hilafet makamı ihdas edilecektir Rabbu-I alemin tarafından. Ortada bir kimlik yoktur, dolayısıyla aday olmak düşüncesi belirmiştir kendilerinde . Zira bilirler; bu makamın ifası, tüm alemler içinde kendi mevkilerinin fevkinde bir yer demektir Rabb katında. Kendileri dışındaki başka bir varlığın müfsid ve katil olacağı da ortadadır. Oysa, isyan ve fışkın yer almadığı melek nefsi, hilafet için en uygun tercih olabilirdi kendi reylerince.
"A!.. Orada fesad edecek ve kanlar dökecek bir mahluk mu yaratacaksın, biz hamdinle teşbih ve seni takdis edip dururken?." 2/30
Meleklerin bu ifadesinde bir itiraz, bir karşılık verme-karşı gelme, bilgelik taslama durumu asla mevcut değildir, olamazdı da. Adaylıktan ibarettir bu ifade, zira Allah cc bu makama kimi layık gördüğünü henüz açıklamamıştı.
" Herhalde ben sizin bilemeyeceğiniz şeyler bilirim" buyurdu Allah cc. 2/30
İş açıklığa kavuşmuştur, ad? ''ar arasında kendi cinsleri yoktur. Adaylık ve ehliyet; işin kime değil, kimliğe tevdi edilmesi hususunda güzel bir örneklik olarak belirivermektedir bu sunumda. Allah cc meleklerden, sunduğu şeylerin isimlerini istedi. Bu bir sınama değildir. Zira melekler mutlak masum varlıklardır. Tercih istidatlar mevcut değildir, yani isyanı veya emrin dışındakini seçme yetkileri yoktur^ I) Dolayısıyla, isimlerin arzı ve secde emri ile meleklerin imtihana tabii oldukları görüşü doğru olamaz:
-Allah'ın cc kendisine halife edineceğini meleklere bildirmesi; bir ihbar,
-İsimlerin istenmesi; halifelik hususunda kendilerinin bilmediklerini ifade ettikleri konunun açıklığa kavuşmasının temini içindir ki, bu usûlle melekler halifede olması gerekli "tebyin sıfatı" nın şart olduğu hikmetini kavradılar,
-Secde emri ile de; insan nev'inin hilafet vazifesini ifa etmesi durumunda Rab- b'in cc teşrif ve tekrimi/şereflendirme ve ikramının nasıl olacağı belirginleşti.
Bu aşamada adaylıktan çekildikleri gibi, Allah'ın cc cevabını talepettiği isimleri vermediler de;
"Sübhansın ya Rabb! Bizim için senin bize bildirdiğinden başka ilim ne mümkün. O alim-hakim sensin , şübhesiz sensin." dediler. 2/32
Melekçe bir tavır, Rabb'in terbiye ettiklerinden haya donanımlı bir cevab ve duruşlann en güzeliyle. Tıpkı sahabenin ra dedikleri gibi "Allah cc ve Rasulü daha iyi bilir." Öyle ya , daha iyi bilmenin karşısında itaatten başka hangi tavır takınılır ki?
Hz Adem as ın kendisine sunulan aleminin isimlerini haber vermesiyle tüm melekler, kendisine secde etmekle emrolundular.
Tekrim Secdesi
"Meleklere ‘Adem için secde edin'dediğimiz vakit..."2/34-17/61. "Sizi yarattık, sonra suret verdik ve-sonra da melaikeye dedik ki ‘Adem'e secde edin."7/l I. " Ben onu tesviye ettiğim/insan kıvamına getirdiğim ve içine ruhumdan üflediğim vakit ‘derhal ona secde edenler olarak kapanın' dedi." 15/29-38/72. Ve bkz 18/50
Secde; kulluğun ve itaatin sembol amelidir. İki azız uzvunu, sadece Rabb için yere koyma, sadece onun karşısında zelil olduğunu itiraf etme ameliyesi vardır secdede. Kibrin en zıd ameliyyesi secdedir. Kulun Rabbe en yakın olduğu mevkidir ve maksud sadece odur. Hz Adem as için meleklere emredilen secdedeki kasd; yine emr-i ilahi idi ve Hz adem as şahsında halifeliği ifa eden insan için bir tekrim-ikram ve teşrif-şereflendirme anlamı mevcuttur-( 17/62). Ki emir, Rabb cc tarafından verilmişti ve Hz Adem as da tamamen pasif konumdaydı.
