SEYYİD KUTUP(2) ALİM VE ŞEHİD - rahle.org

SEYYİD KUTUP(2) ALİM VE ŞEHİD - rahle.org

SEYYİD KUTUP(2) ALİM VE ŞEHİD


Facebookta Paylaş
Tweetle



Hasan Sürmeli

MÜSLÜMAN KİMLİK



Seyyid Kutup hakkında en büyük iftira, O’nun da diğer bazı Mısırlı yazarlar gibi 'yaşlandığı zaman İslam için yazmaya başlaması' veya bir başka deyişle Haşan el

 

Benna'nın yetiştirdiği gençliğin baskısı ile İslam'a yöneldiğidir.

Şehid Seyyid Kutup, hiçbir zaman tereddüt içinde olmamış, sürekli kendi azim ve iradesiyle dünya Müslümanlarına örnek bir şahsiyet olarak, İslâmî gayelere yönelmiştir. İslam için kanı, canı ve malı ile seferber olmuş ve böylece sözlerindeki samimilik, yazdıklarındaki içtenlik ile bütünleşmiştir.

O, yalnızca İslam için çalışan bir ruh yapısı ile, maddeye ve şöhrete karşı çıkmıştır. Hiçbir zaman, hiç kimsenin boyunduruğuna girmemiş, zalimlere asla boyun eğmemiştir.

Kardeşi Muhammed Kutup'un el Müctema dergisinde Seyyid Kutupla ilgili anlattıklan O’nu bize tam olarak tanıtmaktadır.

Birlikte okuyalım:

"Seyyid Kutup'un ilk yöneldiği uğraş, edebiyattı. O dönemlerinde yayınladığı bazı makalelerde siyasi bir tavır alış pek yoktu. En çok etkisinde kaldığı yazar ise Abbas Mahmud el-Akkad idi.

O’nun siyasetle teması, o zamanda bütün ülke gençlen gibi dönemin parti­lerinden birine girmesiyle olmuştu. Fakat daha sonra partilerin, milletin isteklenni Mısır'da yerine getiremeyeceklerini düşünerek 1947 yılında Yeni Fikir bir gazete çıkardı. Bununla toplumun rahatsızlıklarına İslâmî çözümler arıyordu.

Seyyid Kutup hiçbir dönemde komünist ya da sosyalist olmamıştır. Onun ilk dönemini sosyalizmle buluşturanlar öyle sanıyorum ki bir yanlış anlamayla bunu yapıyorlar.

Seyyid Kutup’un Yeni Fikir gazetesini yayınladığı zamanda komünistlerin Yeni Fecir adlı gazeteleri vardı. Seyyid Kutup'un çıkardığı Yeni Fikir, komünistlerin yayın organıyla en etkili mücadeleyi yapan bir gazeteydi.

Seyyid Kutup'un dava eserlerinin ilki, İslam'da Sosyal Adalet’, İkincisi 'Cihan Barışı ve İslam’, üçüncüsü de İslam ve Kapitalizm Çatışması'dır.

Seyyid Kutup'un genel anlamda edebiyatı bırakıp İslam edebiyatına yönelmesinin sebebi de edebi açıdan Kuran üzerinde çalışmış olmasındandır.

Çünkü Kuranda aynı kelimelerin değişik yerlerde tekrarı, fakat ayrı anlamlara gelmesi O’un dikkatini çekmişti. Bu dikkatin eseri olarak "Kuran ‘da Edebi Tasvir" adlı kitabını yazdı.

Bu eserin ardından yayınladığı ‘Kuran'da Kıyamet Sahneleri' adlı kitabını da aynı çalışmanın tatbikat safhasını ortaya koymaktadır.

Eserleri

Seyyid Kutup'un eserlerini başlıca iki kısma ayırmak mümkündün

A- Edebi çalışmaları

B- Fikri çalışmaları

Her iki sahadaki eserlerini burada toplu olarak alalım:

A- Edebi çalışmaları

1-   Topluma Karşı Şairin Görevleri

2-    Kuran'da Edebi Tasvir

3-     Kuran’da Kıyamet Sahneleri

4-     Edebi Eleştiri ve Usul ve Metod

5-     Köy Çocuğu -roman-

6-     Dikenler -roman-

7-     Sihirli Şehir -roman-

8-     Dini Hikayeler

B- Fikri çalışmaları

I - İslam’da Sosyal Adalet

2-     İslam Kapitalizm Çatışması

3-     Cihan Barışı Ve İslam

4-     İslam Toplumuna Doğru

5-     Fizilalil Kuran

6-     İslam Düşüncesinin Özellikleri

7-     İslam Ve Medeniyetin Problemleri

8-     Islami Araştırmalar

9-     Gerçek Din Budur

10-    İstikbal Islamındır

II- Yoldaki işaretler

DAVA ÖNDERİNİN TEVHİD FİKRİ

Bir bütün olarak okunduğunda görülecektir ki, Seyyid Kutup, eserlerinde bir tek noktaya ağırlık vermiştir. Bu nokta Kelime-i Tevhid'in gerçek anlamına yönelmektedir.

