HASED HASİDİ YIKAR HASENATI YAKAR - rahle.org

HASED HASİDİ YIKAR HASENATI YAKAR - rahle.org

HASED HASİDİ YIKAR HASENATI YAKAR


Facebookta Paylaş
Tweetle

Metin Çelebi

Ragıb'ın beyanına göre hased; nimet verilmiş olan kimseden o nimetin zeva­lini istemek yani o kimsede, o nimetin kalmayıp yok olmasını temenni etmektir.

Bazı alimler de "Kişinin bu nimete kendisinin sahip olmasını temenni etmek­tir" diye tarif etmişlerdir.

Merhum Elmalı Hamdi Yazır’da bu konuda şu kıymetli açıklamayı yapan "Ha­sed de asıl olan mana bir nimetin, bir faziletin, bir kemalin sahibinden zevalini (yok olmasını) arzu etmek, kendisine geçmesini gerek istesin gerek istemesin başkasında bulunmasını mutlaka çekememektir. öyle ki, "Onun ki onda dursun da sana da verelim." deseler memnun olmaz, keşke onunki mutlaka gitse de ken­dine hiç bir şey verilmese bile hoşlanır.

Hasedin kelime anlamı çoğu yerde kıskançlık diye ifade edilmiştir. Lâkin bu ifa­denin onu kısmen tanımlayabileceği düşünülse de tam karşıladığı kesinlikle söy­lenemez. Kelimelerin ve tanımların gerçek karşılığının bulunması, mananın yerli yerine oturması ve tam karşılığın sağlanabilmesi hususunda müslümanların ender şahsiyetlerinden biri olan merhum Elmalı Hamdi Yazır efendi (makamı cennet ol­sun) hasedi; çekememezlik kelimesiyle ifade edilebileceğini savunur ve şöyle der. "Bir takımlarının zannettiği gibi ve hayli şayi (yaygın) olduğu veçhile hased, kıs­kançlık demek değildir. Kıskançlık bazen hased demek dahi olursa da, daha ziya­de arapçada gayret tabir olunandır. Mesela erkeğin karsını başkasından kıskan­ması, kezalik kadının kocasını başkasından kıskanması hased değil, gayret ve hamiyyettir, bu memduhtur (övülendir). Fakat birisi diğerinin karısını ve kocasını ve­ya evladını veya malını veya güzelliğini veya herhangi bir nimet ve meziyyetini, şe­refini çekememek, göz dikmek, onun ondan zevalini arzu etmek haseddir, mezmumdur (yerilendir).

Burada iyi anlaşılması ve ayırt edilmesi gereken ince bir ayrıntı daha vardır ki oda gıbta etmenin/imrenmenin hasedden farklılığıdır. Şöyle ki; Eğer nimetin baş­kasından gitmesini istememekle beraber kendisine de onun gibisini veya daha iyi­sini isterse o hased değil, gıbta etmek/ imrenmektir. Elmalı gıbtayı; "Kardeşinde bulunan nimetin zevalini temenni etmeyerek onun gibi şeninde olmasını temen­ni eylemendii'" diye tanımlar. Bunda hiçbir beis, kınanan bir durum olmadığı gibi bilakis tergib ve teşvik vardır. Nitekim Efendimiz (s.a.v)’in şu sözleri buna misal­din

"Şu iki kişiden başka hiç kimseye hased (mecazi olarak gıbta manasıyla kulla­nılmıştır) edilmez: Allah'ın kendisine mal verdiği, bu malı hak yolda (hak uğruna) kullanan adam ve Allah’ın kendisine hikmet verdiği, bu hikmetle amel eden ve in­sanlara öğreten adam."

Meşru kılınan bu temenni, başkasından nimetin gitmemesi şartıyladır. "Kendin için istediğini, kardeşin içinde istemediğin müddetçe hakiki iman etmiş olmazsınız." hadisi, "hayırlı işlerde birbirinizle yarışınız...." 2/148 vb naslar daima rıza-ilillah yanaşmaya, koşmaya koşuşturmaya çağırır.

Başkalarının sahip olduğu bir nimeti, mevki ve makamı, kabiliyetini vb ayrıcalıklarını çekemeyerek din kardeşinden alınmasını istemek kat'iyyen haramdır. An­cak bir kafir veya facirde bulunup fesada, zulme, kargaşaya sebep olan, bu neden­le de ferdin ve toplumun huzur ve selahiyyetini yok eden nimetin ortadan kalk­masını istemek günah ve haram değil, bilakis gerekli ve zorunlu olan bir temenni­dir. Çünkü onun yok olmasını istemek demek bir fitne ve zulüm aracının yok ol­ması demektir.

Hasedin haram kılınmasının sebebi, hasedçi farkında olsun veya olmasın yap­tığının Allah'ın takdir ve taksimine razı olmayıp Alah'a muhalefet etmiş olmasın­dandır. Çünkü insana her türlü hayır, mevki, makam vb imtiyazları veren Allah'tır. O halde o kimsenin sahip olduğu nimetlere karşı hased etmek Allah'ın iradesine müdahale etmek adaletini beğenmemek ve çirkin bulmak anlamına gelir.

