YORULMAZ BİR ŞAHSİYET: HAŞAN EL BENNA - rahle.org

YORULMAZ BİR ŞAHSİYET: HAŞAN EL BENNA - rahle.org

YORULMAZ BİR ŞAHSİYET: HAŞAN EL BENNA


Facebookta Paylaş
Tweetle



Haşan Sürmeli

Berrak Bir Hayat

Çağımızın İslam hareketine yön veren önderlerden, insanlığın yüz aklarından Haşan el-Benna. 1906 yılında Mısır’ın Mahmudiye kasabasında dünyaya geldi. Mahmudiye kasabası İskenderiye şehri yakınlarında şirin ve mütevazi bir kasaba­dır. Babasının adı Ahmed, dedesinin adı Abdurrahman el-Benna'dır. Babası Ahmed el-Benna, dönemin hadis alimlerindendi.

Haşan el-Benna, ilk ve orta tahsilini kendi kasabasında yaptıktan sonra yüksek tahsil için başkent Kahire'ye gidip, Darûl ilim fakültesinden mezun oldu. Bu eğiti­min andından Ismailiye şehrinde öğretmenlik gelmektedir.

El Benna, küçüklüğünden itibaren temel bilgilerin yanı sıra yeterli bir dini eği­tim ile kapsamlı bir fıkıh bilgisini kuşanmıştı.

İslam’ı iyi bildiği gibi İslam dışı bütün sistemleri de tanımaktaydı. Haşan el-Ben­na İslam dininin sahabe dönemindeki yaşanış biçimine hayrandı. İslam, bu günde tıpkı o saadet çağı gibi yaşanmalıydı. O, böyle düşünüyordu. Çünkü en temiz ve en berrak hayat işte orada duruyordu. O hayata dönüldüğü zaman İslam alemi­nin maddi ve manevi bütün problemleri çözülecek bütün olumsuzluklar kendili­ğinden çözüm yoluna girecekti. El Benna çağımızda ‘Müslümanım’ deyip te İslam’ dan habersiz yaşayanlara da büyük bir hoşgörü ile yaklaşır, onların esas suçunun bir düzen meselesi olduğunu etrafına vurgular. 'Biz İslam’ ı hep anlatmalıyız, her şey den önce O’ nu kendimiz iyi bilmeye mecburuz diyordu.

Haşan el-Benna, yüce İslam davasını bütün Müslümanlara anlatmak, onları tevhid'in istikametinde bir araya getirmek istiyordu. Bunun yolu da halka inmek ve bozulmamış halk yığınlarından başlamaktan geçiyordu. O. Ismailiye' de öğret­menlik görevini yaparken zihnindeki bu düşünceleri etrafında ki kültürlü ve iman­lı kitlelerden arkadaşlarına açtı. Onları ikna etti. Birlikte fikir birliğine vardılar. Be­raber kahvelere gidiyorlar, kahvede vakit öldüren insanları büyük bir hoşgörü ile

sokuluyorlar ve günün birinde bir kaçını toplayıp namaza alıştırıyorlardı.

Sonra yavaş yavaş inancın sıcaklığı ile ısınan kalpler, gerçek bir iman kalesi ha­lini alıyordu.

Günler aylan kovaladı aylar yıllan ve halka genişledi 1929 tarihinde Müslüman Kardeşler Teşkilatı kuruldu. Ismailiye merkez idi. Haşan el-Benna teşkilata başkan seçildi. Artık kendisine büyük mürşid deniyordu.

Şehir şehir, kasaba kasaba dolaşarak konferanslar yeriyor, sohbetler yapıyor­du. Bu sohbetlerle İslam davasının önemini insanlar arasında yaymaya çalışıyordu. Her gidilen yerde teşkilat biraz daha çoğalıp genişliyordu.

Müslüman ailelerin kızlarını eğitmek ve kadınlara da İslam davasında bulunma- lan gereken yeri vermek amacıyla yine Ismailiye de ayrı bir cemiyet olan ‘Müslü­man Anneler Enstitüsü' kuruldu.

