Necmeddin IRMAK
Ekonomik ilişkilerin çeşitlendiği ve sermayeye dayalı uygulamaların yoğunluk kazandığı günümüzde borsa ve hisse senetleri, bu yoğunluğun en önemli konularından birisi haline gelmiştir. Ayrıca söz konusu hisse senetleri bir ortaklılık belgesi olmaktan daha çok alım satıma dönük bağımsız bir mal halini almıştır. Öncelikle menkul kıymetler borsasında işleme tabi tutulan hisse senedi, tahvil, hazine bonosu gibi meselelerin ne anlam ifade ettiklerine bakalım; borsada alınıp satılan kıymetli evrakları genel olarak üç kısma ayırabiliriz:
1-Devlet tahvilleri: Bunlar genel olarak devletin belli vadelerle, yüksek faiz ve devlet garantisiyle piyasaya sürdüğü kıymetli evraklardır. Faiz oranı bellidir. Tahvil sahipleri, herhangi bir hakka sahip değildirler.
2-Hazine bonoları: Devletin kısa vadede vatandaşından borç para almasıdır. Bonoların satışında da çeşitli vadelerde ne kadar faiz verileceği belirlenir. Tahvil ile hazine bonosu arasındaki en belirgin fark, vade hususudur.
Bu iki işlem türü, sahibine önceden belirlenen miktarda sabit bir faiz geliri temin eden bir borç senedi konumundadır. Bundan dolayı bu iki işlemde İslam hukukunun yasakladığı yani şeran haram olan faiz bulunduğundan devlet tahvili ve hazine bonosu alım satımı da haramdır.
3-Hisse senetleri: Genel olarak bir şirkette ortakların şirketteki paylarını temsil eden kıymetli evraktır. Belirli özelliklere haiz şirketler tarafından çıkarılan ve yine belirli payları temsilen belli kural ve şartlara uygun olarak şirketçe düzenlenen kıymetli evrak niteliğindeki belgelerdir. Sahibine, kârdan pay alma, şirket yönetimine katılma, şirket faaliyetleri hakkında bilgi edinme gibi ortaklık haklarından yararlanma imkânı verir.
İslam hukuku açısından hisse senedinin alım satımına gelince bu konuyu birkaç boyutuyla ele almak gerekir.
Şirketin yapısı itibariyle: genel olarak hisse senedi satılan şirketler anonim şirketlerdir. Mevcut hukuki yapıya göre anonim şirket, esas sermayesi muayyen paylara bölünmüş ve borçlarından dolayı yalnız mevcut mala göre sorumlu olan bir şirkettir. Buna binaen şirket borcundan dolayı ortaklar, şahsen dava edilemezler. Lakin ‘şirket ortakları taahhüt etmiş oldukları sermaye miktarınca sorumludurlar’ şeklinde bir ortaklık şartı konulursa bu durumda İslam hukukuna uygunluk arz edebilir.
Şirketin mahiyeti/çalışma alanı itibariyle: Hisse senetleri, kâr ve zarara katılımı zorunlu kıldığı için genel bir kural olarak helaldir. Fakat şirketin mahiyeti yani çalışma alanı şeran haram olan faiz, içki imali ve ticareti, karaborsacılık gibi direkt yahut hile, yalan ve aldatma gibi dolaylı uygulamaları içeriyorsa bu tür şirketlerin hisse senetlerini alıp satmanın haram olduğunda şüphe yoktur.
Şayet şirketin esas faaliyet alanı haram hizmet ve mal üretme olmamakla beraber, faizli işlem yapmak vb. haram uygulama içeriyorsa bu şirketlerin senetlerinin alım ve satımı da caiz değildir.
Hisse senedi alım ve satımlarının zemini olan borsa yönüyle:
Borsanın menkul kıymetler, emtia ve benzeri çeşitleri olmakla beraber bizim burada ele aldığımız, menkul kıymetler borsasıdır.
Esasen borsa hem tarihte hem de günümüzde ticari faaliyetler için önemli bir konuma sahip durumdadır. Gerek Hz. Peygamber (a.s.) ve gerekse daha sonraki dönemlerde farklı boyutlarda da olsa Müslümanların ticari uygulamalarında yer bulmuştur. Günümüzde ise modern borsa uygulamaları büyük oranda İslam dışı ekonomik anlayış ve yapılanmaların bir ürünü durumundadır. Dolayısıyla İslam ticaret hukukuna uygun hareket etmesi beklenemez. Şüphesiz İslam hukukuna uygunluk arz eden kimi yönleri olabilir. Ancak bu durum ona meşruiyet kazandırmaz. Zira günümüz borsalarının İslam’a uygun olmamasının temel iki sebebi vardır:
a- Borsada gerçekleşen akitlerin çoğu gerçek anlamda hukuki alış ve satış olmaması. Hâlbuki İslam ticaret hukukunun en bariz özelliği ticari işlemlerin gerçeklik üzere yapılmasıdır.
b- Büyük sermaye sahiplerinin borsaya dönük spekülatif/vurguncu müdahalelerinin yoğun olarak yaşanması. Bu spekülasyonlar bazen siyasi, bazen ekonomik, kimi zaman da basın yayın aracılığı vb. ile gerçekleştirilmektedir.
Netice olarak hisse senetlerinin alınıp satılması, teorik zeminde caiz olmakla beraber, günümüz borsa, şirket ve hisse senedi uygulamalarının İslam ticaret hukukuna uygun olmaması cihetiyle caiz olmayan ve uzak durulması gereken bir durumdadır.
En doğrusunu Allah bilir.