İHLASTA İSTİKRAR - rahle.org

İHLASTA İSTİKRAR - rahle.org

İHLASTA İSTİKRAR


Facebookta Paylaş
Tweetle

Fikri GÜLSOY

 

1 . İhlas Nedir?

Lügatte:  Halis, katıksız, saf olmak anlamındadır.

Istılahta: Taat ve ibadette  sırf Hak Subhanehu ve Teala’yı kastetmektir. Bu da taatle-başka herhangi bir şeyle değil- sadece Allah Teala’ya yaklaşmayı (takarrup) irade etmekle olur. [1]

 “Her şeye kendisinden başka şeylerin karışması mümkündür. Bu bakımdan içerisine, kendisinden başka hiçbir şeyin karışmamış olduğu şey'e hâlis adı verilir. Tasfiye ve durultma işini yapan fiile de ihlâs adı verilir.” [2]

“Onların karınlarından, fers (yarı sindirilmiş gıdadır) ile kan arasından (çıkardığımız) halis, içenlere (içimi) kolay süt içiriyoruz”. [3]

“Sütün hâlisliği, ancak içerisinde kan ve pislik karışmamış ve bir de süte karışması mümkün olan her şeyden arınmış olmasıdır.

İhlâs'ın zıddı İşrak (karıştırma) tır. Bu bakımdan muhlis olmayan kimse müşriktir. İhlâs ile zıddı olan şirk kalbe inerler. Bu bakımdan bunların merkezi kalptir. Bu da ancak kasd ve niyetlerdedir. Öyleyse gayesi katıksız riya olduğu halde sadaka veren kimse (gayesine hiçbir şey karıştırmamış olması bakımından) muhlis olduğu gibi, gayesi sadece Allah'a mânen yaklaşmak olan kimse de muhlistir. Bunların her ikisine de muhlis denilmekle birlikte, ihlas isminin, yalnızca Allah'a mânen yaklaşma amacına hiçbir şey karıştırmayan kimseye verilmesi âdet olmuştur.” [4]

 

2 . ihlasla İlgili Ayet ve Hadisler

Oysa kendilerine, dini yalnız Allah'a hâlis kılıp O'nu birleyerek Allah'a kulluk etmeleri, namazı kılmaları, zekâtı vermeleri emredilmişti. [5]

İyi bil ki hâlis din ancak Allah'ındır. [6]

Tevbe edip hallerini düzeltenler ve Allah'a sarılıp dinlerini Allah için hâlis kılanlar, işte onlar mü'minlerle beraberdir. [7]

Kim rabbine kavuşmayı arzu ederse salih amel işlesin ve rabbine (yaptığı) ibadete hiç kimseyi ortak etmesin! [8]

 Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur:

“Amellerinin doğruluğu veya kemâle ermesi ancak niyetlere bağlıdır. İnsan için, neye niyet etmişse ancak o vardır. Bu bakımdan kimin hicreti Allah'a ve Rasûl'üne olursa, onun hicreti Allah ve Rasûl'ünedir. Kim de dünyaya veya evleneceği bir kadına hicret etmişse, onun hicreti (niyeti) de hicret ettiğinedir. [9]             

Hasan Basrî'den rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur: Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:

1. Allah'ın kendisine ilim verdiği kişiye Allah Teâlâ sorar:

- Öğrendiğinle ne yaptın?

-Yârab! Onunla gece gündüz sana ibadet ettim.

- Yalan söylüyorsun!

Melekler de "Yalan söylüyorsun! Bilakis sen onunla 'Filan adam âlimdir' dedirtmek istedin. Zaten öyle de denildi!" derler.

2, Allah'ın, kendisine mal verdiği kişi. Allah Teâlâ ona da sorar:

- Sana nimet verdim. Onu nasıl kullandın?

- Yârab! O mal ile gece-gündüz sadaka verdim.

- Yalan söylüyorsun!

