Hazırlanan ortam Mekke insanının varlık tahayyülünde en önemli noktayı hiç şüphesiz Allah anlayışı oluşturmaktaydı. Cahiliye Arabının inanç yapısındaki tüm kargaşaya rağmen asla eksik olmayan bir anlayıştır, bu.
İnanç yapısını 'kargaşa' diye ifade edişimizin nedenlerinin başında, daha önce bahsi geçen ‘şirk’ gelmektedir. Haddi zatında şirk, öyle bir inanç biçimidir ki asla tek bir şekilde tezahür etmez. Bu inanca sahip ne kadar toplum varsa, hatta ne kadar şahıs varsa o kadar tezahürü söz konusudur. Bu inanç biçimindeki biri için her an her şey onu etkileyebilir, yönlendirebilir. Kendi içinde her şeye açık olan anlayışın dışa dönük yönü de bu şekildedir. Bir tek şey hariç ki o da tevhid akidesidir, her türlü inanca serbestiyet tanır. Bu serbestiyetin içerisine muharref Yahudilik ve Hıristiyanlık da girmektedir.
Mekke toplumu, şirk inanç yapısının temel unsurlarından olan Allah inancına Hz.lsmail’den (a.s) beri sahipti. Bir anlamda Mekke’nin kurucusu da olan Hz. İsmail (a.s) o bölgeye gelip yerleşen göçebe Arap kabilelerine tevhid akidesini öğretmiş ve onları tevhide davet etmişti. Tevhid akidesinin temel sembollerinden olan Kabe’yi de babası İbrahim (a.s) ile birlikte inşa etmişlerdi.
Bilinen o ki Araplar için sonra ki yüzyıllar boyunca bir peygamberle muhataptık vuku bulmadı. Ancak onların hayatından da ‘Allah’ olgusu hiç eksik olmadı. Bu süre zarfında zaman zaman Yahudilerle kimi zaman da Hristiyanlarla muhatap oldular. Ve onlarda ki Allah inancını da gördüler. Belli bölgelerdeki birkaç Arap kabilesi haricinde merkezi Arap kabileleri bu dinlere yönelmediler.
Yaşam biçimi olarak sade bir yapıya sahip olan Mekkeliler, bu sadeliği inançla- rında da sürdürmüşlerdi. Onun içindir ki son derece girift ve karmaşık olan Yahudi ve Hristiyan ilahiyatlan onlara cazip gelmiyordu. Bir taraftan antik Yunan felsefesi, diğer taraftan Mezopotamya kültürlerinin etkisiyle biçimlenmiş bu inanç ya
pılan onların ilgisini çekmiyor en fazla birer fantastik (ümniyye) düşünce olarak algılanıyordu. Fakat onlarla kendi aralarındaki ortak noktalan da (Allah inancı gibi) görmüyor değillerdi.
Cahili Arap toplumunun hayatı içerisinde hemen hemen her hususta Allah inancını görmemiz mümkün. Sözgelimi onların şiirlerinde buna bolca rastlarız.
Yine herhangi bir sebeple seyahate çıkacak olan bir Arap'ta veya kız-erkek çocuk algılayışlarda, tabiatın her fiilinde, en önemli ibadet pratikleri olan hacc hususunda, hatta ve hatta putlara tapınırken bile Allah inancını ön plana çıkardıklarını rahatça görebiliriz.