Buradaki secde emrinde ayrıca, melekler cihetinden Ben-i Adem için boyun eğme ve kayıd dahilinde hizmet etme anlamı da vardır.(2)
Secdesiz İblis
Gözler, Iblis'e çevrilmişti. Tavır koyma sırası onda idi.
"Secde ettiler, İblis hariç..."2/43-7/l I -17/61 -18/50. "Meleklerin hepsi toptan secde ettiler, İblis hariç..."38/73-74
Şehadet aleminde olmasına ve hadiseyi bizzat izlemesine rağmen iblis'in bu hareketi, hayretle karşılandı. Allah cc de melekler ve gelecek nesil Ademoğlunun bu merakını, İblis ile olan dialoğu ile giderdi. Bu dialoğa geçmeden evvel, 2/34 ve benzer ayat ile ilgili bir parantez açılması gerekmektedir
Ayetin gramer yapısı öne sürülerek İblis'in daha önce bir melek olduğu, Allah'a cc isyanından sonra şeytanlaştığı, dahası cennette meleklere hocalık yaptığı şeklindeki yorumlar, tamamen asılsız ve israiliyyattır.
(I) nolu dipnot okunduğunda meleklerin masumiyetinin mutlak olduğu, kehf 18/52 de ise İblis'in "cin" taifesinden olduğu aşikar ve bu tür bir itikadın melek inancını da sarsacağı gerçeği gözardı edilerek böylesi bir yoruma sapmak, akl-i se- limlikle bağdaşmaz.
"iblis secde etmekten kaçındı-dayattı, kibrine yediremedi, zaten kafirlerden idi. " 2/30- "secde edenlerden olmadı"7/l I. "secde edenlerle beraber olmaktan kaçındı." 15/3 I. "Ancak İblis hariç ki cinden idi de Rabbinin emrinden çıktı-fısk et- ti.""8/50. "büyüklenmek istedi ve kafirlerden oldu."38/74
Buradaki kaçınma 'ibae' fiili ile izah ediliyor. Yani kaçınma; "ictinab" türü bir kaçınma değil, ‘emri beğenmeme, büyüklenme ve karşı gelme, kibir nedeniyle’ anlamında bir kaçınmayı ifade etmekte. Ki bu hareketiyle kafir olmuştu İblis. Bu ayeti delil alan ulema, mutlak emr ifade eden tüm ibadetlerde bu ayrımı yapmış ve "ibae" türü olmadıkça fiillerde küfr ile fetva vermemişlerdir.
İblis, melekler içinde bulunuyordu ve secde emrine kadar hissiyatına dokunan bir teklif ile karşılaşmamıştı. O bu ana kadar Allah cc emirlerine göre mi yoksa nefsinin isteklerine göre mi hareket etmekteydi?. Kaderin Sahibi dışında kimsenin malumu değildi. [Teklif; gerçek yüzleri ortaya çıkaran bir izolatördür. İnsan ilmihalde "mükellef' şeklinde tarifedilir.