Bütün bunlar olurken el-Benna görevi gereği Kahire' ye tahin edildi. Böylece bu teşkilatın genel merkezi de Kahire’ ye geliyordu. Artık dava Kahire' de büyük bir sevgi ile karşılanıyordu. Teşkilatın kapsamlarının kısa zaman da bu kadar geniş­lemesi Mısır'ı sömürge gibi kullanan Ingiltere'nin hiç mi hiç işine gelmemişti.

Çünkü Müslüman Kardeşler, İslam'ın gerçek anlamıyla öğrenilmesine önem veriyor ve bu sahade bütün yaraların sanlacağını belirtiyordu. Bunun bir göster­gesi olarak Mısırda çok sayıda enstitüler, okul ve hastaneler açmışlardı.

Kahire de günlük olarak 'Müslüman Kardeşler’ adlı bir gazete çıkarılıyordu. Bu gazete Haşan el-Benna'nın bir tür minberiydi. Böylece teşkilat sınırlarını genişlet­ti. Mısır dışında da kuvvetlendi, örgütlendi.

Ancak, dönemin despot krallık rejimi teşkilattan endişe duyuyor ve bu endişe Ingiltere'nin baskılarıyla teşkilat sindirme işlemine dönüşüyordu. Krallık biliyordu ki; kurulacak bir Islami uyanış birliği, kendi oyunlarını bozduğu gibi batlı ülkelerin­de oyunlarını bozacaktı. Bunun sonucu olarak Haşan el-Benna 1949 yılı şubat ayında düzenlenen bir süikast ile şehit edildi. Henüz 43 yaşını doldurmuştu. Ancak onun şehadeti bütün nesillere ve bütün çağlara bir azim örneği olmuş, onun  ocağından yetişen mücahidler de kanlarını İslam'ın zaferi için ortaya koymuşlardır.

 

Müslüman Kardeşler* in Kuruluş Yıllarından Bir Manzara

Müslüman Kardeşlerin temelleri kuruluşundan 3 yıl önce hazırlanmaya başlanmıştı. O zaman ki ortam bu temellerin hızlandırılmasını gerekli kılıyordu. Şehit el- Benna dönemin Mısır panoramasını şu sözlerle açıklıyordu;

“Ben inanıyorum ki ülkemin insanları (1926 yılı) atlattığı siyasal dönemler, sos­yal çalkantılar, etkisinde kaldığı batı medeniyeti ve Avrupa özentisi, maddeci fel­sefe ve batı taklitçiliği ile gayelerden ve yüce kitabımızın işaret ettiği esas hedef­lerden uzaklaştırıldılar. Geçmiş unutturuldu. Geçmişten devren alınan ölümsüz eserler gösterilmez oldu. Hem cehalet ve hem ihanet eseri yapılan iftiralar sonu­cu tek zerresi bile bozulmamış olan İslam hakkın da şüpheye düştüler.

Sonuçta halk koyu ve kapkaranlık bir cehaletin tâ içine yuvarlanıverdi. Aydın kesimde, inancı fesada götüren yerine inkarı getiren bir şaşkınlığa kapısını açtı”.

Mısır'ın hem güçlü ve hem dürüst bir Müslüman lider kadrosuna ihtiyacı var­dı, hem de insanlığın kalbine ilahi sistemin aydınlığını yerleştiren, onu parıltı ve ay­dınlıkta donatan bir öncüye gereksinimi vardı.

Bu yalnızca Mısırın mı ihtiyacıydı. Değil; bu, bütün İslam dünyasının genel manzarasıydı. Ismaili’ye ve öteki kanal şehirleri de aynı durumdaydılar. Bu şehirlerde­ki Süveyş kanalı şirketlerin de çalışan görevliler tümüyle batılıydılar. İşçiler ise Mı­sırlıydı. Yani bir tarafta görevli efendiler diğer tarafta işçi Mısırlı köleler. Batılı üst düzey görevli tepeden baktığı Mısırlıya köle muamelesi yapıyordu. O zamanın durumu ile ilgili olarak Benna şöyle devam ediyor

"Gerek kanal şirketlerinin gerekse öteki şirketlerin işçiye verdikleri ücret ve üç beş kuruşla ülkenin milli haysiyeti satın alınıyor, vatanı müdafaa şuuru unuttu­ruluyordu. Sonunda ortaya ölü bir millet çıktı. Bu ölü millet bir tek şeye muhtaç­tı. O da kendisini savaş alanına çekecek, manevi dirilişe götürecek uyanıştı”.