Melekler de "Yalan söyledin! Bilakis sen onunla 'Filan adam cömerttir' dedirtmek istiyordun. Nitekim öyle de denildi" derler.

3. Allah yolunda öldürülen kişi. Allah Teâlâ ona sorar:

- Sen ne yaptın?

- Yârab! Cihad ile emrolundum ve savaşırken de öldürüldüm!

- Yalan söylüyorsun!

Melekler de "Yalan söylüyorsun; zira senin gayen 'Filan adam kahramandır' dedirtmekti. Nitekim dünyada iken böyle denildi" derler. [10]

 “Kimler dünya hayatını ve onun süsünü isterse onlara amellerin(in karşılığını) tam olarak veririz ve onlar orada hiçbir eksikliğe uğratılmazlar.” [11]

 

3 . İhlas ve İstikrar

Eskiler 'İnsanların hepsi helâk olmuşlardır; ancak âlimler müstesna... Âlimler de helâk olmuşlardır, ancak amel edenler müstesna... Amel edenlerin de hepsi helâk olmuşlardır; ancak ihlâs sahipleri müstesna... İhlâs sahipleri de büyük bir tehlike ile karşı karşıyadırlar' demişlerdir.

Kul için bu süreçte ihlasın elde edilmesi ve elde edildikten sonra da korunması olmak üzere karşısında iki mesele durmaktadır. Her iki meselenin çözümü için de niyetin doğruluğu bize çıkış yolu sağlayacaktır. İhlasın kemali için niyetin yanlış teşvikçilerden arındırılarak doğru teşvikçilerle istikamet bulması gerekmektedir.

 

Niyeti Olumsuzluklardan Temizlemek

Kul bir amel işleyeceği zaman riyadan veya nefsine ait diğer paylardan dolayı kendisini amele teşvik eden sebeplere din teşvikçisiyle birlikte başka teşvikçiler de karışmışsa bu durum ihlası zedeleyecektir. 

Kulun bedeni fayda görmenin yanı sıra Allah’a yaklaşmayı kast ederek oruç tutması, ailesinden, işinden kurtulmak için veya moralinin düzelmesi için hacca umreye gitmesi, sağlıklı olmak için namaz kılması, İslami ilimleri itibar için öğrenmesi-öğretmesi, konuşma isteğini gidermek için vaaz vermesi – sohbet yapması, temizlenmek veya serinleme için abdest alması, başkası cenazesine gelsin diye cenazelere katılması, hastayken ziyaretine gelsinler diye hasta ziyaretine gitmesi gibi örnekleri sayabiliriz.

 “Bir ameli yaparken niyetine -mânen Allah'a yaklaşma teşvikçisine-  amelin kendisine kolay gelmesi için yukarıda saydıklarımızdan herhangi birini   karıştıran kimsenin ameli ihlâs hududlarından çıkmıştır. Yalnızca Allah'ın rızası için olmaktan da çıkmıştır. Onun ameline şirk karışmıştır.

İhlâs ancak ameli az veya çok bütün karışanlardan kurtarmaktır ki amelde Allah'a yaklaşma maksadından başka bir maksad kalmasın; kendisinde bu teşvikçiden başkası bulunmasın. Bu durum da ancak Allah'ı seven, O'nun aşkıyla âdeta kendisinden geçen, ilgisini tamamen ahiret işlerine sarfeden kimse için düşünülebilir. Bu bakımdan bu kimse yemeğe yemek olduğundan dolayı iştah duymaz. Bilakis Allah'ın ibadetine yardımcı olması, onu takviye etmesi için iştah duyar. Açlığın şerrinden korunmak ister ki yemeğe muhtaç olmasın, kalbinde zarurî miktardan fazla pay kalmasın! Zaruret miktarı onun için kâfidir. Çünkü bu, dininin zaruretidir. Bu bakımdan onun Allah'tan başka bir maksadı yoktur. Mesela uykudan sonra daha kuvvetli bir şekilde ibadet edebilmek için uyuduğunda, uykusu ibadet olur. Bu uykuda kendisi için muhlislerin derecesi vardır.

