YÜKSEK OSMANLI DÖNEMİNDE EĞİTİM - rahle.org

YÜKSEK OSMANLI DÖNEMİNDE EĞİTİM - rahle.org

YÜKSEK OSMANLI DÖNEMİNDE EĞİTİM


Facebookta Paylaş
Tweetle



Tarık Yalçın

Osmanlı devleti, kendinden önceki müslüman devletlerde olduğu gibi eğitim- öğretime önem vermiş, her sancak büyüklüğündeki şehirde üniversite düzeyinde eğitim veren müesseseler tesis etmiştir. Bu müesseseler gerek idari-teşkilat açı­sından, gerekse eğitim-öğretim bakımından zamanın şartlarına uygun eğitim-öğre- tim kurumlan olarak varlığını devam ettirmiştir.

"Terbiye" olarak adlandırılan eğitimin, tedris olarak tanımlanan öğretimin ge­nel amacı;

1.   İdeal müslüman Osmanlı insanı yetiştirmek,

2.  İlmiye, askeri ve bürokratik kalemlere yetenekli ve vasıflı insanlar yetiştir­mek,

3.    İslam dinini eğitim-öğretim yoluyla nesilden nesile aktarmak.

Bu bağlamda Osmanlı devletindeki eğitim-öğretim;

1.   Yaygın eğitim veren müesseseler,

2.    Örgün eğitim veren medreseler (I)

3.    Yarı-örgün eğitim veren müesseseler diye gruplamak mümkündür.

Yaygın eğitim, genellikle Osmanlı devletinin her yerinde var olan halka eğitim veren müesseselerdir. Camiler, tekkeler, zaviyeler, dergahlar, sahaflar, ulema ev­leri, mevlevi haneler, köy odaları kıraathaneler.(2) Osmanlı toplumu kapalı bir toplum olduğu ve merkez-çevre ilişkisinin zayıf olmasından ötürü halkın büyük çoğunluğu yaşadıklan bölgelerde bu tür meclislerde eğitim ve öğrenme ihtiyaçla­rını yerine getirirlerdi.

 

Örgün eğitim veren müesseseler;

I.    Saray eğitimi

2.   Askeri eğitim

3.   Orta ve yüksek düzeyde eğitim veren medrese eğitimi olmak üzere üçe ayrılırdı.

Saray eğitimi. Enderun mektebi, Şehzadegan Mektebi ve Meşkhane'de ger- çek!eşirdi.(3) Enderun Mektebi, acemi ocağından veya Galatasaray, Edime Saray, İbrahim Paşa Sarayı gibi saray okullarını bitiren Hıristiyan çocuklanndan devlet adamı ve saray hizmetlisi yetiştirmek için alınan çocukların özel yetiştirildiği mek­tepti. Bu okula alınan Hıristiyan çocuklar, pençik veya devşirme sistemi denilen bir düzenleme ile seçilerek kabul edilirdi.

Şehzadegan Mektebi; şehzadelerin 7 ile 13 yaşlarında yetiştiği özel mektep­lerdi. Eğitimi Sıbyan Mekteplerine benzese de öğretimi padişahın insiyatifınde idi.

Meşkhane ise, saraydaki yetenekli iç oğlanın ve kızlann belirli sürelerle musiki öğrendikleri mektep (okul) idi.

Osmanlı devletinde askeri eğitimin ilk basamağı acemi ocağı olup bu ocağı bi­tiren, yeniçeri ocağı, topçu ocağı gibi üst eğitim kurumlarına geçebilirlerdi. Ace­mi ocağına pençik kanunu (4) veya devşirme (5) sistemiyle alınan hıritiyan ço­cuklar, sıkı bir askeri disiplinden ve eğitimden geçirilerek yeteneklerine göre ye­niçeri, topçu, cebeci, lağımcı ocaklarından birine gönderilirdi.

Orta ve yüksek düzeyde eğitim veren kurumlar ise medreselerdi. Osmanlı devletinde ki medreseler Büyük Selçukluların tipik nizamiye medrese geleneğini devam ettirmekle Anadolu Selçukluların, Moğolların, ve Memlukların medrese teşkilatının etkileri mevcut olmasına rağmen kendi içerisinde bir üstünlüğe ve sis­tematiğe sahipti.

İlk medrese OsmanlI'lar da Iznik’in 1329’da fethinden bir sene sonra bir ma­nastırın medreseye çevrilmesi ile yapıldı. (6) Orhan Bey tarafından kurulan bir

vakfın gelirleri bu medreseye tahsis edilmişti. (7) Bu uygulama daha sonra ki med­rese teşkilatının da temelini oluşturmuştu. Devletin sınırları genişledikçe medre­selerin sayıları arttırılmış, bir çok devlet adamı, hanım sultanlar, ulema medrese yaptırarak gelirlerinin önemli bir kısmını buralara aktarmışlardı.(8)