Kanalın iki yakasında ki alimler ise yaptıkları vaazlar ile halkı böyle bir uyanışa götüreceklerine daha da uyutuyorlardı. Bu uyutmalarını sürdürmelerine kim des­tek oluyordu. Elbette dış mihraklar. Düzenle uyum içinde görülen alimler iki kı­sımdı. Bir kısmı İngiliz birliklerine diğer kısmı sırtını yabancı şirketlere dayamıştı. İşte o zamanlar Mısır beklediği uyanışa kendisini kavuşturacak bir liderin sancısını çekiyordu. Çünkü bir yanda para ve madde ile benliğini kaybeden alimler diğer , yanda hurafeler uydurmalar altında dini düşüncesini yitiren bir şaşkın millet Hepsinin toplamıyla ülkeyi dolduran cehalet..

                  1927 Ismailiye Tebliğleri;

 

1927 yılında üniversiteyi bitiren Benna, 1927 eylülün de Ismailiye' ye öğret­men olarak atanıyordu. Ismailiyede ibadet için camiye gittiğinde bir zikir halkası ile karşılaştı. Orada tarikat mensuplan arasında meydana gelen sürtüşmelere tanık oldu. Halk yabancı işgalini unutmuş başka konulara dalmıştı. O bu sürtüşmelerin dışında, camide ayrı bir yer tutmaya çalıştı. Ancak bu oradaki kimi grupların işine gelmeyen bir durumdu. Bunun üzerine kala kala kahvehaneler kalıyordu. Kahve­haneler tam bir gaflet ocağıydı.

Millet oyun ve eğlenceye dalmışken Benna, bir konuşma için izin istedi. İlk ko­nuşmasında, İslam' ın kahramanlarını anlattı. Ve böyle başlayan sohbetler birbirini izledi. Halk kendisine sımsıkı sarılmaya başlamış ve bırakmaz olmuşlardı.

Konuşma yaptığı kahvehane tıklım tıklım doluyordu. Çünkü yığınların kalbinde düzen tarafında üstü örtülmüş bir iman ışığı vardı. O ışığı bulup çıkarmak için ufak bir çaba gerekiyordu. Başka kahveler müşterilerinin azaldığını görüp, Benna dan kendi kahvehanelerinde de konuşmalar yapmasını istediler. Benna 'olur' dedi. Ama ücret talep etmeyeceğini belirtti. Çünkü amaç Allah’ ın rızasıydı böylece bin­lerce insanın geldiği üç büyük kahvehanede büyük bir cemaati olmuştu. Artık ko­nular açılmış, genişlemişti. İnanç, hayat tarzı ahlak gibi konulara gelmişti. İşe önce­likle inancı düzeltmek, güçlendirmek ve sağlamlaştırmak noktasından başlıyordu. Aradan zaman geçti, cemaat iyice yoğrulmuştu. Cemaatin önde gelenleriyle eller kollar sıvandı ve harab bir camii imara başlandı.

Genişleyen Tebliğ Halkaları ve Tebliğ Metodu

Haşan el-Benna’nın izlediği yol, Allah elçisinin izlediği yoldu. Cehaleti kaynağın­dan yakalıyordu. Haşan el-Benna buralardan başlayıp halkı nazik bir davetle cami­ye çekiyordu. Camide öğütler veriyor, nasihatler ediyordu. Bu konuda şu iki ör­nek önemlidir.