Seyyid Kutup, Kelim-i Tevhid’in özünü çoğu kimsenin bilmediğini düşünüyor­du. Bunun için de, imanın gerçek vasıfları Kitap ve sünnete göre açıklansın istiy­ordu. O, insanların genelinin bu vasıfların şuuruna eremediklerini hissediyordu.

Seyyid Kutup insanlara gafil oldukları hususlarda emretmek değil, onlara açıklamak, onları yönlendirmek fikrini savunuyor, Allah'ın yolunda olmayanlar için ‘kesin olarak İslam'a dönmeleri gerekir ki kurtuluşa ulaşabilsinler’ diye düşünüyor­du.

Burada şu iki noktayı göz önünde tutmak gerekir.

 

Bundan dolayı Kutup "Biz davetliyiz, yargılayıcı değiliz, bizim görevimiz insan­lara hüküm çıkarmak değil, onları Tevhid’in şuuruna erdirebilmektir. Bu şuura ermek Allah'ın şeriatı üzerinde yürümekle mümkündür” diyordu.

Burada iki noktayı gözden uzak tutmamak gerekir.

Birincisi Seyyid Kutup' un yazdıkları Kitap ve Sünnete aykırılık taşımaz, çünkü Tevhid'in şuuruna duymaktadır.

İkincisi yazdıkları Haşan el Benna'nın fikirleriyle çelişmez. Çünkü el-Benna Müslüman Kardeşlerin imamıdır, kurucusudur.

Ve Seyyid Kutup'un bir Müslüman olarak tavrı Haşan el-Benna'nın şu sözüne uyan

"İmanlı insan, Kelime-i Şahadet getirip onun ruhuna uygun hareket eden insandır."

SİYASETE BAKIŞ

Seyyid Kutup, her bir sosyal sistemin kendi içinde bir felsefesi olduğuna inanır. Siyasi sistem ve üzerinde biçimlendiği esaslar, ekonomik sistem ve üzerinde geliştiği fikirler, ahlaki sistem ve dayandığı ölçüler kendilerine uygun amaçları uygulamanın doğal bir sonucu olarak problemlere uğraşma çareleri ortaya koy­duktan gibi, kendi içlerinde de bir bütünlük gösterirler. Ancak böyle bir sistem insanı tanıyabilir. Bundan dolayı Seyyid Kutup'un siyasi görüşlerini açıklamak O'nu daha iyi tanıyıp anlamak bakımından gereklidir.

Seyyid Kutup, günümüz ideoloji ve sistemlerini, inanç temelinden kaynaklanan özel bir bakış açısı içinde yorumlar.

ÇAĞIN MİLLİYETÇİ DÜŞÜNCELERİNE BAKIŞI

Seyyid Kutupa göre, milli ve ırki görüşler geçen iki yüzyılın ihtiyaçlarından ve insani ruhun zayıflamasını önlemek için ortaya çıkmıştır. Bugün ise geçmişin kalıntılarından biri olmuştur. Çünkü bugün milliyetçiliğin yerini sosyal bir adalet düşüncesi almıştır. Beşeri bölünmede dünya, milliyetçi çizgiyle üç yapıya ayrılın

Batı, doğu ve bloksuzlar.( I)

Batı ve doğu, emperyalizmi sürdürürken, bağlantısızlar bir acizlik içindedir. Çünkü onların açık bir düşünceleri yoktur. Ayrıca sabit bir düşünce temeline de dayanmazlar. Emperyalist devletlerin körüklemeleri sonucunda bu grubu temsil eden Afrika ve Asyalılar kitlesi diye adlandırabileceğimiz bağlantısızlar parçalanmış bir topluluktur. Aralarında ortak bir hedef yoktur. Tersine aralarında köklü ihti­laflar vardır. Örnek olarak, Pakistan ve Hindistan arasında Keşmir meselesi yıllar­dan beri sürmektedir. Durum böyle olunca emperyalizmin kışkırtmalarını gidermeksizin, bu devletler grubunun da bir güç olarak varlığını dünyaya hissettirmeleri mümkün değildir.

KAPİTALİZM ve KOMÜNİZME BAKIŞI

Seyyid Kutup'a göre kapitalist sistem, yada çok kullanılan adıyla demokratik sis­tem, Avrupa insanının feodal yapıdan kurtuluşuna zemin hazırlamıştır. Bu düzen, kişisel çalışma hürriyetiyle üreticiliğin zirvesine ulaşma fırsatı vermiştir. Ancak, feo­dal sistemin yıkılışı için verilen hürriyetin kötüye kullanılır olması, bütün ekonomik felaket ve bunalımların kaynağı olan faiz ve karaborsanın ve bunun sonucu olarak da ekonomik emperyalizmin doğuşunu getirmiştir. Bu da bir başka sömürüdür.

