ŞEAİR-İ İLAHİ ve MERVELER ve SAFALAR - rahle.org

ŞEAİR-İ İLAHİ ve MERVELER ve SAFALAR - rahle.org

ŞEAİR-İ İLAHİ ve MERVELER ve SAFALAR


Facebookta Paylaş
Tweetle



Şahbaz Sinanoğulları

İnsanlık tarihi boyunca Allah, mükellef kıldığı varlıklara -insana- kendisini hatır­latacak, kendine işaret edecek bazı değerler de halketmiş veya bildirmiştir. Kimi zaman bu değerler, müşahhas olarak karşımıza çıkmış varlıklar, kimi zamanda kendisine yüklenilen anlam ile mücerret -manevi- olgular olmuştur.

İnsanlığın tarihi aynı zamanda bu değerlerin de bir tüketim tarihidir. Söz konusu değerler, insanların arasına indirildiğinde, yahut onlara bildirildiğinde Ademoğlu, ondaki aşkınlığı sıradanlaştırmış ve kendi zaviyesinden bir değerlen­dirmeye gitmiştir. Tamda burada bu değerlerin tüketim sorunu baş göstermiştir. Bu nokta, insanın sapma noktası olarak da karşımıza çıkmaktadır. Zira Allah’ın (cc) değer verdiği olguya ne ise o olarak ve ne değerde ise o değerde şeklinde yaklaşılmamıştır. Aksine hep olageldiği gibi Ademoğlu tüm bu olguları kendine benzetmeye çalışmıştır. Hatta daha da ileri gitmiş kendinden değerler üretmeye başlamıştır. Ürettiği bu değerleri Allah’a (cc) ait olanların yerine ikame etmeye de çalışmıştır. Ve dahi bütün bunlan Allah'a (cc) kulluk adına gerçekleştirmiştir. Allah’ın (cc) “uyarıcılar” göndermesindeki sebeplerden -hikmetlerden- biri de budun yanlış anlayışı düzetlmek.

Üzerinde durulan değerlerin mefhum olarak Kur'an’da ifade edildiği kavram hali “şeair” -tekili ‘şeira’ - dir.

"Şeira”, birşeyin tanınma ve bilinmesine işaret eden alametlerdir. Bu bilme ve tanıma, aynı zamanda tam bir şuur halinde gerçekleşir. Buna binaen Araplar Kabe'ye hediye götürülen işaretlenmiş kurbanlara (hedy), veya insanın kendisi ile tanındığı şeylere veyahut benzeri durumlara ‘şeira’ derlerki hep bundan dolayıdır.

(I)

Kur'ani bir ifade olarak ‘şeira-şeair’Allah lafzına muzaf olarak kullanılmış ve özelde hacc ile alakalı hususlara ve mekanlara atfen kavramlaştırılmıştır. Bununla beraber kelimenin gerek genel anlamı ve gerekse Kuran da kullanılan şekli ve ona bağlı kelimeler bizi bu kavramı daha geniş manasıyla anlamaya yönlendiriyor. Bu

yönlendirme çerçevesinde ‘şeira-şeair’ kavramına şu anlamı yüklenmemiz müm­kün görünüyor.

-   Allah'ın (cc) tanınma ve bilinmesine işaret eden, Allah'ın (cc) da kendisine tazimi işaret ettiği, kutsiyetini yalnızca O'nun ve Resulünün bildirdiği şeylerdir.

Yine bu tanım çerçevesinde bilinmesi gereken bir husus da, kutsiyeti Allah (cc) ve Resulüllah (SAV) tarafından bildirilmeyen hiçbir şeyin insanlarca takdis edil­me hakkının söz konusu olmadığıdır. Bu şekilde takdis etme yetkisi ve hakkı sadece Allah (cc) ve onun Resulü Hz. Muhammed’e (SAV) ait olmaktadır.

Şimdi bize bu manayı işaret eden ayetlere bakalım:

-   "Hiç şüphesiz Safa ve Merve Allah'ın (cc) şeairindendir -alamet, sembol-. Kim Beyt'i -Kabe- hacceder veya umre yaparsa bu iki tepeyi -Safa ve Merve- tavaf etmesinde bir günah yoktur...” 2/Bakara, 158

"Ey iman edenler Allah’ın (cc) şeairine -alamet, sembol- ve kutsal (Hacc) ayına, süslenmiş kurbanlıklara ve Rablerinin lütuf ve rızasını isteyerek Beyt-i Harama koşanlara karşı saygısızlıkta -haklarını ihlal- bulunmayın..." 5/Maide,2

Hacc suresinde geçen şu ayetler topluluğu, bizim 'şeira-şeair' kavramını daha geniş manasıyla ele almamızın da işaretlerini veriyor

-   "İşte (hüküm) budur. Kim Allah’ın hürmetlerine -kutsanmasını istediği hükümler- saygı -tazim- gösterirse, işte bu hal, Rabb'i katında kendisi için daha hayırlıdır. (Yasak oldukları) Size bildirilenlerin dışında bütün hayvanlar size helal kılınmıştır. O halde (inanç ve uygulama olarak) puta tapıcılığın (2) her türlü pis­liğinden uzak durun, asılsız (mesnedsiz) her türlü sözden kaçının.

