Kalkıp Gidecek Gibi - rahle.org

Kalkıp Gidecek Gibi - rahle.org

Kalkıp Gidecek Gibi


Facebookta Paylaş
Tweetle

Fikri GÜLSOY

Kalkıp gidecek gibi hazır olmak ne demektir?

Hayırları yapmak için sanki her an kalkıp gidecek gibi hazır olmak. Derdimiz bu.

Umeyr b. Himmam gibi. Enes'den (r.a.) rivayet edildiğine göre; "Rasulullah (s.a.v.) ve ashabı yola çıkarak, müşriklerden önce Bedir’e ulaştılar. Müşrikler gelince Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Genişliği yer ve gök arası kadar olan Cennete kalkı­nız." Umeyr b. Himam: "Ya Rasulallah! Genişliği yer ile gök arası kadar olan Cennet mi?" dedi. Rasulullah (s.a.v.): "Evet" dedi. Umeyr:  "Vay vay"[1] dedi. Rasulullah (s.a.v.):"Bunu söylemene sebep nedir?"diye sorunca, Umeyr şöyle dedi: "Allah'a yemin ederim ki, oranın ehlinden olma ümidin­den başka bir şey değildi." Rasulullah (s.a.v.): "Sen oranın ehlindensin" buyurdu. Umeyr çantasından biraz hurma çıkarmış yiyor­du şöyle dedi: "Eğer ben bu hurmalarımı yemek için canlandırıldıysam, bu bile çok uzun bir hayat olurdu." Yanındaki hurmaları attı. Sonra öldürülünceye kadar onlarla savaştı." [2] Müs­lim rivayet etmiştir. İbni Akabe'nin rivayet ettiğine göre, Umeyr b. Himam o gün müslümanlardan ilk öldürülen kişidir. [3]

 

Kalkıp gidecek gibi hazır olmak Umeyr (ra) gibi muhatap olduğu hayrı hemen yapmak anlık bir gecikmeye dahi tahammül etmemektir. Kalkıp gidecek gibi hazır olmak ailede, işte, okulda, cemaatte ve ümmette şahit olduğumuz bir hayır olduğunda hayra olan isteğin gücüyle bütün ayak bağlarının tesirsiz kalıp derhal hayrın gerçekleşmesi için harekete geçmektir.

Kalkıp gitmeyi neler engeller?

İnkâr edenler hayır için hemen koşmazlar çünkü hayrı ve şerri ayırt edemezler. Kâfir için hayra koşmak bir iş değildir ki koşsun. Müslüman için hayra koşmaktan bahsedebiliriz çünkü hayrı bilir Müslüman. Peki, hayrı bilen Müslüman niçin hayra koşamaz? Hayrın kıymetini bilmediğinden hatta bildiği hayrı özümsemediğinden hayra koşamaz Müslüman. Bilgisi olduğu halde, inandığı halde bazen hayra koşmaz. Çünkü -kâfirden farklı olarak zihnen reddetse de- Müslümanın reddettiği şerrin de dünyasında yeri olabilir. Hayrın Müslüman kalbindeki değeri ölçüsünde hayra meyil, şerrin Müslüman kalbindeki yerine göre şerre meyil oluşur. Bu iki eğilimden hangisi kuvvetliyse kişi onu yapar. Şerre meylin ağır basması nedeniyle hayra koşamayız çoğu zaman.

“İnsan hayrı istediği kadar şerri de ister. İnsan pek acelecidir!” [4] Öğreniyoruz ki insanda hayra da şerre de meyil var. Hayra meylimiz hedef olduğuna göre bunu engelleyen ve destekleyen unsurları tespit edip engellerden uzak durup destekleyen unsurlara sıkı sıkıya yapışmamız gerekmektedir.

“Onlar bir ticaret ve eğlence gördükleri zaman hemen dağılıp ona giderler ve seni ayakta bırakırlar. De ki: Allah'ın yanında bulunan, eğlenceden ve ticaretten daha yararlıdır. Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır.” [5] Söz konusu ayette konu edilen kimseler insanların en hayırlılarından olan Ashab-ı Kiram’dan insanlardır. Ashab-ı Kiram’ın küfründen söz edilemeyeceğine göre hatta imanda zirve oldukları düşünüldüğünde kişinin kalbinde iman olmasına rağmen, zihnen hayrı tercih etmesine rağmen bir anlık şerre meyil bile şerri yapmaya sebep olabilmektedir.

Hayrın ve şerrin insanın iç dünyasındaki yerine göre insanın davranışlarının nasıl şekillendiğine dair Kur’an-ı Kerim’de çokça örnek görebiliriz: “….De ki: Eğer inanıyorsanız, imanınız size ne kötü şeyler emrediyor!” [6] ifadeleri İsrailoğulları’ nın işittik isyan ettik demeleri ve buzağıyı ilah edinmeleri fiili için kullanılmaktadır. Aslında mü’min olan İsrailoğulları’ nın şerre olan bu meyilleri nedeniyle en büyük küfür sıfatı olan hakka isyan fiilini gerçekleştirdiklerini görüyoruz.