Birincisi, İmamın kardeşinin arkadaşlarından Ebu Kadir, Imam'ın bir sohbetine tanık olur pek beğenir ama namaz zamanı gelince Ebu Kadir’ den başka herkes namaz kılar İmam Ebu Kadiri yanına çağırır ve namaz kılmayışına hiç değinmeden ilgi gösterir. Böylece onu ruhsal durumu ile başbaşa bırkakmıştır çok geçmeden Ebu Kadir yanlışlarını düzeltir.

Yine ikinci bir olayda şöyledir

İmamın arkadaşlarından ve davet yolunda önemli adımlar atan Abdurrahman Hasbullah adında bir şahıs, bir gün kahvede tavla oynamaktadır. Tam o sırada

İmam kendisini görür ama görmemiş gibi davranır. Bir saat sonra Abdurrahman İmamın dersine gelir. İmam bu konudan hiç söz etmez. O'nu kendi vicdanıyla baş başa bırakır. Ve Abdurrahman kendiliğinden hatasından döner.

Benna, vaazlarının çoğunda pek çok değişik konulara değinirdi. Konulan bir eğitimci titizliğiyle ele alırdı. Birine nasihat ederken sert davrananlardan hoşlan- mazdı.

"Birine gizli nasihat eden onu kazanır ama herkesin içinde ona nasihat eden onu rezil eder” derdi.

Vaaz esnasında bir incelik çağlayanı gibi akardı.

İhtilaflı konulardan uzak durur, dinin temel esaslanna sımsıkı sarılma ilkesine önem verirdi. Her konuya sürekli olumlu yanlardan yaklaşır, böylece dinleyicile­rin anlayabileceği bir dille onları ikna ederdi.

Ezherlilerin, üniversitelerin, doktorların, mühendislerin, sufilerin dillerinden ay- n ayrı anlardı. Mısırın bütün lehçelerini bilirdi. Hatta kasapların, kabadayıların be­lirli niteliklere sahip Mısır mahallelerinin hallerini, dillerini bilir, onlarla konuşurken tümünü kuşatacak bir atmosfer ile konuşurdu.

Bütün davetçiler gibi aklı ikna ederek duyguyu harekete geçirirdi. Ruhu söz­lerle değil mana ile alevlendirirdi. Bu yoldaki metodu atak çıkışlar değil, sağlam ve güven verici adımlardı.

Son derece mutedildi. Az bir öğretmen maaşı vardı onunla yaşandı. Oysa kendisine bağlı kişiler önüne büyük bir servet yığmışlardı. Böyleyken evinde bir züht hayatı yaşıyordu. Giyimi sadeydi. Eski kilimlerle döşeli muhteşem bir kütüp­haneyle donanmış odasında kendisiyle karşılaşanlar farklılığını hemen görürlerdi.

Sonsuza Yolculuk

Müslüman Kardeşlerin yaptığı mücadele zorlu bir mücadeleydi. Cennetin ka­zanılması mal ve candan vazgeçmeyi gerektiriyordu. İslam erlerinin sesleri ‘ yolu­muz cihad ve Allah yolunda ölmek en büyük gayemiz' diye çıkıyordu. İmam bu sesleri gerçek anlamda uygulama alanına dökmüştür. Fakat bütün bunlardan İngiltere gerekse kukla hükümet tedirgindi. Sonunda Müslüman Kardeşlerin feshedilmesi gündeme geldi.

10 kasım 1948 tarihin de Ingiltere, Amerika ve Fransa elçileri gizli bir toplantı yapmışlardı. Bu toplantıda İngiliz elçisi'nin Müslüman Kardeşlerin feshedilmesi için hükümete başvurması kararlaştırılmıştı.

Artık her şey oldu bitti safhasına getirilmiş görünüyordu. Bunun üzerine el- Benna. "Madem ki, Müslüman Kardeşler cemaatini feshediyorsunuz ve Mısırda ol­sun Filistinde olsun tüm üyelerini tutuklayıp Tur Dağındaki sürgün kampına gön­derdiniz öyleyse beni de onlarla beraber tutuklayınız. Çünkü onları ben eğittim, ben yetiştirdim. Beni tutuklamamakla beni öldürmeyi planlıyorsunuz. Kardeşlerim zindandayken bana yaşamak haram olsun. Bırakında Rabbime hicret ediyim” di­yordu.

