Muhammed Arslan
Strateji; bir yönüyle, ilgili cemiyetin selameti için, kararın menşei ve sağlayacağı menfaati sahiplenecek zeminin tanımlanmış ve türetilmiş esaslarına uygun olarak verilmiş bir kararı hedefe taşıyacak ana güzergahları tanımlar.
Tecrübi ve/veya mutat hallerin kararını uygulama stratejisi alışılmışların yinelenmesi olduğu için zihinsel bir çaba gerektirmez. Stratejiyi zihinsel üretimle eş zamanlı taktik geliştirme şeklinde tanımlayanlar açısından, bu durum strateji değildir.
Diğer yandan tanımlı erkin daha derin ve daha sürekli hedefler için biçtiği süreçlerin stratejisine denk düşen birtakım davranış kalıpları da strateji olarak ele alınır. Gözlemci açısından bu durum strateji olarak görülse de, söz konusu davranışın amilleri açısından alelade bir uygulama olabilir.
Stratejinin karmaşıklığı gözlemcinin kendini tanımladığı zemine bağlıdır. Bir stratejinin karmaşıklığı, kontrol parametrelerinin ve uygulanma sürecindeki fonksiyonların çeşitliliği hedefin büyük menfaatler doğuracağı anlamına gelmez, belki strateji sahibinin konuya verdiği önemi gösterir.
Böyle bir durumda İslam'ın, iman ve amel taleplerinden sonra, hakkı tavsiye (iman edenin hür iradesiyle bilerek iman etmesi, inkar edenin de hür iradesiyle bilerek inkar etmesi, adaletin tesisi) talebine verilen cevap, resmi erkin temsilcileri açısından, strateji olarak algılanacaktır.
Kulluğun ibrazı, davetin mesajının prangasız zihinlere ulaşması ve adaletin tesisinde dinin izleyicilerinin yolu ister strateji olarak tanımlansın, ister tanımlanmasın dinin elçisi tarafından zaten şekillendirilmiştir.
Resmi erk üniter-ulus devlet tanımlamasını benimseyen modernizm safındadır. Bir modernist ulus devletin dört sac ayağı vardır, ideolojik, ekonomik, askeri ve yargı:
Bir devlet şekli öngören, devlet mekanizmasını ve hiyerarşisini belirleyen, bunun düşünsel temellerini de hesaba katan, toplum kaynaklarının kullanımına dair projeleri olan, toplumu bu modele göre şekillendirecek eğitim süreci ve içeriğini tanımlamış bir kültürün ideolojisi var kabul edilir. Günlük yaşamı idame etmenin (yemek, içmek, barınmak, üremek için yapılan çalışmalar) dışında, insan hayatına bir hedef ve şekil vermeyi sağlayan her hangi bir ideal için, bir fikre sahip olmak, fikir üretmek ve bu fikri yaymak, ideolojinin karşılıklarındandır.
İdeolojiye göre şekillenmiş parasal hareketler ve mal biriktirmeler, ideolojinin hakim olması için ideolojik erkin kullanımına tahsis edilmiş paralar ve bunlara yönelik düzenlemeler ekonomik bir oluşum olarak değerlendirilir. İdeal model eğitimi veren ve verecek okullar için para biriktirmek, bu okulların insan gücünü finanse etmek, ideallerin hayat bulması için tanımlanmış insan gücünü (ideolojik erki) beslemek, para ve teçhizat bakımından ayakta tutmak, bunun için tanımlanmış süreçler kurmak (vergi sistemi) ekonomik ayağın unsurlarındandır.
Bir toplumsal hareket, gerek kendi iç dengesini, gerekse kendini dış unsurlardan koruma amaçlı ve gerekse söz konusu dış alanlara nüfuz için eğitilmiş şiddet bulunduruyorsa askeri özelliği var demektir. Yaptırım gücünü artıran tüm varlıklar bunun karşılığıdır. Ancak daha çok yaptırım gücüne yönelik tanımlanan insan (asker) ve bu insanların kullanımına tahsis edilmiş caydırıcı teçhizat (silah ve mühimmat) düzenlemesi askeri unsurlardandır.