İblis, ayne-l yakin şahid olduğu aleme rağmen isyan etmişti. Kibr ve hasedin nefslerdeki sarsıntısı bu derece yıkıcı olabilir miydi? Ki oldu ve varlık alemi, o zamana kadar görmediği bir fiille tanışmıştı; Rabbe, Yaratana isyan. Akibetin nasıl olacağı gayet iyi bilinmesine rağmen isyan ve cennetin nimetleri bilinmesine, cehenneme nazar edilmesine rağmen... isyanın felsefesiydi ortaya çıkan mantık ve bu, kıyamete kadar gerçekleşecek tüm isyanların temeline oturacaktı. Istikbar; büyük olmadığı halde büyüklük istemek, El- Kebir cc olan Allah'a cc rağmen istemek.
Neden İsyan?...
Nefslerdekini bilen Allah cc, iblis'in secdeden niçin kaçındığını da bilmesine rağmen, bu mantığa dikkat çekmek üzere kendisiyle bir diyaloga yer veriyor. Burada ilgili ayata yer vermeden evvel; kıssayı detayı ile işleyen Bakara /30-39 bölümünde buna niçin değinilmediğine ilişkin diyebiliriz ki;
-[A;2/30-Halife, B; 15/26-lnsan, C;38/71-Beşer].- listelemesine dikkat edilirse; iblis'in secdeden niçin kaçındığı, sadece "halife" konusunun işlendiği kısımda yer almıyor. Zira İblis, Hz Adem'in as hilafeti ile değil, bedenini oluşturan madde-nes- ne ile ilgileniyor. O, Allah'ın cc halife seçimine bir itirazda bulunmuyor da secdenin üstünlüğünü zedeleyeceği zannına kapılıyor, her ne kadar kıyasında haklı olsa da. Meleklerin nurdan yaratıldığı ve nurun da ateşten-nardan daha hayırlı ve üstün olduğuna ilmen vakıf olması, onun kendi düşüncesini fiile dönüştürmesine mani olmuyor.
Allah cc iblis' e buyurdu;
"Sana emrettiğim halde secde etmemene ne mani oldu?"7/l2." Ya İblis, sana ne oluyor da secde edenlerle beraber olmadın?" 15/32. "Ey İblis, o benim iki elimle yarattığıma secde etmene ne mani oldu sana, kibirlenmek mi istedin yoksa ali- lerden-yücelerden(3) mi bulunuyorsun?"38/75.
iblis'in secde emrine muhatablığına sebeb; meleklerle olan birlikteliği idi. Zira "birliktelik", cemaate hasr edilen hükmün cari olmasını gerektirir. Dinle alay geçenlerle birlikteliğin nehyedilmesi, zikir edenlerle ve salihlerle birlikteliğin tavsiyesi de bu kabildendir.
Allah cc, isyan eden Iblis’i katından hemen tardetmedi, haklı bir mazereti bulunabilirdi (38/75), uzunca bir diyalogla kendisine tevbe imkanı sundu. Allah cc, İblise ismi ile hitab edip onu muhatab kabul eyledi de oracıkta yok edivermedi, lütfetti. Baba, komutan, öğretmen, amir gibi manen veya hükmen yetki sahibi insanların, sorumluğu acındakilerin hatalarını bizzat kendilerinden dinlemeden, araştırmaksızın hüküm vermemesi konusunda, Rabbimizin terbiye usülüne şahidlik ediyoruz burada.
"iki elimle yarattığıma"; yaratmadaki özenmeyi ifade etmez. Nefha-Allah’ın cc ruhundan üflemesi ve tesviye ile yarattığı insanı halifelik makamına tayin etmesi hasebiyle secdenin Allah’a cc tevcihi kasdedilir.Allah cc bu lafzı, "insan" konusunu işlediği bölümde kullanıyor. Böylelikle,kibir ve yücelik duygularının, Ben-i Ademin insan kimliğine bürünmesini temin eden "ruh" kaynaklı olduğu vüzuha kavuşmuş olmaktadır.
Sual; Rabbu-I Alemin tarafından tevcih edilmişti, karşısında titremek, boyun eğmek ve hemen hatadan dönülmek gerekmekteydi. Yoksa bu isyan karşısında "Kahhar olan Allah'ın cc azabı ne derece elimdir" çok iyi biliniyordu. Tüm bunlar İblis’in kibrini zincirlemedi ve o itaatsizliğini küfre götürecek süreci başlatarak küstahlığa kalktı.