Bütün bunlara işkence ve zulümlerle karşılık veriyorlardı. Benna'nın silah taşı­ma ruhsatını da almışlardı ki kendini savunamasın. Ayrıca bilmekte olduğu otomo­bilini de elinden aldılar. Artık komplonun, suikastin ayak sesleri duyuluyordu.

Bu arada İmam, kurucuları arasında bulunduğu Müslüman Gençler Cemiyeti ne gidip geliyor ve iyi ilişkiler sürmesine büyük önem veriyordu.

Bir gün cemiyette gençlere şöyle seslendi:

"Bugün rüyamda Ömer bin Hattab Efendimizi gördüm, yanıma gelerek, sesi­nin en yüksek tonuyla ‘yakında öldürüleceksin ey Haşan' dedi bana. Uyandım Al­lah' a şükrettim. Kalktım sabaha kadar namaz kıldım. Bunlar bana ilahi uyanlardır. Allah a kavuşmak için hazırlık yapmam isteniyor."

9 şubat 1949 günü, Imam'ın yanında ikametine izin verilmesini istediği Hacı Abdullah Nebravi tutuklandı. Nebravi aynı zamanda Genel Mürşid ile Hüküme­tin arasını bulmaya çalışıyordu. Onunla birlikte Müslüman Kardeşler Cemiyeti yö­netim kurulu üyesi ve büro müdürü üstad Muhammed Nagi ve posta işleri mü­dürü, başbakan İbrahim Abdul Hadinin yakını Ali Zeki Efendi de tutuklandı.

13 şubat 1949 yılında akşamüzeri Haşan El-Benna akrabası Abdul Kerim Mansur ile çağırdıkları bir taksiye binmek için evden çıkmışlardı. Ancak Benna yola çı­kınca her tarafın karanlık olduğunu gördü. Ramses caddesinin ışıklan tamamen söndürülmüştü. Cadde üzerinde kahvehanelerde oturanlarda oradan uzaklaştınlmışlardı. Ayrıca trafik durdurulmuş araçlara başka bir geçiş yolu verilmişti. Ta ki, İmam cemiyet binasından çıktığında kapının hemen yanındaki taksiden başka bir araç bulamasın. İmam arabaya biner binmez kurşunlar boşaltıldı. Ve camiler polis aracıyla kaçtılar. Bu suikasti düzenleyenler Muhammet Sait ve Ahmet Hüseyin ad­lı iki polis ile emniyet müdürü Mahmut Abdulmecid idi. Plana göre imam Haşan el-Bennanın başı kırat Faruk’ a doğum günü armağanı olarak sunulacaktı. Haşan el-Benna kanlar içinde arabadan indi canileri kaçıran otomobilin plakasını almıştı.

 

 Ve yaralı olduğu halde cemiyet binasına gitti. İçeri girip telefonla yardım istedi. Si­yasi kalem subayı Muhammed Cezzar plakayı bir daha söylememesi için Haşan el-Bennayı ihtar etti. İmam önce ilk yardıma sonrada Kas'rul Ayni Hastanesine kaldırıldı. Fakat tedavi için gelen müslüman doktorlara izin verilmedi.

Kral durmadan hastaneyi arıyor ve “Haşan el-Benna daha ölmedi mi?” diye soruyordu. Böylece büyük önder şehit oldu. Sabah saat I 'de babasına vefat ha­beri duyuruldu. Resmi makamlar ayrıca babasına, baş sağlığı yada cenazesinin kaldırılması gibi nedenlerle herhangi bir şekilde gösteri düzenlenmeyeceğine dair bir kağıt imzalattılar.

Yaşlı baba, cenazeyi aldı. Resmi makamların tedbirleri sonucu hiç kimse eve yanaşamadı. Cenazeye kimse sokulmadı. Babası yıkadı, kefenledi. Cenazeyi kab­re sadece yaşlı babası, Mükrim Abid Paşa ve üç kadın taşıdı.

