Sünnetin Anlaşılmasında Pratik Çözümler - rahle.org

Sünnetin Anlaşılmasında Pratik Çözümler - rahle.org

Sünnetin Anlaşılmasında Pratik Çözümler


Facebookta Paylaş
Tweetle

Muh. ZAHİD 

 

Hz. Peygamber’in (sav) uygulamaları Müslümanların hayatlarının tanziminde muhtaç oldukları kusursuz bir örnekliktir. Aynı zamanda İslam’ın temel kaynağı olan Kur’an’ın tam olarak anlaşılabilmesi de ancak Sünnet ile mümkündür. Bu noktada sünnetin, ona tabii olma çabası içerisinde olanlara yaklaştırılabilmesi için gösterilen her gayret çok değerlidir.

Makalemiz, bu söze binaen, Sünnetin ruhunu anlama ve içeriğinin doğruluğunu tespit noktasında bir nebze olsun katkı sağlaması amacı ile hazırlanmıştır. Sırası ile aşağıda sunacağımız başlıklar, Müslümanların kendi peygamberlerinin (sav) sözünü en iyi şekilde kavrayıp tasdikleyebilmesi için kolaylıkla uygulayabilecekleri bir metodun özeti şeklindedir. (Daha detaylı bir değerlendirme için bkl. Yusuf el-Karadavî’nin Sünneti Anlamada Yöntem adlı eseri…)

1. Sünnetin Kur’an Işığında Anlaşılması

Sünnetin istismar, tahrif ve benzeri yanlış algılamalardan uzak bir şekilde anlaşılabilmesi için öncelik arz eden hususlardan birisi de; sünnetin subutu kat’i (yani kesin ve mutlak delil) olan Kur’an ışığında anlaşılmasıdır.

 

Enam Suresi 115. ayette Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

“Rabbinin sözü hem doğrulukça, hem de adaletçe tamamlanmıştır. O’nun sözlerini değiştirebilecek hiç kimse yoktur. O işitendir, bilendir.”

Çünkü Kur’an İslam’ın temeli ve Müslümanın her hareket ve tavrını ona göre belirlediği kaynak konumundadır.

Hz. Peygamber’in Sünneti ise Kur’an’ın hayata aktarılmış şeklidir. Yani insanların Kur’an’ı daha iyi anlayabilmeleri için detaylandırılarak koyulmuş örnekliğidir. Hz. Peygamber’in burada misyonu insanlara indirileni onlara beyan etmektir.

Kuran ve sünnet arasında ilişki bu çerçevede anlaşıldığında; Kur’an’ın kendisini beyan eden sünnetle ters düşmesi düşünülemez. Bunun içindir ki Kur’an’da açıkça belirtilmiş (muhkem) ayetlerle çelişen sahih ve sabit hiç bir sünnet yoktur.

Eğer herhangi bir Sünnet ile Kur’an’ın çeliştiğine dair bir iddia var ise bu; ya o sünnetin sahih olmaması, ya yanlış bir anlamanın söz konusu olduğu, ya da çelişkinin hakikatte değil; vehme dayalı olması gerekir. Bu konuya misal teşkil etmesi açısından hadis diye iddia edilen, kadınlar hakkında söylenmiş şu sözü değerlendirebiliriz:

“Onlarla istişare edip, onlara muhalefet edin.” (Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ, c.2, s. 4, nu: 1529)

Bu sözün batıl ve yalan olduğu hadis olmadığı Kur’an’da geçen şu ayetle hemen anlaşılmaktadır:

“Anne-baba aralarında danışarak ve anlaşarak (çocuklarını) sütten kesmek isterse, ikisine de sorumluluk yoktur.” (Bakara: 233)

 2. Bir Konu Hakkındaki Bütün Hadislerin Bir Araya Getirilmesi

Sünnetin doğru anlaşılması için yapılması gerekenlerden birisi de, bir konuya dair eksik nokta bırakmayacak şekilde, ilgili tüm hadislerin bir araya getirilmesidir. Sünnet; Kur’an’ın kapalılık arz eden noktalarını açılayan kısa açıklamalarını detaylandıran bir misyona sahiptir. Aynı şey sünnetin kendi içerisinde de geçerlidir. Bu nedenle de hadislerin bir araya getirilerek anlaşılması en güzel olanıdır.