Osmanlı medreselerini Fatih öncesi ve sonrası diye, ikiye ayırmak daha ger­çekçidir. Çünkü Fatih öncesi medreseler, genellikle orta düzeyde eğitim veren medreseler olup, genellikle dini ilimler eğitiminin gerçekleştiği müesseselerdi. Fa­kat Fatih sonrası medreselerin, ihtisas medreseleri ve bugünün tabiriyle ilahiyat fa­külteleri olduğunu görüyoruz. Bu dönemden sonra medreselerin belirli külliyeler içerisinde olduklarını bu külliyelerde medreselerin yanı sıra cami, sıbyan mektebi, hamam, imarat, tabhane, türbe, şifahane ve kütüphanelerin olduğunu görmekte­yiz. Ali Kuşçunun, Fatih tarafından Ayasofya Medresesinin baş müderrisliğine atanması ile medreselerde akli ilimler de yeterince okutulmaya başlamıştır. Fatih Kanunnamesinde medreseler sıralanarak, bu medreselerde ders veren müderris­lerin maaşlan belirlenmiştir.(9)

Medreseler, Fatih'ten itibaren genel medreseler ve ihtisas medreseleri olmak üzere ikiye ayrılmıştı. Umumi medreseler, müderrislerin yevmiyelenne göre Ha- şiyeni Tecrid, Miftah, Kırklı, Ellili, Sahn-ı Seman Medreseleri gibi 6 kategoride sıra­lanıyordu^ 10) İhtisas medreseleri ise Darül Hadis, Darut-Tıb, Darul-Kurra olmak üzere üçe ayrılıyordu.( I I) Bu medreselerde eğitim, cumartesi sabah namazında başlar, perşembe öğle namazına kadar devam ederdi. Bazı medreselerde müder­rislerin durumuna göre pazar ve salı da olduğu görülmüştür. Medreselerde eği­tim iki yıldan altı yıla kadar çıkabilir, ihtisas medreselerinde altı ay kadar olabilir­di^ 12)

Osmanlı Devletin de medreselerde Fıkıh, Kelam, Tefsir, Usul, Akaid, Tasavvuf gibi dini ilim ile Mantık, Belagat, Lügat, Nahiv, Astronomi, Felsefe, Hendese, He­sap gibi akli ilimlerde okutulmaktaydı. Akli ilimler genellikle medrese dışında, nak­li ilimler ise camide okutulurdu.(l3)

Osmanlı devletinde genellikle medreselerde Sünni Mezhepler üzerine dersler verilir olmasına rağmen, balkanlarda ve doğu da Şii Mezhebine göre de eğitim- öğretim gerçekleşmiştir. Medreselerde özellikle belirli bir mezhebin (Hanefi) fık-

hı okutulmasına dikkat edilirdi. Yavuz Sultan Selim döneminde ise Maliki fıkhının öğretildiği medreseler açılmıştır.

Medreselerde ders veren hocalara müderris denilirdi. Bir medresede mutla­ka en az bir müderris bulunurdu. Maaşlannı görev karşılığı yevmiye veya üç ay­da bir ulufe olarak alırlardı. Müderrislerin azilleri veya tayinleri bağlı oldukları va­kıf mütevellisi tarafından yapılır, gerektiğinde bölgenin kadısı veya müftüsü de gerçekleştirebilirdi. Medreseden icazetname ile mezun olan müderrisler önce yirmili, sonra otuzlu, kırklı, ellili medreselere terfi edebilirlerdi. Müderrislerin yar­dımcılarına muid, Suriye ve Mısır'dakilere ise mufid denilirdi Medrese öğrencile­rine ise danişmend, suhte, softa, faki gibi isimler verilirdi.

Medreselerde felsefe de genellikle "Hidaye ve Ekmel", mantıkta "isagoci ve Şerhi", kelam da "Haşiye-i Tecrid", fıkıh da "Telvih Haşiyeleri", Akaid de "Taftaza- ni’nin Şerhi", Tefsir de "Zemahşeri'nin Keşşafı ile Beydavi'nin Envarü't Tenzil ve Esrarü’t Tevil" isimli tefsir kitapları okutulan klasik eserlerdi.

Osmanlı medreselerinin 16. yüzyıldan sonra kalitesini yitirdiğini, tedrisin bo­zulduğunu, Hocazade Ebus-Suud, Kadızade-i Rumi, Kınalızade gibi dehaların ye­tişmediğini görüyoruz. Bunun en önemli nedenlerinden birisinin Osmanlı Devle- ti’nin nakıs kaderinin medreselere de yansımasıdır. Çünkü devletin diğer kurum- larında ki bozulmalardan medreseler de nasiplenerek, dolaylı bir etkilenme oldu­ğu görülmektedir.

Nizamiye, Zeytuniye, Ezher gibi medreselerin ortaya çıkışları genellikle reka­bete dayalı ideolojik çıkışlardır. Ezher Medresesi, Şiiliği İslam dünyasında yaymak, Sünnilikle ilmi ve fikri mücadeleyi başarmak için kurulmuş, Nizamiye Medresele­ri ise, Şii entellektüelleriyfe olan mücadelesinde galip gelmek ve devlet ile eğiti­mi barışık hale getirmek için kurulmuştur. Osmanlı medreselerinin ne rekabet edecekleri medreseler, ne de aktivizmi ortaya çıkarabilecek ve yönlendirebile­cekleri konumu yoktu. Bu durum, eğitimin tek boyutluluğunu, şerhten ve zeyl- den öteye gidemeyen vasat, ezberi bir eğitim metodolojisini ortaya çıkarmıştır.