Cenaze namazı Kaysun Camisinde kılındıktan sonra tanklar ve zırhlı araçların kontrolü altında İmam Şafi Mezarlığındaki son karargahına götürüldü.

Esasında Haşan el-Benna bir değil bir çok sebepten öldürülmüştü. O, hakimi­yeti ‘kardeşler'in elinde olan Kudüs' ü düşürmek ve bölgedeki İsrail varlığını ga­rantiye almak için öldürülmüştü.

O İslam ilkelerini savunduğunda, İslam hakimiyetini gerçekleştirmek, İslam ümmetini sağlam bir yapıya kavuşturmak istediğinden dolayı şehid edilmişti.

Haşan el-Benna Arap ve İslam ülkelerinde ki bütün halkları kendilerini aç bı­rakan sömüren zorbalara karşı uyandırmak istediği için öldürülmüştü.

İMAMIN TAVSİYELERİ

Ey kardeşler, ilk mücadele alanınız nefıslerinizdir. Eğer nefislerinizi yenerseniz başkalarına karşı daha güçlü olursunuz. Şayet nefislerinize karşı giriştiğiniz savaşta başarısızlığa uğrarsanız başkalarına hiç güç yetiştiremezsiniz. O halde mücade­lenizi nefisleriniz üzerinde denemelisiniz. Bilin ki, bütün dünya halis bir nesil bek­liyor.

Bu nesil tam anlamıyla temiz, güçlü ve faziletli bir-ahlak yapısına sahip özellik­lerle bir gençliğin içinden çıkacaktır. İşte bu gençlik sizler olmalısınız. Umutsuzluk asla yoktur. Allah Elçisinin "altı şey için bana garanti verin, bende size cenneti söz veriyim; konuştuğunuz zaman doğru söyleyin, vaadinizi mutlaka yerine getirin, bir emanet aldığınızda yerine güzelce iade edin, namuslarınızı koruyun, haramdan korunun, harama el uzatmayın" hadisini gözünüzün önüne alın. Ve dikkat edin. Bakalım öyle misiniz?

 

Namazları vaktinde ve cemaatla kılmaya özen gösterin. İslam hükümleri hak­kında derin bilgi sahibi olun. Kuran-ı düşünerek ve sükûnet içinde okuyun her halinizde Allah' ı gözetin kim Allah ile beraber olursa Allah da onunla beraberdir.

Hiçbir zorluk karşısında yılmayın yığınla zorluk bulacaksınız karşınızda, pek çok da tepe çıkacak önünüze.. Zorba güçler her çareye baş vurup davetinizin nurunu söndürmeye çalışacaklardır. Hiç şüphesiz böylece bir imtihandan geçeceksiniz. Zindanlara doldurulacaksınız. Ailenizden, yurdunuzdan sürüleceksiniz. Haklarınız elinizden alınacak, ancak Allah bütün bunlardan mücahitlere yardım vaad ediyor. O halde Allah’ın ipinde birleşip toplanın.

Ey kardeşler, bu ümmetin kalbine, ruhuna etki eden ve onu dirilten yeni bir ruhsunuz Allah' ın Peygamberinin davetini tekrarlayan ve İslam ı bütün dünyaya haykıran gür bir sessiniz. Bu yükü sizler taşıyorsunuz.

Eğer denilirse ki, ‘davetiniz neyedir?'

Şöyle deyin: "Allah’ın Peygamberinin getirdiği İslam'a çağırıyoruz. Yönetimde onun bir parçasıdır. Hürriyette onun farzlarından bir farzdır. Davetimiz bun­laradır."

İmamın Gençlere Seslenişi

Gençler biliniz ki;

 

Allah gayemiz, Peygamber rehberimiz, Kuran anayasamız, cihad yolumuz Al­lah yolunda şehadet en büyük temennimizdir.

Gençler!