Allah'ın Resûlüne muhalefet etmek için geri kalanlar (sefere çıkmayıp) oturmaları ile sevindiler; mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda cihad etmeyi çirkin gördüler; «bu sıcakta sefere çıkmayın» dediler. De ki: «Cehennem ateşi daha sıcaktır!» Keşke anlasalardı!” [7] ayeti de diğer çarpıcı bir ayettir. Bu sıcakta sefere çıkılmaz gibi zahiren haklı bir sebeple şerre meylin baş gösterdiği ilk adım sonrasında nihayet bu yöneliş sahibini hayırdan geri bırakmakla kalmıyor, şerle sevinmesine, daha da kötüsü hayrı çirkin görmesine sebep olmuştur. Aslında mü’min inancında, cihada iştirak hayır geri kalmak şerdir. Zihin ve kalb sevgisine göre şekillenip imandan çok uzak menzillere yelken açabiliyor.

 

“O zaman münafıklarla kalplerinde hastalık bulunanlar, (sizin için), «Bunları, dinleri aldatmış» diyorlardı. Halbuki kim Allah'a dayanırsa, bilsin ki Allah mutlak galiptir, hikmet sahibidir. …” [8]  Niçin bunları dinleri aldatmıştı? Çünkü münafık ve kalbinde hastalık olanların dünyasında Müslümanlar, dinleri için dünyalarını perişan etmişler, kaybedenlerden olmuşlardı. Din, müntesiplerini, en azından o dönem için ihya etmiyordu. Halbuki insan kendi çıkarlarına göre hareket etseydi bu hasta kalplilerin inancına göre daha karlı çıkacaktı bu işten. Siyerden, sonradan Müslümanların hayli ganimet elde ettiğini, bu hastalıklı düşüncenin eleştirilerinin aksine olarak refah elde ettiğini öğreniyoruz. Ancak başta da sonda da meyledilmesi gereken şey hayır olmalıydı. Hastalıklı bir kalbin verdiği meyve de hastalıklı oluyor. Bu kalp şerre eğilim gösterip anın geçici sıkıntılarıyla cesedin hissettiği şeyleri mutlaklaştırıp iman edenlere vaad edilen dünyevi ve uhrevi hayırlardan yüz çevirir.  

 

Allah'ın size rızık olarak verdiklerinden hayra sarf ediniz, denildiğinde, kâfirler müminlere dediler ki: Allah'ın dilediği takdirde doyuracağı kimseleri biz mi doyuracağız? Siz gerçekten apaçık bir sapıklık içindesiniz.” [9] İnsan hayırdan kaçmak isterse mazereti ne kadar da çok. Kendi rızkı için gece gündüz çalışıp koştururken –Rezzak olan Allah’tan beklemiyor- infak hayrına karşı Allah’ın doyurma kudretini öne sürerek hayırdan geri kalmaktadır.

“«Biz seninle beraber doğru yola uyarsak, yurdumuzdan atılırız» dediler. Biz onları, kendi katımızdan bir rızık olarak her şeyin ürünlerinin toplanıp getirildiği, güvenli, dokunulmaz bir yere (Mekke-i Mükerreme'ye) yerleştirmedik mi? Fakat onların çoğu bilmezler.”  [10] İnsanlar eğer hayra koşarlarsa vatanlarını, yerlerini-yurtlarını kaybedeceklerinden korkmaktadırlar. Bu sebeple de rahatlarının bozulacağından korktukları için hayra karşı duyarlı olamamaktadırlar.

“İman etmiş olanlar: Keşke cihad hakkında bir sûre indirilmiş olsaydı! derler. Ama hükmü açık bir sûre indirilip de onda savaştan söz edilince, kalplerinde hastalık olanların, ölüm baygınlığı geçiren kimsenin bakışı gibi sana baktıklarını görürsün. Onlara yakışan da budur!” [11] Can derdi de hayra karşı kalkıp gitmeyi engelleyen önemli sebeplerdendir.

“İki birliğin karşılaştığı gün sizin başınıza gelenler, ancak Allah'ın dilemesiyle olmuştur ki, bu da, müminleri ayırt etmesi ve münafıkları ortaya çıkarması için idi. Bunlara: «Gelin, Allah yolunda çarpışın; ya da savunma yapın» denildiği zaman, «Harp etmeyi bilseydik, elbette sizin peşinizden gelirdik» dediler. Onlar o gün, imandan çok, kâfirliğe yakın idiler. Ağızlarıyla, kalplerinde olmayanı söylüyorlardı. Halbuki Allah, onların içlerinde gizlediklerini daha iyi bilir.”  [12] Bilgisizlik mazereti de hayrı yapmayı engelleyen unsurlardandır. Ayetten öğreniyoruz ki bu kişiler aslında savaşa gitmek istemiyorlardı, sadece mazeret arıyorlardı, cahillik mazeretini buldular. Hayırdan geri kalmak isteyen mazeretini buluyor.

