‘Cahiliye aklının özelliği: Bedevi akıl’
İslam, kendi insan tipini ortaya çıkarırken bu insanın akli yapısını da kendince dizayn etmiş ve bu dizaynın vahiy kültürü içerisinde sahih bir zeminde gerçekleşmesine gayret etmiştir. Söz konusu İslam insanının akli oluşum ve gelişimi, Allah- insan-kainat düşüncesinin tekevvünü, gerek Allah’ın (cc) Kitabı ve gerekse Peygamberin (sav) sünneti ile şekillendirilmiştir.
Bu ameliyenin gerçekleştiği cahiliye insanının da hiç şüphesiz kendine özgü bir akli yapısı vardı. Ve bu akli yapı birden bire şekillenmemiş; yaşanılan cahili süreç, kendi insanının aklını da kendince bir forma sokmuştu. Artık bu cahili akıl, eşyaya Allah, kainat, insan kendi perspektifinden bakıyor ve oluşturduğu bu akli yapı sayesinde hayata dair yorumsama ve çıkarsamalarda bulunuyordu.
İslam’ın gönderildiği ortam, çevresine göre henüz sistematik şekillenmeye uğramamıştı. Zira çevresini oluşturan diğer toplumsal yapıların geçirdiği akli süreç, o toplumlarda belirli bir seviye ve sistematik bir formel yapı kazanmıştı. Bunun aksine İslam’a ilk muhatap olan Mekke toplumunda, akli oluşum kendi şartlarına da uygun olarak bedevi karakterinde bir yapı arzetmekteydi. Cahili tasavvurun kaynağı olan akıl kendini Mekke’de bu şekilde ortaya çıkarmıştı.
Bedeviliğin mizacında bulunan kabalık, sertlik, “kör gözüne parmağım" misali; bir usul ve yöntemden uzak olma, dediğim dedik inatçılığı, tüm akli yorum ve çıkarımların, mesnedsiz ve delilsizliğine rağmen kabulü ve savunulması gibi özellikler, Mekke ortamının cahili aklını eşya tasavvurunda ki özellikleri olarak da karşımıza çıkmaktadır.
Ancak burada dikkat edilmesi gereken bir husus var ki o da; İslam insanının akli yapısı oluşturulurken belki de söz konusu bedevi aklın bir diğer özelliği olan yalınlık ve saflık, fıtri özelliklerini kaybetmemiş oluşunda tercih edilmiş olabilirliğidir.