"Ben ondan hayırlıyım; beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan/tıyn yarattın." 7/12-38/76. "Benim; kuru çamurdan, değişken bir balçıktan yarattığın bir beşere secde etmem mümkün değildir." 15/33. "Ben bir çamur halinde yaratığın kimseye secde mi ederim? Baksana, şu benim üzerime tekrim ettiğine." 17/61-62
iblis, Hz Adem'in as "insan" yönü hakkında bir diyeceği yoktu, bu konuda bir mantık yürütmedi. Lakın "beşer" olma, yani iş "çamur" yönüne gelince gözleri açıldı ve o menfur kıyasını yürütüverdi;
"beni ateşten, onu çamurdan". Ve Allah'ın Hz Adem as ı üstün tuttuğu yönünün de "çamur" olduğu zehabına kapıldı.(17/6 I)
Allah cc, İblis’in secdeden kaçınma nedenini iki ihtimalle sınırlamıştı; büyüklenmek isteği veya alilerden olmak. Yukarıda zikrettiğimiz üzere Allah cc, neden olarak birinci şıkkı açıklamıştı. Yani İblis secde emrinin kimden geldiğini gözardı etti ve dikkatini emrin cihetinde-Hz Adem as da yoğunlaştırdı da kendisini aliler-yü- celer makamında görüverdi. Büyüklenmek istemişti. Fakat o, nefsindeki bu gerçeği Allamu-I Guyub olanın karşısında gizlemeye çalıştı. Allah'tan cc başka bir yaratıcı olmadığını itiraf ederken kendisini de bundan müstağni görmedi. Dahası, bu ifadesinin altında mülkiyetinin Allah' a cc aid olduğunu itirafı da mevcuttur. Hz Adem as a secde edilmesine sebeb, Allah'ın cc onu tekrim(4) etmesine bağlayan İblis’in dilinden beyan edildi. Üstünlüğü takvada gören düşüncenin karşısına, maddeden başka üstünlük tanımayan zihniyetin bayraktarlığına soyunmuştu İblis. Maddece, nesnece, güç ve asalet yönüyle fazlalığın "istikbar" sebebi kabul edildiği bir dünyada, takvayı kuşananlara salat ü selam.
Ve İblis, aklını kendisine Sunan Rabbinin karşısında kıyasa kalkıştı; "ben ondan daha hayırlıyım."
Referans aldığı noktada kıyası doğru idi. Ateşin çamurdan hayırlı olduğu konusu Allah cc tarafından da tesbit edildi;
" (Allah cc ) buyurdu: el-hakk-doğru!." 38/84
Kovulma
"(Allah cc) buyurdu: Hemen in oradan! Ne haddine ki orada büyüklenesin. Haydi çık, çünkü sen alçaklardansın!."?/13. " ‘O halde' dedi; çık oradan, çünkü sen racimsin!(kovuldun-taşlandın). Ve bu lanet ceza gününe kadar üzerindedir." 15/34-35. "Allah buyurdu: (git) defo! haydi!." 17/63." Buyurdu ki: Hemen çık oradan! Çünkü sen racimsin ve herhalde üzerindedir lanetim ceza gününe kadar." 38/77-78
Allah’ın cc ilk kovmasıydı Iblis'i karşısından. Lâkin devam eden ayattan, muka- lemenin devam ettiğine şahid oluyoruz ki bu da, bu ilk tardın akabinde Allah’ın cc, İblise ğayr-i sahih mantığından dönüp tevbe etmesi için imkan sunması-süre tanıması-hemencecik azletmemesi anlamına gelir.