Hasedin zararları:

Hasedin madden ve manen yaptığı zarar ve tahribat aslında hasedçinin kendi­sinden başka kimseye değildir. Bir müminin bir mü’mini çekememesi, aldatması, onu sevmemesi, ona nasihatini kesmesi ve düşman gözüyle bakması halinde bun­dan en çok sevinecek olan şeytan ve İslam düşmanları olacaktır. Çünkü onların m yapmak istedikleri tahribat ve yıkıntıyı hasedçi müslüman yapmış olacaktır. -3

Kalbin saflığını ve temizliğini de gidererek onu kirletmekle malul olan hased, ateşin odunu yakıp yok etmesi gibi, insanın bütün hayırlı amellerini ve güzellikle­rini de ya azaltacak yada yok edecektir. Nitekim Efendimiz (s.a.v) şöyle buyur­muştur

"Şüphesiz, ateşin odunu (veya otlan) yediği gibi yakıp bitirmesi gibi hased de iyilikleri yakıp bitirir."

Ateş için otlan ve odunu yakıp bitirmesi ne kadar kolaysa hasedin de hayır­lar yok etmesi o kadar kolaydır.

Hased içsel (kalbi) bir olgu olması hasebiyle hasidin içerisinde sürekli bir ateş yanar. Bu ateş onu yakar ve yavaş yavaş eritir. Hasedini yaptığı şahıs daha da faz­la nimet sahibi olunca hasidin göğsü daralır, uykular kaçar, rahatsızlık ve sıkıntı­lar artar. Başkasının perişanlığını isterken kendisi perişan olur ve psikolojik olarak çökeceği gibi tüm hayır ve sevaplarının da ona geçmesine sebep olur.

Hasedin ortaya çıkış sebepleri:

Merhum Imam-ı Gazali bunu yedi madde de toplamıştır. Bu maddeleri şöyle özetleyebiliriz:

  1. Adavet: Düşmanlık ve buğz etmektir. Zira herhangi bir sebepten dolayı kendisine eziyet edene karşı insanoğlunun kalbi mutlaka buğz eder, kin duyar ve kızar. Dolayısıyla düşmanına bir musibet geldiğinde sevinir. Kendi hatır için Al­lah’ın onu cezalandırdığını düşünür ve 'oh' çeker. Buğz ve düşmanlıktan dolayı hased, bazen mücadeleye hatta mukateleye kadar bile varabilir. Hased edilen şahsın nimetinin ortadan kalkması için kendi hayatını sarf edip, heder eder.

Düşmanlıktan dolayı hased öyle bir durumdur ki Allah kafirleri, münafıkları ve ehli kitabı onunla vasıflandırmıştır.

"Yoksa o insanlara Allah'ın fazlından (lütfundan) verdiği nimeti çekemiyorlar da hased mi ediyorlar? " 4/54,2/109, 42/14

  1. Taazzuz: Başkasının kendisinden madden ve manen yükselmesine ta­hammül etmemek, onu ağır telakki etmektir. Kişinin akran ve emsallerinden mev­ki, ilim ve servet sahibi olması gibi üstünlüklerini kendisine karşı böbürlenme se­bebi sayıp hased etmesidir.

  2. Kibir: Doğrudan doğruya kendi kibrinden karşısındaki insanı küçük görüp

ondan kendisine hizmet, hürmet ve tazim beklemesidir. Onunla asla eşit seviye­de olmama isteğinde olmasıdır. Müşriklerin " ‘Ne olundu şu Kuran, iki memleketten bir büyük adama indirilseydi' dediler." 43/3 I. demeleri böyle bir hase­din ifadesidir. Taaccub etmek (şaşkınlık ve hayranlık): Kur an geçmiş ümmetler­den bahsederken onların kendileri gibi bir insanın risalet, vahiy ve Allah’a yakınlık gibi bir mevkiye ulaşmalarına şaştıkları ve bunun sonucu olarak da hased ettikle­rini anlatır. "Siz dediler, bizim gibi beşerden başka bir şey değilsiniz, hem Rahman hiçbir şey indirmedi, siz sırf yalan söylüyorsunuz." 36/15,23/47, 23/34

  1. Maksat ve çıkarlarının elden çıkma korkusu: Kişilerin belli bir ama­ca ulaşma konusunda birbirine üstünlük sağlama arzularına dayanır. Diğerinin amacına ulaşmasına yardımcı olan her nimet hased kaynağıdır. Kocalarına karşı kumalar arasındaki hased, ebeveyne karşı çocukların, hocalarına karşı talebelerin arasındaki hased gibi.