Nasıl ki kendisine Allah ve ahiret sevgisi galebe çalan kimsenin normal hareketleri, maksadının sıfatını alıyor ve ihlâs oluyorsa, tıpkı bunun gibi, nefsine dünya, yücelik, başkanlık; kısacası Allah'tan başkası galip gelenin de bütün hareketleri maksadın sıfatıyla boyanır. Onun oruç, namaz ve diğer taatlar gibi ibadetleri sağlam kalmaz. Bu ibadetlerin sağlam kalması pek nadirdir. Bu bakımdan ihlâsa, ancak nefsin paylarını kırmak, dünyaya olan tamahını kesmek, kalbe galebe çalacak derecede yalnızca âhiretle ilgili amellere yönelmekle ulaşılır.” [12]

“Hiç hesap etmedikleri şeyler Allah'tan karşılarına çıkmıştır. Yaptıkları amellerin fenalıkları kendilerine görünmüş ve alay edip durdukları şeylerin cezası kendilerini sarmıştır”. [13]

“De ki: 'Size (yaptıkları) işler bakımından en çok ziyana uğrayacak olanları haber vereyim mi? Dünya hayatında bütün çabaları boşa gitmiş olan ve kendileri de iyi iş yaptıklarını sanan kimseler!” [14]

“Şeytan şöyle dedi: 'Onların tümünü azdıracağım; ancak içlerinden ihlâs sahibi kulların müstena'”. [15]

“Bu bakımdan kul bu incelikleri çok sıkı bir şekilde kontrol etmelidir. Aksi takdirde bilmediği halde şeytanın izleyicileri arasına katılır.

Yırtıcı bir hayvanın hücumuna mâruz kalan bir insan o hayvanı her gördükçe yerinden fırlar. Bu insanı ürküten şey, yırtıcı hayvandan kaçma isteğinden başka birşey değildir. Bu insan yırtıcı hayvanı görmüş ve onun zararlı olduğunu anlamıştır. Bu yüzden nefsi kaçmaya teşebbüs edip rağbet göstermiştir. Bu teşebbüs gereğince kudreti harekete geçmiştir. Bu kişinin niyeti yırtıcı hayvandan kaçmaktır; zira ayağa kalkmakta başka bir gayesi yoktur. İşte bu niyet hâlis adını alır. Bu niyet gereği yapılan amele de, iteleyici hedefe nisbetle ihlâs denir. Mânâsı başkasının müşâreketinden (ortaklığından) ve karışmasından arınmış demektir.” [16]

 

Halis Niyetleri Çoğaltmak

“Faziletin kat kat olmasına gelince, bu da 'halis niyetlerin' çokluğuna bağlıdır; zira kişi, bir tek taat'te birçok güzel şeye (hayra) niyet edebilir. Böylece her bir niyete karşılık kişiye bir sevap yazılır.

Buna örnek olarak mescidde oturmayı gösterebiliriz. Mescidde oturmak taattir. Kişinin bununla birçok hayra niyet edip muttakîlerin amellerinin faziletlilerini işlemek sûretiyle Allah'ın dergâhına yaklaştırılanların derecesine ulaşmak istemesi mümkündür:

1.Caminin 'Allah'ın beyti' (manevî evi), oraya girenin de 'Allah'ın ziyaretçisi' olduğuna inanmaktır. 2.Kişinin, kıldığı namazdan sonraki ikinci namazı beklemesidir.3.Kulak, göz ve diğer azaları hareket ve tereddütlerden sakındırmak suretiyle ibadet etmektir. 4.Kişinin, himmetlerini (isteklerini) Allah'a yöneltmesi devamlı olarak ahireti düşünmesidir. 5.Her şeyden vazgeçip yalnızca Allah'ın zikrine veya zikrini dinlemeye veya O'nu düşünmeye yönelmesidir. 6.Mescidde bulunduğu müddetce orada ibadetine kusur edenlerin kusurlarını düzeltmeyi niyet etmektir. 7.Allah yolunda kardeş olan birinden istifade etmektir; zira bu da bir ganimet ve ahiret zâhiresidir.    8.Allah'tan utanarak, Allah'ın evinde O'nun yasaklarını çiğnemekten çekinerek günahları terk etmektir.” [17]

