İnsanlar mizaç itibariyle birbirlerinden farklı oldukları gibi, kavrama, öğrenme kabiliyetleri yönünden de oldukça farklıdırlar. Bir insanın aklı ile tesbit ettiği ve tek kurtuluş yolu olarak sunduğu teorileri, diğer bir insan tamamen "saçma" olarak nitelendirebilir. Hatta insanın, akli muhasebesini işletmeyip hakikati bulmada iyiyi ve kötüyü birbirinden ayırmada gaflete düşmesi de mümkündür. Bütün bu ihtimaller olmasaydı, aklı ile hareket eden ve hakikati bulduğunu ileri süren herkese inanmamız gerekirdi. Halbuki görünen odur ki herkes kendi aklını beğenmekte, tespit ettiğini ileri sürdüğü doğruların dışında kalan her şeyi reddetmektedir. Dolayısıyla hakikatin ölçüsü akıl olamaz. İşte bu noktada hidayet kavramı karşımıza çıkıyor.
Hidayet kelimesi "lutf ile olan rehberlik" demektir. Allah'ın vasfı olarak (El-Ha- di) şöyle tanımlanır " Kendisini tanıma yollarını kullarına gösterip tanıtan onları rububiyeti ikrar edici kılan, her mahlukun bekası ve varlığını sürdürmesi için gerekli olan cihetlere yönelten".
Allah (c.c.) Hz. Adem ile Hz. Havva' yı yer yüzüne indirdiğinde şöyle buyurmuştu :
"Hepiniz oradan inin sonra size benden bir HÛDA gelir de, kim benim HÛDA' ma tabii olursa artık onlara hiçbir korku yoktur. Onlar üzüntülü olacak değildirler." 2/Bakara -38
Diğer bir ayette de ;
"Biz insanı halden hale geçirdiğimiz karışık bir nutfeden yarattık ve ona kulak verdik göz verdik Biz ona hidayet yolunu gösterdik Ya şükreder, ya nankörlük" 76/insan -2-3
Allah (c.c.); ruhi ve bedeni kuvvet vererek doğruyu ve güzeli bulma gücüne sahip kılarak Hak ve Batılı ayırıp kötüden uzaklaştıracak deliller göstererek kitaplar ve elçiler göndererek vahy veya ilhamla insanın iç dünyasını aydınlatarak kişinin hakkı bulmasına zemin hazırlamak suretiyle insanlara HİDAYETİ göstermiş; fakat ayette de (76/insan / 2-3) belirttiği gibi şükredici veya nankör olması konusunda onları zorlamamış, tercih etme imkanı vermiştir. Hidayeti ve dalaleti seçme hürriyeti, insanın kendine verilmiştir.
Allah (c.c.) hiç kimseyi ne zorla sapıklığa iter, ne de başkalarına haksızlık yaparak bazı kimselere hidayet verir. Bilakis aşağıda ayetlerde de belirtildiği gibi koşulan şartlan yerine getirilmesi sonucunda herkese hidayet verilebilir.
-"Ve ben TEVBE eden, İNANAN, SALİH AMEL işleyen, sonra da HİDAYETE GELEN kimseye karşı elbette çok bağışlayıcıyımdır."20/Ta-ha 82
-"Allah dilediğini seçer ve KENDİNE YÖNELENİ hidayet eder*. 42/Şura 13
-"Kim ALLAHA GÖNÜLDEN SIMSIKI BAĞLANIRSA muhakkak ki o hidayete iletilmiştir." 3/Ali imran 101 *
-"Bizim için cihad edenleri hidayet yollarımıza iletiriz elbet". 29/Ankebut 69
-"Semud’a gelince onlara hidayet ettik fakat onlar körlüğü hidayete TERCİH ETTİLER". 4 l/Fussilet 17
-"Onlan hidayete çağırsanda BU HALLERİYLE asla hidayete GELMEZLER."
18/Kehf 57
-"Kim hidayete ererse kendi nefsi için hidayete erer, kim de saparsa kendi aleyhine sapar." 17/lsra 15
Allah (cc.) biraz öncede belirttiğimiz gibi insanı kendi haline bırakmamıştır. Onu öncelikle hidayete erebilecek bir yapıda İslam fıtratı üzerinde yaratmıştır. Onu hidayete davet edici peygamberler göndermiş, hidayeti bulması için akıl vermiş, gözlerinin önüne sayısız kevni ayet sermiştir. Daha birçok hidayete götürücü sebepleri yaratıp insanın hizmetine sunmuştur. Bu, Allah'ın (c.c.) insanlara bir inayeti, özel yardımıdır. Allah'ın (c.c.) bütün bu inayet ve nimetlerine rağmen kişi nankörlük ederek (küfrederek); doğru yoldan çıkmak yolunu kaybetmek anlamında dalaleti seçebilir.
"O kimseler ki HİDAYET karşılığında DALALETİ satın aldılar." 2/Bakara 16
"Kim imanı küfürle DEĞİŞTİRİRSE muhakkak o Dalalettedir." 2/Bakara 108
Yaralanılan Kaynaklan İman - M. İSLAMOĞLU Kuranda Uluhiyyet - S. YILDIRIM Kelimeler Kavramlar - Y. KERİMOĞLU Kuranda Temel Kavramlar - A. ÜNAL Islamın Temel Kavramları - H. K. ECE