Konuya dair Müslim’in Ebu Zerr’den (ra) rivayet ettiği hadisi ele alalım: “Üç kişi vardır ki kıyamet gününde Allah onlarla konuşmaz: 1. Verdiğini ancak başa kakmak için verip, başa kakan kişi, 2. Yalan yeminle malına revaç sağlamaya çalışan kişi, 3. Ve elbisesini uzatan kişi.” (Müslim, İman, 46,)

Bu hadiste elbisesini uzatandan muradın zahiri manada elbisesini uzun tutan kimse olup olmadığını Sahih-i Buhari’de geçen şu hadislerle anlamaya çalışalım. Buhari kibir olmaksızın elbisesini sürüyen babında; Abdullah İbn Ömer hadisini rivayet etmiştir. O şöyle buyuruyor:

“Kim elbisesini kibirle sürürse, Allah kıyamet günü ona bakmaz.” Hz. Ebubekir dedi ki: “Ey Allah’ın Resûlü! Elbisemin iki eteğinden biri sarkıyor, ancak onu kaldırıyorum buna (ne dersin?)” Bunun üzerine Nebî (sav) “Sen onu kibir olarak yapanlardan değilsin.” buyurdu. (Buhari, Libas, 2)

Elbiseyi uzatma babında görüldüğü üzere bir konuya dair tüm rivayetlerin toplanması hadislerin ve o konunun doğru anlaşılması açısından çok önemlidir. Böyle bir çalışmaya gidilmemiş olsaydı; belki de bu baba dair bize ulaşan hadislerden, kibrin Müslümana yakışmayan bir haslet olduğu değil de, sadece zahiri anlamda elbiselerin uzatılmaması gerektiği anlaşılabilecekti.

3. Birbirine Muhalif Gibi Görünen Hadislerin Değerlendirilmesi

Hüküm çıkarılan şer’î nasslar (kurallar) aslında birbiri ile çelişmez. Fakat bir çelişki varmış gibi gözüküyorsa da, hakikat ta böyle bir çelişki olmadığı görülür. Burada yapılması gereken varmış gibi gözüken çelişkiyi gidermektir.

Manayı zorlamaya veya saptırmaya gitmeden iki sahih hadisin birbiri ile birleştirilerek çelişkinin giderilmesi mümkün ise; bu nasslar arasında tercih yapmaktansa, bunları birleştirmek daha iyidir. Sahih hadis ifadesini kullandık çünkü zayıf hadisler bu konuya girmez.

Konuyu, kadınların kabir ziyaretleri ile ilgili vârid olmuş hadisler üzerinden değerlendirebiliriz. Kadınları kabir ziyaretinden men eden hadislerden biri Ebu Hureyre’nin şu hadisidir: “Nebî (sav) kabirleri ziyaret eden kadınlara lanet etti.” (Tirmizi, Cenaiz, 61)

Konu sadece yukarda zikretmiş olduğumuz hadis çerçevesinde değerlendirildiğinde; kadınların kabir ziyaretinin caiz olmadığı kanaatine varılabilir. Kadınların kabir ziyaretinin yasaklandığına dair sahih hadisler olduğu gibi; belli bir süre sonra bu yasağın kalktığına dair hadisler de vardır:

“Sizi kabirleri ziyaretten yasaklamıştım. Artık onları ziyaret edebilirsiniz.” (Ahmed, Müsned, c.3, s.38.)

“Kabirleri ziyaret edin, çünkü o, ölümü hatırlatır.” (Müslim, Cenaiz, 36)

Hadisler tetkike tabi tutulduğunda; bir dönem kadınların kabir ziyaretinden men edildiği ama daha sonra bu yasağın ortadan kalktığı anlaşılacaktır.

4. Hadisin Varid Olduğu Şartlar Çerçevesinde Anlaşılması

Hz. Peygamber’in (sav) sünnetinin doğru anlaşılabilmesi için dikkat edilmesi gereken diğer bir husus da hadislerin özel bir sebebe veya bir illete bağlı olarak vârid olup olmadığına dikkat edilmesidir. Hadisler bu noktadan değer-lendirildiğinde, bazı hadislerin belli bir yer ve zamanın özel konumuna bağlı şartlar gereğince vârid olduğu görülecektir. Buradan bizler hadisin hükmünün umumi ve devamlı olduğu zannına varsak bile, o hadis varlığı ile hükmün var olacağı; yokluğu ile de hükmünün kalkacağı bir illet taşıyordur. Bu da o hadisin illetine bağlı olarak değerlendirilmesi gerektiğini ortaya koyar.

Bu hususa dair Sahihayn’da (Buhari ve Müslim’de) geçen şu hadisi değerlendirebiliriz: “Bir kadın, ancak beraberinde (kocası veya kendisine nikâh düşmeyen) mahremi olduğu halde yolculuk yapabilir.” Burada kadının yanında mahremi olmadan yolculuk yapmasının dönemin şartları açısından ne gibi sakıncalar arz ettiği göz önünde bulundurulmalıdır. Hem bu sayede kadına mahremsiz yolculuğun yasaklanmasına dair illeti de anlamış olacağız.