Allah sizi iman ve İslam’la şereflendirdiğinden sizler bütün dünyaya rehber ve insanlığa mürşidsiniz. Gayenizi ve hedefinizi biliniz. En güçlü kuvvet imandır. İman, birliği gerektirir. Birlikte zaferi doğurur. Öyleyse durmadan cihad edin ve zaferi bekleyin.                                                                                                                                                                                          

 

Gençler!                                                                                                                                                                                  

Azminiz, sizden önce bu yolu tutup, İslam'ı yaşayanların azminden daha aşağı  olmasın. Korkak olmayın. Gerçek müslüman olmak için kendinizi yetiştirin.

 

Ey samimi kardeşim, davana gönülden inanıyorsan söyleyeceğim şeyleri yap­man gerek; böylece sen yıkılmaz kalenin yıkılmaz bir taşı olursun o görevler şun­lardır

Her gün Allah’ın kitabını bir cüzden az olmamak şartıyla anlayarak oku. Kur'an-ı üç gün ile bir ay arasında hatmet Kitab'ı, anlamını ve içeriğini düşünerek oku. Efendimizin hadislerini sık sık oku. Kırk hadis ezberle. Akaid ilmi ve İslam fık­hı üzerinde kendini yetiştir.

Herhangi bir rahatsızlığın varsa hemen tedavi ol sıhhatini zararlı şeylerden kaçın. Kesinlikle sigara kullanma.

Her hususta temiz ol. Çünkü İslam temizlik üzere kurulmuştur.

Özünde ve sözünde doğru ol. Verdiğin sözde durmaya son derece özen göster.

İradene sahip ol, herhangi bir hususta tereddüt içinde davranma cesaretli ve dayanıklı ol. Hakkı haykırmak sim saklamak hatayı itiraf, öfkede nefse hakimiyet en büyük cesaretlerdendir.

Sürekli vakarlı ve ciddi ol. Ancak ciddiyetin tebessüm etmene engel olmasın.

Haya içinde ince şuurlu ve hassas ol. Sakın ola ki yağcılık etme.

Adaletli davran sen aleyhinede olsa hakkı söyle. Atik ve faal ol. Zayıflan koru, sürekli hayra koş.

Elinden geldiğince kendine bir kütüphane oluştur ve oku. Hayatın her anın­da İslam için yaşa. Her şeye İslam geleneğini uygula. İslam dışı makamlara baş vurma. İslam dışı toplantı cemaat ve kuruluşlara katılma.

Her zaman Allah ı hatırla. Her zaman abdestli ol. Namazı güzelce kıl. Orucunu güzelce tut Hac için hazırlığını erteleme.

Devamlı cihat aşkını kalbinde taşı şehadetede her zaman hazır ol.

Durmadan tevbe içinde ol küçük ve büyük bütün günahlardan sakın. Nefsinle devamlı savaş içinde ol.

 

Kötü arkadaşlardan ve bozgunculardan uzak dur. Mensup olduğun çevrenin insanlannı iyi tanı. Kardeşlik toplantılarına katılmayı ihmal etme.

Her yere aziz İslam davasını yaymaya çalış. Her zaman kendini, kışlasında emir bekleyen asker gibi gör.

Ey samimi kardeşim, ey muhterem genç, işte düşüncemin özeti budur. Yine tekrarlıyorum ki, bütün bu esasları şu beş cümlede topluyorum:

Gayemiz Allah, önderimiz Peygamber, anayasamız Kuran, yolumuz cihad, ve Allah yolunda şehadet en büyük temennimizdir.

Bu esaslar içinde kendini bir İslam askeri olarak görmelisin eğer talimatlara uyarsan hayatında bunları en büyük gaye edinirsen, dünya ve ahirette zafere ulaşırsın. Sen bizden bizde senden oluruz.

Yararlanılan kaynaklar:

Çağın Önderleri - Mustafa Yalçın (ilke yayını)

Ortadoğuda Modernleşme ve İslam! Hareketler - (Yöneliş yay.) Çağdaş Davet Önderleri - Fethi Yeken

Haşan El Benna Mektebi - Yusuf el-Kardavi


Copyright 2018 © RAHLE DERGİSİ