Bir kültürün doğru-yanlış, hak-haksızlık kavramlarıyla şekillenmiş ve hakkın haklıya teslim edilmesi için teşekkül edilmiş bir mekanizması varsa yargı sistemine sahip olduğu anlaşılır.
Modernist bir devlet, herhangi bir oluşumda, bu ayaklara tekabül eden bir unsura rastladığı zaman, söz konusu oluşumu devletleşme yolunda görüp "evrimsel doğal selleksiyon refleksi" verir. Aslında tahammül etmemesine rağmen, dünyadaki tüm ulus devletlerin askeri ayağa sahip muhalifleriyle başları dertte olduğu için, bu çerçevenin dışında kalan oluşumlara, yani sivil toplum örgütlerine gözlemci ama ilgisiz kalmaktadır.
Bir sivil toplum örgütü yada bu kapsamdaki herhangi bir topluluksa! oluşum, hakim erkin inisiyatifi dışında bir dünya modelini benimsemiş ise, egemenlerin tepkisi şu şekilde gelişin Önce söz konusu oluşumun faaliyet alanını, kendi terminolojisine uygun bir şekilde tanımlanabilir/denklemlendirilebilir bir alana izdüşümünü almaktadır (Yani "bu insanlar ne istemektedirler?", "ne kadar kapasiteye sahiptirler?" ve "gelişimlerinin sonucu nereye kadar gider?" sorularına cevap
ararlar). Böylelikle rasyonel ölçülerde, neden-sonuç ilişkisi ile durum teşhisi kolaylaşmaktadır. Eğer beklenilen sonuç kabul edilemez yada risk alınamaz bir sonuç ise; bu durumda, söz konusu oluşum için yok etme süreci başlatılır. Onu, psikolojik harp çerçevesinde, ellerindeki medya organlarını ustaca kullanarak, kendi dört saç ayağından daha güçlü olduğu, daha avantajlı olacağı diğer alana çeker. Örneğin; farklı bir yaşam tarzı öngören bir kültür ve mensupları, toplumsal alandan dışlanarak terörize edilir, taşkınlığa/şiddet kullanmağa zorlanır ve böylece bu grup için, cebir kullanılması -tüm gözlemciler açısından- meşrulaşır. Veya kısa periyotlu bir iktidar sunup, söz konusu modelin mevcut toplum yapısı üzerinde başarısız kalmasını sağlayarak ideolojik yoksunluğunu kanıtlar.
Kulluğun ibrazı, davetin mesajının prangasız zihinlere ulaşması ve adaletin tesisinde dinin izleyicilerinin yolu ister strateji olarak tanımlansın, ister tanımlanmasın dinin elçisi tarafından zaten şekillendirilmiştir.
İslam Allah'a kulluk menşeine sahip olduğundan, tüm kavramsal dünyası, dünya hayatı ve hedefleri, yani insanının her şeyi Allah tarafından tanımlanmıştır. İslam ne modernisttir, nede modernist değilidir, ne gelenekçidir, nede gelenekçi değilidir, ne kominist/kapitalisttir nede değilidir, nede bunların ara kesitidir. İslam kendi kelimeleriyle ve dünya görüşüyle kendisini ifade etmiştir. Elbet söz konusu sistemlerin kabulleriyle yada retleriyle şeklen benzeşen yanları olacaktır. Ama o bunlara benzemek, yada onlardan uzak olmak veyahut onlar arasında orta yolu bulmak için gelmemiş, o sadece insanı yaratan, yarattığının ne olduğunu bilen ve yarattığına şefkatle yaklaşıp ona uygun olanı, kaldırabileceğini yazan Allah’tan gelmiştir. Onun için temelde hepsi modernist olan dünya nizamlarıyla alıp veremediği yoktur. O insanlığı yalnız özgürce (muharraran) Allah'a kulluğa ve kulluğu özgürce yaşamağa çağırır.
Kulluğun ibrazı, davetin mesajının prangasız zihinlere ulaşması ve adaletin tesisinde dinin izleyicilerinin yolu ister strateji olarak tanımlansın, ister tanımlanmasın dinin elçisi tarafından zaten şekillendirilmiştir.