  2. Riyaset sevgisi: Makam ve mevki sevgisi, liderlik isteği gibi hususlarda ra­kiplere karşı duyulan hased. Mesela kahramanlık, ilim, ibadet, sanat, güzellik, ser­vet vb. hususlarda kendisine ortak ve eşit olan kimselerden bu nimetin zail olma­sını istemek ve tek kalma isteği uğruna yapılan hased.

  3. Nefsin habisliği ve cimriliği: Kişi mal, makam, önderlik derdi gibi bir is­teğinin olmamasına rağmen kendisine Allah’ın nimetler verdiği, iyi huylarla donat­tığı bir kimseden söz edilince bundan rahatsız olur hased eder. Buna karşılık biri­sinin içinde bulunduğu zorluk ve sıkıntılardan bahsedilince sevinir, gönlü hoş olur ve Allah'ın nimetlerine karşı cimrilik eder,

Hased daha ziyade akraba ve akranlar arasında olur.

Hasedçiliğin temelinde buğz, kin, düşmanlık vardır. Düşmanlık da ancak bir he­def üzerinde çatışmayla olur ki bu sırra binaen hased, en fazla birbirleriyle yakın ilişkisi, münasebeti, ortak hedef ve gayesi olan kişiler arasında olur. Birbirlerinden uzak, hiçbir şekilde ilişki ve ortak hedefleri olmayan insanlar arasında olması mümkün değildir.

Bir evde, bir okulda, bir çarşıda bulunan insanların gayeleri çarpıştığında arala­rında zıtlık, nefret ve hased başlar. Alimin, öğrencisine değil de bir başka alime, kuyumcunun, manifaturacıya değil de yanında ki diğer kuyumcuya, kahraman bir kimsenin bir tüccara değil de bir diğer kahramana hasedi gibi.

Hasedden uzaklaşmanın yolları:

Şüphesiz ki hased kalbin büyük hastalıklarındandır. Kalbi marazlar ise ancak ilim ve amelde ısrarla giderilebilir. Bu hastalığın kişinin dünya ve ahiretini heba ettiği­ni, hased etmekle karşısındaki şahsa hiçbir şey kaybettirmeyip bilakis kazandırdığının farkında olmasıyla, kendi iradesiyle başkasının dalaletini istediğinden dolayı kendisinin dalalete düşeceğini kavramasıyla, hasedin istediği her söz ve fiilin zıddını yapmaya nefsini zorlamasıyla bu illetten binasrillah kurtulacaktır. Hased ken­disini bir başkasını zemmetmeye zorlarsa onu övmeye lisanını zorlamalı, gurur, kibir ve düşmanlığa zorlarsa mütevazi olmaya ve iyilik yapmaya çalışmalıdır. Ge­rektiğinde de özür dileme erdemliliğini gösterebilmelidir.

Günümüz toplumunda iyice yaygınlaşmış olan hasedin en büyük gelişme kaynaklarından olan modernizim ve bunun getirmiş olduğu lüzumsuz tüketim ve ce­halet insanlar arasında daha fazla kin, düşmanlık ve yalnızlıkların artmasına sebep olmaktadır. Bu nedenle de, bir toplumu toplum yapan değerler yok olup gitmek­te. sataşmalar, kavgalar ve kargaşalar başlamaktadır. A şahsı güzel bir binek sahi­bi olduğunda B şahsının: "-Vay hınzır vay nereden buldu da aldı ” diye düşünüp içten içe kin beslemesi, X cemaatinin Y cemaatine ait olan üstün çalışma ve iler­lemesini hazmedemeyip, onu gözden düşürmeye çalışması, gecesini gündüzüne katıp da okuyup-araştıran ve güzelce aktaran arkadaşını, cehalet ve beceriksizliği sebebiyle çekemeyip hasedini yapan kimsenin hastalığı gibi hastalıklara maalesef sıkça rastlanmaktadır.

İnsana ve insanlığa yakışmayan, hele hele iman etmişliğinin farkında olanlara hiç yakışmayan bu tür hastalıklar, maalesef çoğu insanı içten içe yakıp tüketmek­tedir. Çoğunlukla içsel olması hasebiyle başkalarının özünden gelen veya hariç­ten kazanarak sahip olduğu güzelliklerinin, maddi ve manevi semerelerinin yok olmasını arzu etmek demek olan hased, psikolojik olarak hasidi çökerteceği gibi, kendisine ait hasenatında yanıp kül olmasına sebep olacaktır. Bir yandan en iyi ameli, en güzel yaşantıyı ortay koyma çabasındayken diğer yandan da bilinçli ve­ya bilinçsizce yapılan hasedlik "boşa kürek sallama" tabirince belki de tüm iyilikle­rin heba olmasına vesile olacaktır (Hafazanallah).

 

Not Bu konunun hazırlanışında Imam-ı Gazali'nin Ihya-i Ulumiddin adlı eserinden ziyadesiyle müstefid olunmuştur.

Copyright 2018 © RAHLE DERGİSİ