Şii gelenekte olduğu gibi medreseler devletten bağımsız değildi. Görünürde vakıflann elinde olmasına rağmen bütün medreseler Osmanlı ideolojisini yansıt- .30

 

maktaydı. Farklı görüş ve düşüncelerin özgür bir ortamda ortaya çıkması, bozuk- luklann artarak devam etmesini sağladı.

Osmanlı devletinde bir çok medrese kökenli ayaklanma olmasına rağmen bu ayaklanmalar ideoloji ve bilimsellikten yoksun kişisel başkaldırılardı. Devlete karşı hiçbir zaman güç olamayan, sürekli devletin gölgesinde kalmaya çalışan bu med­reseler eskiye, değişen zaman koşullarına aldırmadan devam ettirmeye çalıştılar.

Nakli ilimlerdeki tutukluk, akli ilimlere de yansıdı. Zemahşeri’nin tefsiri açıla­mazken, Uluğ Bey'in Z.C'si de açılamadı. Sürekli Kadızade-i Rumi'nin, Ali Kuş- çu'nun, Hocazade’nin eserlerine şerhler yazıldı.

Medreselerin bozulma nedenlerinden birisi de medrese geleneğinin de bir sal­tanata dönüşmesidir. 15 yaşından küçük müderns çocuklar otuzlu, kırklı hatta da­hil ve hariç medreselerde müderris olarak görev almaya başladılar.

Yan örgün eğitim kurumlan ise, Hassa Mimarları Ocağı, mesleki eğitim veren Loncalar ve Sıbyan Mektepleri'dir.

Hassa Mimarları Ocağı, mimar yetiştirmek için belirli sürelerle devlet eliyle ve­ya mimarlar tarafından açılan kurs biçimindeki okullardır. Genellikle kurs, bir ca­minin veya köprünün yapımına başlanmasıyla başlar, bitirilmesi ile sona ererdi.

Loncalar esnaf teşkilatları olup aynı zamanda birer eğitim yeri idiler. Anadolu Selçuklu ve beyliklerinden miras alınan bu okullarda çeşitli dönemlerde zanaat ve sanat dersleri çırak, kalfa, usta hiyerarşisine göre verilirdi. Herhangi bir Lonca’dan icazet ile mezun olan ustalar kendi işyerlerini açabilirlerdi. Her Loncanın kendisi­ne ait bir tarikatı vardı. Osmanlı Devletini de loncalarda yaygın olan tarikatlar, bektaşilik, mevlevilik, ahilik, kadirilik idi.

Sıbyan Mektepleri ise, her mahalle camisinin yanında yer alan medreseler idi. Bu mekteplerde 5-6 yaşına gelmiş olan kız ve erkek çocukları birlikte, mahalle imamı veya yetkilisi biri tarafından eğitilir ve öğretilirdi. Bu okullarda elif-ba, hesap, ilmihal, Kuran okuma gibi dersler verilirdi. Bu mekteplerde dersler aralıklı olarak sabahtan ikindiye kadar sürerdi. Bu mekteplere devam zorunluluğu yoktu.

Osmanlı devleti klasik dönemde kendi kendine yeterliliği önemseyen, birey­den çok topluma yönelik bir eğitim politikası amaçlamış ve ortaya koymuştur. Bu politika bir Osmanlı tipilojisininde ortaya çıkmasını sağlamıştır.

Kaynaklar:

1.    Osmanlı Ansiklopedisi. Cahit Baltacı. Cilt:2, S:9 İst. 1993

2.     Kıraathaneler, kahve kültürünün Şam yoluyla Osmanlı Devleti’ne girmesiyle (başta İstanbul olmak üzere) 1525’lerden sonra yayılmaya başlamıştır.

3.     Türk Eğitim Tarihi. Yahya Akyüz. S:78. İst. 1999

4.     Kapıkulu Ocakları I. İ. Hakkı Uzunçarşılı. S:7 Ankara. 1988

5.     A.g.e. İ. Hakkı Uzun Çarşılı S:9

6. İlmiye Teşkilatı. İ. Hakkı Uzunçarşılı S:l Ankara. 1988 OsmanlIlarda Devlet Teşkilatı. Yusuf Halaçoğlu. S: 136 Ankara 1989

7.     İlk Osmanlı Medreseleri. Mustafa Bilge. S:73 İst. 1984

8.     15-16. Asırlarda Osmanlı Medreseleri. Cahit Baltacı S: 18-19 İst 1976

9.     Osmanlı Kanunnameleri. Ahmet Akgündüz S:229

10.    Tarih Ansiklopedisi. S:23

11.    İslam Medeniyeti ve Müesseseleri Tarihi S:37l

12.    Osmanlı Devlet Teşkilatı. S: 122

13.    M. Bilge. A.g.e. S:42-43


Copyright 2018 © RAHLE DERGİSİ