Çocuklarımıza gereken özeni göstermeliyiz. Onların yeme-içmelerinin önemli olduğu kadar ruhi dünyaları da bizim için önemli olmalı. Birçok aile birden fazla çocuğun olmasını ister, ama olunca da dengeyi bulamaz ve çocuklar da ruhi sapmalar meydana gelir. Bir aile dostum vardı dört çocuklu bir aile idiler ve beşinci çocuk dünyaya geldi dördüncü çocukları 3-4 yaşlarında iken tekrar altına kaçırmaya başlamıştı. Bu konu bana anlatıldığında aileyi gözlemledikten sonra çocuğun sorununu hemen anlamıştım. Mesele şundan ibaretti: Yeni gelen bebek I - 2 aylıkken küçük bir rahatsızlık geçirmişti; kabızdı. Yediklerini sindiremiyor ve zavallı bebek dışkısını yapmakta çok zorlanıyordu. Tabi bütün aile de onunla beraber huzursuzdu. Bu durum ailenin diğer fertleri tarafından da dikkatle izleniyordu. Hele 4 yaşındaki Ayşe tarafından daha dikkatle izleniyordu. Çünkü bu yeni bebek eve gelmeden önce bütün ilgi ona yönelmiş ve evin küçük kraliçesinin her istediği yerine getiriliyordu. Sonra bu bebek gelmiş ve bütün ilgi bir anda kendisinden bu bebeğe yönelmişti.
Anne-baba hep yeni bebekle ilgileniyordu. (Kendi açısından) Bebeği gözleri gibi koruyorlardı. Ayşe bebeğin yanına yaklaşsa veya kucağına almaya çalışsa hemen engel oluyorlardı. Bu durumdan Ayşe çok rahatsızdı. Acaba anne babası onu eskisi gibi sevmiyor muydu? Etraftan her gelen yeni bebekle ilgileniyor, hediyeler yeni bebeğe yağıyordu. Dedesi, babannesi, annanesi, komşular, herkes ama herkes onunla ilgileniyordu. Acaba unutulmuş muydu? Geçen gün dayısı gelmiş ve Ayşe onun dikkatini çekmek için bütün maharetini, yeni öğrendiği bütün oyunlarını ona sergilemişti ama dayısı yeni talebeyle ilgilenmiş, Ayşe ile hiç ilgilenmemişti. Bir şeyler yapmalıydı evet bir şey yapmalı ama ne?
Yeni bebeğin rahatsızlığı geçmiş ve bebek normal olan her bebek gibi dışkısını rahatlıkla yapabilmekteydi. Anne, baba ve ailenin diğer bireylerinde bir sevinç, bir sevinç görmeyin... Annesi bebeğin altını temizlerken “aman da aman benim oğlum altına da yapmış, amanda aman”...gibi sözlerle altını temizliyordu.
Ayşe ne yapması gerektiğini bulmuştu. Akşam yatağına yattı ve sabaha altını ıslatmış olarak uyandı. Evet şimdi anne ve babası gelecek ve onun altını ıslattığını görecekti. Onların sevgisini yeniden kazanacaktı. Çünkü yeni bebek altına yaptığı zaman onlar seviniyorlardı. Şimdi Ayşe de onları sevindirecekti. Fakat hiçte beklediği gibi olmamıştı. Annesi Ayşe'nin bu halini görünce çok kızmıştı ve onu aşağılamıştı, hatta onu biraz da hırpalamıştı. Ayşe bütün bu olanlara anlam veremiyordu. Evet şunu çok iyi anlamıştı; anne ve babası artık onu sevmiyordu.
Yukarı da anlatılan olay gerçektir. Hiç farkına varmadan yaptıklarımız, Ayşe tarafından kendi dünyasınca yanlış anlaşılmış ve kıskançlıktan kaynaklanan insani olgunluğuyla yanlış bir çıkarıma sebep olmuştur. Ayşe şimdi 8-10 yaşlarında ve hala altına ıslatmaktadır. Biz çocuklarımızın kıskanmaması için uğraşınız, kıskançlık duygularını köreltmeye çalışınız. Kıskançlık insani bir duygudur. Bazı anne ve babalar çocuklarının hiç kıskanç olmadıklarını söylerler .Halbuki normal olan her insan kıskançtır, normal olan her çocukta kıskanmalıdır. Asıl kıskanmayan çocuk anormaldir. Bize düşen görev; bu kıskançlığı makul noktada tutmaya çalışmaktadır. Yoksa çocuğun kıskanmamasıyla gelen rahatlığa aldanmamalıyız. Çocuklar her şeyi çok iyi gözetlerler. "Biri Bizi Gözetliyor" dolayısıyla bunu dikkate alarak, yaptığımız her harekete dikkat ederek, diğer çocuklarımızı bu gibi durumlardan korumuş oluruz. Bu duruma biz "geriye ket vurma" yani daha önceden öğrenilmiş bir durumun, çeşitli nedenlerle unutulması veya yapılmaması diyoruz. Tuvalet alışkanlığı kazanmış olan Ayşe bu durumu kendi dünyasında farklı yorumlamış ve tuvalet alışkanlığından bir şekilde vazgeçmiştir veya vazgeçirilmiştir.
Dikkat edin;
"Biri bizi gözetliyor".
Selam ve duayla...