Muhtemelen varlık aleminde kendisi ile ilgilenen varlık yoktur; sadece anı yaşarlar, yaşam mücadelesi verirler. İnsan denen mahluk ise bunların yanında kendini ve yanındakini anlamaya da çalışır. Bu yönüyle, insanı anlama çabası, varlık problemidir.
Diğer yandan din de insana hitap eder. Onun kamil bir insana inkişafına yol hazırlar; bunun için eğitir, terbiye eder, korur, kollar, yolunu açar, motive eder.
Yani bizim gibi İslam dinine iman etmiş, gönül vermiş insanın meşgale alanı yine kendisi gibi bir varlık olan insandır.
Buharî’de geçen "İnsanlara anlayabilecekleri şeyleri anlatın! Allah ve Resulünü yalanlamalarını ister misiniz!" sözünün hikmeti de bu olsa gerek. (İlim, 49; bnz. Müslim, Mukaddime, 5) Yani muhatabımızı anlayarak mesajımızı algılamasını sağlama arzusu.
İslam ve imanla başlayan yolculuğumuzun ihlas ile kalitesinin ikamesi aynı zamanda bir ömür Müslümanca yaşamanın da teminatıdır. Bu gerçekten hareketle yaptığımız her işte, çevremize bizden neş'et eden her pratikte kaliteyi önemsemek durumundayız. Bu, asgaride muhataplarımızın anlayabilecekleri bir kalite seviyesi ile yetinmek şeklinde değil, daha da ötesinde içimizde gizlediğimiz hislerimizi bile bilen Allah'ın rızası ve muhabbetini celbedecek ihlasla olmalıdır.
Dergimizin bu sayısında İnsanı Anlamak üzerine yoğunlaşıyoruz.
İnsanı tanıyan kendini tanır. Kendini tanıyan Rabbini tanır. Rabbini tanıyan ise insanlarla "Müslüman Kardeşçe" ya da ortak kelimeler etrafında "komşuca" yaşar, ta ki Rahmet-i Rahman’a ram olanak dek...
Selam ve dua ile.
Abdullah EĞİLMEZ