Ve Allah cc, kıssanın bu safhasına vanncaya dek açıklığa kavuşan kovulma nedenini, ehemmiyetine binaen insanoğluna bir kez daha sunuyor; kibrin kuşattığı bir nefsin akibeti; sağirlerden-alçaklardan olma, ebediyyen lanet ve cezadan başka bir şey değil.
Mühlet
" Bana, diril[til]ecekleri güne kadar mühlet ver!." 7/14." 'Rabbim' dedi:öyle ise bana onlann diril[til]ecekleri güne kadar mühlet veri." 15/36-38/79. "yemin ederim ki eğer beni kıyamet gününe kadar tehir eder-geciktirirsen, ben onun zürriy- yetıni pek azı müstesna olmak üzere mutlak kumandam altına alırım." 17/62
Ok yaydan çıkmış, mühürle kalb birleşivermişti. Artık dönüş yoktu, olan olmuştu. Hesap gününün şiddeti şimdiden çözmüştü dizlerinin bağını Iblis’in. Azgınlığını, Cebriyyeci bir teville Allah'a cc yöneltmesine rağmen, hadisede hiçbir dahli olmayan Ben-i Ademi, kavganın taraftarı ilan ediverdi.(5). Kıskançlaştı, kibri onu hasedin pençesinde kıvrandırıyordu. Hased; kibrin karşı konulmaz bir sonucu olarak her nefsin çıkmaz sokağı olmalıydı.
Mühlet istediği zaman dilimi; dirilme günü, Allah’tan cc başkasının kalmayacağı, herşeyin fena bulacağı kıyamet gününden sonrası idi. İblis; bu teklifi kabul edilirse, herbir nefsin mutlak tadıcısı olduğu ölümü tadmamış olacağı ve El-Baki cc olanın huzuruna ebedilik vasfı yüklenmiş olarak çıkacağı vehmine kapılıverdi. Kavga süreci, kıyamete kadar olacaktı.(6). "Ebedilik Ağacı"; tarih sayfalarına insanın ilk hatası olarak yazılacak bir amele yol açıcı olmasıyla, şeytanın ilk fitnesini hatırlatıyor bize. (7)
"(Allah cc) Buyurdu ki: Haydi mühlet verilenlerdensin." 7/15. "Haydi sen, malum vaktin gününe kadar mühlet verilenlerdensin." 15/37-38-38/80-81
Allah cc, iblise mühlet verdi, fakat onun istediği güne kadar değil; kıyamet gününe kadar.
«?
"(İblis);Öyle ise beni azdırmana karşılık yemin ederim ki ben de onlan saptırmak için herhalde senin doğru yoluna oturacağım, sonra onlara önlerinden ve ar- kalanndan, sağlarından ve sollarından sokulacağım; sen de çoğunu şükredici bulamayacaksın." 7/16-17." dedi ki; öyle ise izzetine yemin ederim ki ben onların hepsini mutlak iğva eder saptırınm; ancak içlerinden ihlas ile seçilmiş has kulların müstesna." 38/82-83
Yaptığı fiilin bir "azgınlık" olduğunun farkında idi, fakat şeytani mantığını tekrar devreye soktu ve sebebi Allah'a cc havale etme küstahlığında bulundu, "azdırmana karşılık"; bu bir suçlama idi. Allah’ın cc adaleti ve merhameti ile bağdaşmayacak bir iftira... Iblis’in kader anlayışı...Allah cc, bu mukaleme-karşılıklı konuşma ile iblis'in ağzından onun tuzak ve hilelerini açığa vurdu, şeytanın düşman olduğunu ilan etti, zira o merhamet sahibiydi kullarına karşı.(8)
[Nasıl oturacaktı mak'adını koyarak sırat-ı müstakim tizerine, nasıl sokulacaktı önlerinden ve arkalarından...?...