(Ve bunu) Ondan başka kimseye ilahi nitelikler yakıştırmaksızın (ve) tertemiz bir imanla yalnızca Allah'a yönelerek (yapın). Çünkü, Allah'tan başkasına ilahlık yakıştıran kimse, gökten düşmüşte, kuşların didikleyip kapıştığı, yahut rüzgarın ıs­sız bir yere savurduğu kimse gibidir.

Bu böyledir. Her kim ki Allah tarafından belirlenen sembollere (şeair-i ilahi) tazim -saygı- gösterirse: işte bu hal, Allah’a karşı sorumluluk duygusunun -tak­vanın- kalplere yerleşmesinden dolayıdır.” 22/Hacc, 30-32

Konunun başında ifade ettiğimiz; insanlık tarihinin, Allah’ın değerlerinin bir tüketim tarihi olması hali, günümüz modern insanının çok daha fazla yaşadığı bir süreç olarak karşımıza çıkıyor. Bu çağın modern insanı -Müslümanı- gerek kafa

 

konforuna gerekse amel konforuna uymayan her türlü ilahi değere ve dokunul­maza (Hacc, 30) dokunabilme ve kendinleştirme –kendine uydurma- cesaretini göstermiştir.

Diğer taraftan yine bu çağın yaşam olarak modem -ki çoğunlukla bunun far­kında bile değillerdir- zihni yapı olarak da (sanki) geleneğin içinde bulunan müslüman tipi de bu ilahi değer ve dokunulmazlara tersinden bir tüketim katkısında bulunmaktadır. Onlar, bu tüketim katkısını, bu değer ve sembollerin önüne ken­di değer, sembol ve kutsallarını koyarak gerçekleştirmişlerdir.

Müslüman kadın özelinde Allah’ın hükümlerinden -dokunulmazlarından- olan tesettür, günümüz modem Müslümanı yanında bir aksesuar derekesine indirgen­miş, keyflerine göre bu değerle oynanmış, kafa ve hayat konforlarına uygun hale getirilmiş ve modemizmin vazgeçilmez unsuru modaya tabi kılınmıştır. Ve hatta -Türkiye özelinde- ‘gelecek’ kazanımı için bir tercih olgusuna dahi dönüştürül­müştür.

Müslüman kadının gittikçe takvayı esas alan bir şekil yerine, 'siyah yorgun­luğundan' başlayan ve aksesuar derekesine indirgenerek içi -manası- boşaltılan bir şekli yapıya yönelmesi ve/veya yöneltilmesi bu tüketimin bariz ve sırdan bir örneği konumundadır.

Mayo kelimesiyle tesettürün -özellikle müslüman kadının tesettürü için- yan- yana kullanılması, değerler tüketiminde varılan en son ve en iğrenç raddelerden biridir.

Yine müslüman kadın için Allah’ın biçtiği konumu -bak. kadınla alakalı bütün ayetler- modem müslüman için yeterli gelmemiş olacak ki onun için farklı konumlar, hayatın içinde yer almak, kamusal alanda bulunma zorunluluğu gibi hangi sebebe dayandırılarak ifade edilirse edilsin, yeni biçilen konumlar üretilmiş­tir. Söz gelimi ‘şeair-i ilahi'den olan Safa ve Men/e gibi, müslüman kadın için ‘şeair- i ilahi'den addedilmeye varan ve müslüman kadın tipolojisi diye sembolleştiren yeni Merve Safalar üretilmiştir.

                       Öte yandan ikinci kısım Müslümanlar, ki tarihi süreç içinde çok daha yaygındırlar, Allah'ın kendileri için belirttiği değer, sembol ve kutsallarla yetinmemiş, onların yerine yeni sembol ve kutsallar üretmişlerdir. Tabi olarak bu üretme, diğer­lerinin tüketimine sebep olmuştur. Yine bu üretim için yeni ve asılsız bir terminoloji ve argümanlar yığını (kavi ez-zur, Hacc-30) oluşturmuşlardır.

 

Bu üretimin neticesinde karşımıza yeni ve daha fazla kutsallık ve sembollük at­fedilen konumlar, mekanlar, şahıslar ve olaylar çıkmıştır.

Netice olarak; Kuranda “şeairullah” şeklinde kavramlaştırılan olgu, Kitaba ve sünnete doğru ve eksiksiz yönelmesi gereken biz müslümanların, tüketilmesini engellemek ve ne ise o ve ne kadar ise o kadar tazimde bulunulmasını sağlayacak­ları, koruyacakları olgulardır.

1-   Müfredat, Allame er-Rağıb el-lsfehani, Ş-A'-R maddesi

Allah’ın alametleri ve kutsalları yerine konulan yeni ve en üst değer ve kut­salı ifade eden ‘evsan’ (lafzen putlar) kavramı sadece düzmece ve elle yapılan ve tanrılaştırılan heykelleri ve somut imajları değil, en geniş anlamıyla, asılsız inanç ve uygulamalarla ya da sahte ve mesnedsiz değerlere bağlanma eğilimiyle beraber düşünülen her şeye işaret etmektedir.

Copyright 2018 © RAHLE DERGİSİ