İmdi bir sohbet için kişinin ihlası zedeleyen ve ihlasa uygun halleri hangi şekillerde olabilir düşünelim : İhlası zedeleyen halleri, bilgi sahibi olayımda insanlara üstünlük sağlayayım, iyi adam desinler için sohbete gitmek, evdeki çoluk çocuk gürültüsünden kaçmak vb olabilir. İhlasa uygun halleri, Allah rızası için bir ders dinlemek, dinleyip amel etmek, amel edecek yeni şeyler öğrenmek, öğrendiklerini başkalarına da öğretmek, öğretirken peygamberler gibi olmaya gayret etmek dinlerken sahabe gibi olmak, İslam toplumunu oluşmasına katkı sağlamak gibi niyetler olabilir.

 

Eyleme Geçmeden Önce Niyeti Kontrol Etmek

“İnceden inceye hesaba çekilmezden önce, nefsini inceden inceye hesaba çek, onun hallerini kontrol et! Düşünmeden ne dur ve ne de harekete geç! Niçin hareket ettiğini tesbit etmeden, maksadının ne olduğunu bilmeden harekete geçme! Dünyadan neyi elde edeceğini, ahirette elinden ne kaçıracağını, dünyayı ahirete neden dolayı tercih ettiğini düşünmeden hareket etme! Seni teşvik eden şeyin dinden başkası olmadığını bildiğinde azmini yerine getir; kalbine geleni yap. Aksi takdirde yapmaktan sakın. Sonra sakındığında da kalbini kontrol et; zira fiili terketmek de bir fiildir. Dolayısıyla bunun da doğru bir niyeti olmalıdır. Bu fiile gizli bir hevâ sebep olmamalıdır.” [18]

 

Allah’ın Hiçbir Şeye İhtiyacı Olmadığını Bilmek

“Deki: O Allah, birdir. Allah, Samed’ dir (Her şey O’na muhtaçtır, daimdir, hiçbir şeye ihtiyacı olamayandır). O, doğurmamıştır ve doğurulmamıştır. Ve hiç bir şey O’nun dengi değildir.” [19]

Kul bilmelidir ki Allah (cc) Teala’nın kainatta başka hiçbir şeye ihtiyacı olmadığı gibi kulun ibadetine de ihtiyacı yoktur. Yukarıda anlamını verdiğimiz, ismi de konumuzla aynı adı taşıyan İhlas suresinde bu konu gündeme getirilmiştir. Bu bakımdan kul kendisinin son derece muhtaç olduğu Rabbine ibadetinde halis niyetle kulluk yapmalıdır. İhlası zedeleyecek unsurlardan amellerini muhafaza etmelidir ki amellerine şirk karışmasın, halis olsun.

 

Dipnotlar:

[1] Kuşeyri Risalesi,Abdulkerim Kuşeyri,Dergah Yayınları, 3. Baskı (1999), Sayfa 289

[2] İhya-ı Ulum’ud’din, İmam Gazali, Merve Yayınları, sf 703-753

[3] Nahl/66

[4] a.g.e

[5] Beyyine/5

[6] Zümer/3

[7] Nisa/146

[8] Kehf/110

[9] Buhârî, Müslim

[10] Müslim, İmam Ahmed, Nesâî

[11] Hûd/15

[12] a.g.e

[13] Zümer/47-48

[14] Kehf/103

[15] Sad/82-83

[16] a.g.e

[17] a.g.e

[18] a.g.e

[19] İhlas Suresi

Copyright 2018 © RAHLE DERGİSİ