TELEVOLE TV - rahle.org

TELEVOLE TV - rahle.org

TELEVOLE TV


Facebookta Paylaş
Tweetle



Hikmet Sönmez

Anlam olarak “aracılık yapan kurumlan" ifade eden medyanın (media) ger­çek işlevi haber ve bilgi kaynakları ile bunlara ulaşmak isteyen kitle arasında köp­rü kurmaktır. Bir nevi doğrudan bilgi aktarımını sağlamak. Medya; işitsel, görsel, yazılı organların yanında günümüzde internet haber portalını da içine alan geniş bir ortam. Bunlardan TV görme ve işitme duyularını aynı anda uyarması açısın­dan bir üstünlüğe sahip durumda. Buna TV izlemenin bir maliyetinin olmamasını da eklersek diğer iletişim organlarından üstünlüğü ortaya çıkmaktadır.

Oturarak veya yatarak, elde “kumanda” denilen sihirli bir alet; zaten anlamı aracı olan medya'nın önemli parçası TV ile sizin aranızda bir başka aracı da o. As­lında tartışılan şu; onu siz mi kumanda ediyorsunuz, yoksa o mu sizi kumanda ediyor? 20-30 kanal arasında sürekli dolaşırken bir de bakarsınız saatler geçmiş. En sevilmeyen şey o aletin sizde değil de bir başkasında olmasıdır. Evdeki huzur­suzlukları, sohbetsizliklerin ağırlıklı bir bölümü de o aletten kaynaklanır ama far­kında değilsinizdir.

Aslında hep kızıp durduğunuz TV yayınları da toplumun isteklerine (zaaf­larına) göre düzenlenir. Toplum neden hoşlanırsa ürün olarak ortaya onlar konur. Tabu ki bu TV ürünleri, toplumun zaaflarının hangi yönde kullanılacağı hesaplanarak ortaya konur. Kamuoyu oluşturmak için hazırlanan siyasal, ekonomik içerikli programlar hep bu zaaflar üzerine kurulur. TV’nin gelir kaynağı reklamlarda bile kısa bir geçiş; kandırmak, şaşırtmak, gereğinden fazla tükettir­mek için zaaflardan istifade ederler.

Günümüzde 24 saat yayın yapan TV’ler adeta gereksiz bir bilgi bombardımanı yapar.

Allah’ım faydasız ilimden sana sığınırım. (Hadis-i Şerif)

“Tolga ne yedi, Ceyda ne giydi, Ajda saçını nasıl kestirdi?” toplumda milyon­ların önemsediği magazin haberlerinin başında gelir. Haber programları bile mag­azin haberleri ağırlıklı yayına hazırlanır. Haber sunanın çok komik sunum şekli bile bilinçli olarak hazırlanır. En ciddi haber, magazin boyutunda irdelenir. Başbakanın, Bakanın ne söylediği değil, ne giydiği, ne yediği önemlidir.

Çünkü toplum onun ne söylediğine değil, ne giydiğine yönlendirilir. Söze kulak vermek düşünmeyi, şekli boyutu görmek ise zahmetsizliği, tembelliği sağlar.

Çok sayıda TV kanalında, kesintisiz yayınlanan programlarda içerik adeta bir­birinin kopyasıdır. Aralarındaki rekabetten dolayı diziler, magazin programları, spor programları, yarışma programları aynı dakikalarda start alır.

Bu rekabetten dolayı izleyenlerin ruhi dengesini bozacak haberler bile mon­taja girmeden alel acele vizyona konur. Sonra bunun adı “...görüntüleri ilk defa bizim TV'de" reklamına dönüşür. Sesinin güzelliğinden dolayı sanatçı (!) yapılan konuşmasını bile beceremeyen ucuz figüranlar program yapımcılığına soyun­durulur. Sonuçta ortaya çıkan program bilgilendirmeden öte, bozuk ağız şivesiy­le komediye dönüşür. En ciddi tartışma programları bile iki karşı bilir kişi (!) grubu, tribünde rakip seyircilerle evlere şenlik bir horoz dövüşünü andırır. Bozuk ağızlı bilirkişilerin atışmaları seyirci desteğiyle bir hiçle sonuçlanır.

Yukarıdaki özellikleri taşıyan konusunu İslam'ın oluşturduğu tartışma program­ları, aydınlatıcılıktan öte raiting amacı taşır. Uzman gösterilenler isimlerinin baş­larına getirilen ısmarlama ünvanlarının arkasında izleyiciye cehalet aktarmaktan başka bir çözüm getirmezler.

Birde haberler, hep olumsuzluk, hep ajite peşindedirler. “Toplantı beklenenin aksine olaysız geçti." Haberinde olduğu gibi, olay toplumun istemediği bir şey ol­sa da raiting için TV habercisinin temennisidir. Depremin olmasından, kişilerin öl­mesinden ziyade, enkaz altında can çekişen birini kurtarabileceği halde, kurtarmayıp vahşet görüntüsünü çeken muhabirin davranışı kutsal (!) görev icabıdır.

Sonuçta TV’lerin yayın politikalarının temelini bilgilendirme, bilgiye aracılık et­me değil, daha çok izletebilme düşüncesi oluşturuyor. Bize yakın hissettiğimiz kanallarda bile durum bundan çok farklı değildir biline, insanı insan olarak değil iz­leyici olarak ele alır.

Durum böyle olunca bize de aşırı seçici olmak düşüyor. Aksi halde; TV başın­da geçen zamanın faturasını ödemek ağır olur düşüncesindeyiz.


Copyright 2018 © RAHLE DERGİSİ