O zaman içinde yolculuğun genelde binek hayvanlar ile yapılması ve yolculuk esnasında neredeyse hiç yerleşim biriminin olmaması gibi nedenler kadının mahremsiz yolculuğundan korkulmasına neden olmakta idi.

Kadının bu şarlar çerçevesi içerisinde yolculuk yapması dâhilinde başına bir şey gelmemiş olsa bile, mahremsiz ve kendisinden haber almanın mümkün olmadığı bir yolculuktan dolayı hakkında kötü söylentiler meydana gelmesi muhtemeldi.

Fakat günümüzde yolculuk; yüzlerce kişinin kullandığı araçlar ile yapılabiliyor olduğundan, yalnız başına yapılan bir yolculuktaki duyulan korkuları duymaya gerek yoktur. Bu noktada bugün bir kadının bu saydığımız illetlerden uzak, emniyetli bir yolculuk geçirmesi sünnete muhalefet olarak değerlendirilemez.

Bu yaptığımız açıklamayı Buhari’de Adiyy İbn Hatim’in merfu olarak rivâyet ettiği şu hadis destekleyebilir:

 “Bir kadının hira denilen yerden çıkıp, kocası olmadan ta Beyt’e (Kabe’ye) kadar gelmesi yakındır.”

5. Hadiste Maksadın, Yan Unsurların ve Mecazın İyi Anlaşılması

Sünneti anlarken yapılan hatalardan biri de; sünnetin ulaşmak istediği amaç ile bu amaca ulaşırken kullandığı araçların birbirinden ayırt edilememesidir. Bu nedenle insanlar vesilelere asıl muamelesi yapıp, var güçleri ile sarılarak, sünnetteki amaçtan uzaklaşabilmektedirler. Hâlbuki sünnetten asıl olan hedeftir ve o da değişmez ve süreklilik arz eden bir yapıya sahiptir. Araçlar yani vesileler ise çevre, şarlar, zaman vb. unsurlara bağlı olarak değişebilir.

Sünnet algısında, vesilelerin amaç olarak algılanması hususuna verilebilecek en güzel örneklerden biri; Nebevî tıb konusunda çalışma yapanların Hz. Peygamber’in tedavi için vasfetmiş olduğu ilaç, gıda, ot, daneler vb. şeyler üzerine odaklaşmalarıdır. Bu uğraş içerisinde olanlar şu hadisleri zikrederler:

“Tedavi olduğunuz şeylerin en hayırlısı hacamattır.” (Müsned, c. 3, s. 107,182)

“Size şu hind ağacını tavsiye ederim. Çünkü onda yedi şifa vardır.” (Buhârî, Tıbb 10, 21)

“Çörek otunda ölüm hariç her derde deva vardır.” (Muttefekun aleyhtir. Bkz: el-Lü’lüü ve’l-Mercan, no: 1430)

Bizler bu gibi hadislerden nebevi tıbbın ruhuna dair; insanın sağlığının, gücünün, yorulduğunda dinlenme, acıktığında doyma, hastalandığında tedavi olma hakkının gözetilmesi gerektiğini anlamalıyız. Hadislerde insanın sağlığını korumasına ve hastalandığında tedavisine dair sayılan vesileler ise, zaman ve çevreye göre değişebilir ve hatta değişmesi de gerekir. Hadislerde bunların beyanı, bizim bu vesilelere bağlanıp kalmamız için değil, durum ve zamanın izahı içindir.

Bazen de Hz. Peygamber’den (sav) rivayetlerin mecaz olarak anlaşılması kaçınılmaz olur: Hz. Peygamber (sav) hanımlarına “Bana en çabuk kavuşacak olanınız, sizden kolu en uzun olanınızdır.” buyurduğunda eşleri bunun anlamının gerçekten kol uzunluğuna delalet ettiğini sandılar. Fakat Hz. Peygamber kol uzunluğu ile burada; hayırda ve iyilik yapmada önde olmayı kast etmişti.

Bundan başka pek çok örnekte Resulullah (sav) sözü benzetmeli olarak kullanmış ve böylece sözün tesirini arttırmıştır. Nitekim Arapça, mecazî ifadelerin sıkça kullanıldığı bir dil olagelmiştir. Mecazî ifadeler yerinde kullanıldığında hakikati doğrudan ifade etmekten daha etkili ve hoş olabilmektedir. Kelimedeki mecazın işaret ettiği noktayı kavrayan kimse için hadisteki manayı kavramak daha kolay olacaktır.

 

 

 

Copyright 2018 © RAHLE DERGİSİ