Bu konuları tefsir ve tasavvuf kitapları derinlemesine izah etmişlerdir. Biz de konunun bu yönünü, "Iblis-Şeytan" başlığı altında yazılabilecek musatakil bir makaleye bırakıyoruz. Ayrıca bkz 17/62-65]
Şeytanın adımlarına uymanın tabii neticesi açıktı; nankörlük İstisna etmemişti İblis, herkesi saptrıracaktı, azimliydi. Kuilar arasında "şükredici" kalmayacaktı Rab- bine. "Kulluk ve şükür"; Iblis’in batıl mantığında hakk bir gerçeklik olarak yerini aldı. Kul, ancak şükreden olmalıydı. Lâkin bu ilim kendisine bir faide sağlamamıştı, kulluğunu kibrine kurban edivermişti İblis. Ben-i Ademi azdırmaya gelince; istisnaya başvurdu İzzetine yemin ederek Rabbinin; "muhles kullan" dışında hepsini azdırıp saptıracaktı.
Bu tanımlamada İblis, üç gerçeği açığa vurdu;
-Muhles; yani "ihlasa erdirilen" terkibi, "ihlasa ermeyi" Rabbe izafeeder. Zira ih- lasa ancak Rabbin merhamet ve lütfü ile erilebilir.
-Kullan Rabbe izafe etti de, Allah'ın cc mülkünde bulunan kullarına merhametiyle muamele edeceği müjdesinde bulundu,
-Kendi sultası-gücünün sadece muhles kullara geçmeyeceğini izhar etti.
"(Allah) buyurdu: Çık oradan, kınanmış ve kovulmuş olarak. Yemin ederim ki onlardan her kim sana uyarsa, katiyyen sizin topunuzdan cehennemi doldururum." 7/18. " O [azdırmadaki istisna]: doğru ve ben hep doğruyu söylerim. Celalim hakkı için, cehennemi mutlak dolduracağım, senden ve onların sana tabii olanlarından; topunuzdan tıka basa."38/84-85
"Bu bir cadde, taahhüd ederim dosdoğru. Hakikat o kullarım, senin onların üzerine bir sultan-kudret ve saltanatın- yoktur, ancak azgınlardan sana uyanlar başka." 15/43-44. Ayrca bkz 17/62-65
Evvela "in" (9) emri verilmişti İblise, sonra mazeret beyan etme fırsatı verildi. Akabinde kesin tard emri geldi : "çık". Bu, kesin kovuluştu. Cennetten sonra yeryüzü cidden meşakkatli bir mevki idi. Orada kavga vardı, kan vardı. Ve akibe- tin kötüsü; şeytana tabiiyet şartına bağlandı. "Kafirler için cehennemin yaşaması", ne güzel tatminlik(IO)
Ve Allah cc, iblis'in sultasının sınırlarını tesbit etti; onun gücü ve etkisi, ancak azgınlaşıp adımları arkası gidenlere geçerdi. Yani; kullardan hiç kimse, günahlarına şeytanları mazeret gösteremezdi.
blis tavrını koydu, şeytan (aştı (I I) ve tavır sırası Hz Adem’e as geldi.
1) 2/19-26-27, 4/172. 7/206, i 6/49-50, 41/38
2) Elmalılı MHY c.lll/2129
3) Şeyh Muhyiddin-i Arabi, bu lafızdan, secdeyle tüm meleklerin teklif edilmediğini, Aliin meleklerinin bunlardan olduğunu belirtir.Elmalı Merhum, bu görüşün halife-insanın teşrifine aykın olduğuna zahibdir.
4) Tekrim; keremlilik üstünlük, değer ve kıymet verilmeye layık olmak anlamlanna gelir.
5) 7/16-17
6) 17/62
7) 20/120-7/20-22
8) 36/60
9) Hubut; inmekdüşmek , alçalmak aşağı meyletmek, çökmek, yerin dibine geçmek-lnzalden farklıdır-
10) Bediü-z zaman S. Nursi
Allah cc, İblise katından kovuncaya kadar şeytan kelimesini kullanmıyor da özel ismi ile hitab ediyor.