Günahlar da önemli bir engeldir kişinin hayra yönelmesi konusunda. “Hayır! Kim bir kötülük eder de kötülüğü kendisini çepeçevre kuşatırsa işte o kimseler cehennemliktirler. Onlar orada devamlı kalırlar.” [13] Günah insanı çepeçevre kuşatıp kötülükle kuşatırsa kişi için hayrı yapmaya engel oluşturur. Kişi günah işledikçe günaha / şerre karşı kalbinde meyil oluşacağından hayırdan ve hayrı yapmaktan da uzaklaşmış olacaktır.

Aslında bütün bu engellerin temelinde dünya sevgisi vardır. “Bu (azap), onların dünya hayatını ahirete tercih etmelerinden ve Allah'ın kâfirler topluluğunu hidayete erdirmemesinden ötürüdür.” [14] Nihayetinde yapılan her şer ahirete karşı dünyayı tercihin bir sonucudur. Aynı şekilde yapılan her bir hayır da dünyaya karşı ahiretin tercih edilmesinin bir sonucudur.

Dünya sevgisi artıp ahirete karşı dünya tercih edildikçe insanının değerler sistemi de tersine döner ve hayrı şer şerri de hayır görmeye başlar.

“Hiç olmazsa, onlara bu şekilde azabımız geldiği zaman boyun eğselerdi! Fakat kalpleri iyice katılaştı ve şeytan da onlara yaptıklarını câzip gösterdi.” [15] Şeytan, nefis ve şeytanın dostu insanların yönlendirmesiyle insan zamanla hayra atılım yapmak bir tarafa hayırdan tamamen uzaklaşmakla beraber şerre atılımı kendine şiar edinebilmektedir.

“Rabbinden apaçık bir delil üzerinde bulunan kimse, kötü işi kendisine güzel görünen ve heveslerine uyan kimse gibi olur mu?” [16]

“İnkâr edenler için şüphesiz çetin bir azap var, iman edip iyi işler yapanlara da mağfiret ve büyük bir mükâfat vardır. Kötü işi kendisine güzel gösterilip de onu güzel gören kimse (kötülüğü hiç istemeyen kimseye benzer) mi? Allah dilediğini sapıklığa yöneltir, dilediğini doğru yola iletir. O halde onlar için üzülerek kendini helak etme. Allah onların ne yaptıklarını biliyor.” [17]

Engelleri nasıl kaldırabiliriz?

Engelleri ilim ve amelle kaldırabiliriz. İlim hayrı ve hayrı yapmayı teşvik eden bilgilerin elde edilmesidir. Amel ise öğrenilen bilgilerin yapılmasıyla hayra karşı ünsiyetin oluşturulmasıdır.

 O (düşman) topluluğu takip etmekte gevşeklik göstermeyin. Eğer siz acı çekiyorsanız onlar da, sizin çektiğiniz gibi acı çekmektedirler. Üstelik siz Allah'tan, onların ümit etmedikleri şeyleri umuyorsunuz. Allah ilim ve hikmet sahibidir.” [18] Demek ki biz iman edenler insan olmamız hasebiyle düşmanlarımız gibi benzer acıları, zaafları, hisleri yaşasak da Allah’tan onların ummadıklarını umduğumuz için bu yönüyle küfredenlerden çok önemli bir farkımız var. Hayrı yapmamızı en çok teşvik eden şey de bu umduklarımızdır. Öyle inanırız ki hayra adım atıp canımızdan olsak hemen elimizle değecekmişiz gibi yakındır bu vaadler bize. Bu yüzden Umeyr hemen kalkıp hayra koşar, şehit olur, hemen nimete ulaşır.

“Bir kısım insanlar, müminlere: "Düşmanlarınız olan insanlar, size karşı asker topladılar; aman sakının onlardan!" dediklerinde bu, onların imanlarını bir kat daha arttırdı ve "Allah bize yeter. O ne güzel vekildir!" dediler.” [19] Şeytan ve insan düşmanları yenen ben değilim. Allah’ın yardımı olmadan düşmanları yenemeyiz. Yardım olmadan nefse galebe çalamayız, şeytana galebe çalamayız, günahlardan kurtulamayız, hayra koşamayız.

 

 

 



[1] Nihaye, 1/101 de şöyle diyor: "Bu kelime bir şeye sevinip onu övme sırasında söylenir. Mübalağa için tekrar edilir.

[2] Müslim, İmaret bölümünde, "Cennetin şehide vacip oluşu" konusunda 3/1509, No: 1901 de rivayet etmiştir.

[3] Esedül Ğabe: 4/290, No: 4066.

[4] 17-İsra-11

[5] 62-Cuma-11

[6] 2-Bakara-93

[7] 9-Tevbe-81

[8] 8-Enfal- 49

[9] 36- Yasin - 47

[10] 28-Kasas-57

[11] 47-Muhammed-20

[12] 3-Âli İmran-166,167

[13] 2-Bakara - 81

[14] 16-Nahl - 107

[15] 6-En'am - 43

[17] 35- Fâtır - 7,8

[18] 4-Nisa - 104

[19] 3-Âl-i İmrân - 173

 

Copyright 2018 © RAHLE DERGİSİ