Çözümlenmesi-Çözülmesi gereken
iki problem; Hadis ve Kadın
İslam'ın her yönüyle kuşatma altına alındığı bir çağda İslam adına söz söyleyecek olanların karşılarında bulacakları başlıca problemlerden ikisi hadis ve kadındır.
Hiç şüphe yok ki İslam'ın ikinci kaynağı olan sünnetin sözlü ifadesi hadis, daha ilk asırdan itibaren Müslümanların temel ilgi alanlarından İkincisi olmaya başlamış ve hemen o zamanın başında ilmi disiplin haline getirilmiştir. Sapkın düşüncelerini Kurana sokuşturmaya güç yetiremeyenler kendilerince daha elverişli olduğunu düşündükleri hadis alanına yönelmiş ve sevgili Hz. Peygamber (sav)'e izafeten pek çok uydurma söz üretmişlerdir, öte yandan ilk nesilden uzaklaştıkça ve genişleyen İslam ümmetinin birebir eğitimi zorlaştıkça doğru anlaşılmasında da zorluklar oluşmaya başladı.
Hadis alanında ortaya çıkan pek çok problemin varlığına işareten bu iki meseleyi ifade etmekle yetinelim. Ancak bilinmesi gereken, bu problemlerin çözülmemiş ve çözümsüz olduğu değil, bu gün bile kendi temel anlayışları çerçevesinde hadisi probleme dönüştüren zihniyetlerin varlığının devam ettiğidir,
Yazının başında ifade ettiğimiz saiklerin de yönlendirilmesiyle günümüzde hadise karşı problemli ve olumsuz yaklaşımların genel tasnifini şu iki başlık altında toplayabiliriz:
-Hadisin hiçbir kaynaklık değerinin olmadığı
-Hadisin kaynaklık değerinin var olduğunu söylemekle beraber hadisin sıhhati ve Hz. Peygambere aidiyetinde şüphe olduğu.
Birinci yaklaşıma sahip olanlar için hadisin sahihliği veya zayıflığı (uydurmalığı), arasında bir fark yoktur. Zira dini anlayışlarında usulen hadise yer vermemektedirler.
İkinci yaklaşıma sahip olanlar, hadisin Hz. Peygambere aidiyetinin tesbitinde kullanılan usul -klasik usul- hakkında itirazlarını yükseltmişler ve kendilerince hadisin sıhhati için yeni bir usule ihtiyaç olduğunu ifade etmişlerdir. Hadisin sıhhati ile ilgili geçmiş dönemlerde ortaya konan isnad yöntemi yeterli olmadığı gibi Hz. Peygambere ait olmayan pek çok söz, hadis muamelesi görmüş ve yanlış pratiklerin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Bu durum karşısında ortaya çıkacak yöntemin bu tür problemlere meydan vermemesi gerekmektedir. Bunun içinde en sağlam yol, kendinden daha güvenilir bir unsurla sağlamasının yapılmasıdır. Hadisten daha güvenilir unsur Kuran olduğuna göre o halde hadisin Hz. Peygambere (s.a.v) aidiyetinin ve sıhhatinin tesbiti için en sağlam yol, hadisin Kuran'a arz edilmesi ve sağlamasının Kuran ile yapılmasıdır.
Hadd-i zatında hadisin Kuran'a arzı yeni bir metod olmayıp sahabe döneminden itibaren kullanıla gelmiştir. Bu ikinci yaklaşıma sahip olanlar, daha sonraki dönemlerde ve özellikle hadisin ilmi disiplin haline getirildiği ve hakkında usul çalışmalarının yapıldığı zamanlarda bu yöntemin göz ardı edildiği ve yeterince hatta hiç göz önüne alınmadığı görüşündeler.
Hadisin Kuran'a arzı ile alakalı işin teknik ve usul yönlerini, bunu vurgulayanların henüz bu metodla alakalı eli ayağı düzgün bir çerçeveyi sunmuş bulunmamalar ve ifade ettikleri yönteme ve söylemlere yapılan itirazlara gerekli cevabı verememiş olmalarını bir tarafa koyup, esasen dikkat edeceğimiz hususun bugün bu yaklaşıma sahip olanların pratiklerinde hadisin Kuran'a arzından daha çok hadisin Kuranın modem yorumuna arzı olduğunu görürüz.
Burada dikkat edilmesi gereken nokta da Kuran'a yönelik modem yaklaşımların temelinde yatan etken ve kaygılardır ki bize göre bunun başlıca sebebi daha öncede belirttiğimiz gibi pek çok illetle malül modem zihniyet ve modernite karşısında duyulan derin aşağılık kompleksidir.