Kapitalizm bütünüyle maddeye dayalı bir düzen olup, insanın fıtratına zıttır. Her şeyi menfaatlere bağlamasıyla ahlakı yok eder. Hakim ve zengin sınıfa her durumda arka çıkar. Böylece toplumda dengesizlikler ve uçurumlar meydana gelir.

Komünizme gelince, o da beşeri bir sistem olarak kapitalizmin düştüğü hata­lara düşmüştür. Esasen komünizm yemekten, içmekten daha ilerisini düşünmeyen bir cüce ideolojisidir. O da maddeye dayalı sistemiyle insanlığa terstir.

Bu sistem, burjuva tabakasının ortadan kaldırılmasıyla insanların dıştan bir baskı ve etki olmadan toplumun menfaatlerini kendi menfaatlerinden daha üstün tuttuğunu ileri sürer. Oysa bu ileri sürdüğü durum, komünizmin insan tabiatından habersiz olduğunu açıkça gösterir. Ayrıca her şeyin özellikle kendi zıddını içerdiği mantığından yola çıkarsak, bu sistemin kurulmasının ana temeli olan sınıf çatışmalarının komünizm gelince sona ereceği büyük bir yalandır. Çünkü

yukarıdaki zıtlıklar ilkesi gereğince çatışma sürecek ve sonuç komünizmin yıkılması olacaktır.

Gerçekten de dünyada komünist sistemlerin birer birer çöktüğünü görmek­teyiz ki Seyyid Kutup yıllar önce burada belirttiğimiz konu ile ilgili düşüncelerinde ne kadar isabetli düşündüğünü bize bir kez daha göstermektedir.

ÇAĞDAŞ TOPLUMLAR ve SEYYİD KUTUP’UN YORUMU

Şehid Seyyid Kutup, toplumları başlıca ikiye ayırın

1-   İslâmî Toplumlar, yani medeni toplumlar.

2-   Cahiliyye toplumları, yani gerici toplumlar.

İslami toplumlar, Allah’ın şeriatini kabul eden toplumlardır. Bunlar Allah'ın mutlak birliğini, inanç ve yol olarak gerek sözle ve gerekse fiil olarak ibadetin yalnız Allah'a yapılmasını esas alan toplumlardır. Hakimiyyetin kayıtsız şartsız Allah’a ait olduğunu kabul eden toplumlardır. Her ferde irade özgürlüğü, batıl köleliklerden kurtulma hak ve hürriyetini verir. Dini esaslardan olan ibadetlere alışkanlık kazanmış olmakla yetinmez, şeriatini bütün şubeleriyle uygular. Bu toplum kendi istekleri, arzuları doğrultusunda bir sistem meydana getirmez. Yalnızca Allah'ın iradesine ve Rasulü’nün tebligatına uyar.

Cahiliyye toplumları ise, İslam'ı din olarak kabul etmeyen, ilkelerine kulak asmayan, İslam şeriatine ve ahlakına göre davranmayan toplumlardır.

Cahiliyyenin anlamı, Allah'ın şeriatinin, ekonomik sosyal ve ahlaki, yani her sahada tatbik edilmeme durumudur. Cahiliyye yalnızca putlara tapma ve bunun gereği olarak uydurma ilahların karşısında eğilme değildir. İlahları temsil eden putlar, başkalarına kendilerine boyun eğeme mecburiyeti koyan despotlar ve tağutlar gibi yeni yeni ilahların işareti olabilirler. Cahiliyye daima insanlığın karşısında duran ve tarih boyunca ondan ayrılmayan devamlı bir tehlikedir. Biz bugün, İslam’ın ortaya çıkışındaki dönemin cahiliyetinden daha kötü bir cahiliyye yaşıyoruz. İnançlar, taklitler, kanunlar, kültür-sanat ve etrafımızdaki her şey bunu gösteriyor.

Bütün toplumlar, ister komünist, ister kapitalist, ister putperest, ister Hristiyan, ister Yahudi olsun, hepsi cahiliye veya diğer bir söylemle gerici toplumların bir parçasını oluşturuyor. Çünkü insanın ruhsal özelliklerine göre değişen şekillerde önceliği maddeye vermekle bunu yapıyorlar. Yani insanlık ikiye ayrılmış:

 

1-    Emredenler, hükmedenler,, efendiler, hakimler...

2-     Her türlü şeref ve hürriyetten mahrum, yalnızca emredenleri yapan mahkumlar, çağdaş köleler...

İnsanlık bu cahiliyyeden ancak gerçek anlamda İslam’a dönmekle ve Allah'ın ipine sımsıkı sarılmakla kurtulabilir.

Kaynakça:

-     Çağın Önderleri, İlke Yayınları

-     islami Hareket Metodu ve Seyyid Kutup, Risale Yayınları


Copyright 2018 © RAHLE DERGİSİ