KUR'AN VE SÜNNET İŞIĞINDA EĞİTİM VE ÖĞRETİMDE OTORİTE İLKESİ - rahle.org

KUR'AN VE SÜNNET İŞIĞINDA EĞİTİM VE ÖĞRETİMDE OTORİTE İLKESİ - rahle.org

KUR'AN VE SÜNNET İŞIĞINDA EĞİTİM VE ÖĞRETİMDE OTORİTE İLKESİ


Facebookta Paylaş
Tweetle

 

Ayşe ARA

 

Özet

Eğitim ve öğretimde yıllar boyu edinilen tecrübeler neticesinde belirlenen ilkelerden biri de otorite ilkesidir. Otorite ilkesi, yanlış uygulandığında çözülmesi mümkün olmayan problemlere neden olabilmekte, doğru uygulandığında ise pek çok açıdan eğitim ve öğretim sürecine katkı sağlamaktadır. Ayrıca Kur'an-ı Kerim ve Hz. Muhammed'in (sav) sünnetinde bu ilke ile ilgili tavsiyeler bulmak mümkündür.

Anahtar kelimeler: eğitim, öğretim, genel ilkeler, otorite ilkesi, Kur'an, sünnet.

Abstract

One of the basic principles defined in education and teaching over the years is principle of authority. When this principle is not practiced in a correct way, this may cause some problems which may not be solved easily. On the other hand if it is applied correctly, it brings many benefits for education process. Furthermore, many advices can be found in the Holy Our'an and the Sunnah of Prophet Mohammad (pbuh).

Key words: teaching, education, basic principles, principle of authority, Our'an, Sunnah.

GİRİŞ

Eğitim öğretim sürecinin verimini artırmak üzerine kafa yoran eğitimciler, süreç içerisinde kendilerince belirli ilke ve yöntemler ortaya koymuşlardır. Çoğu eğitimciyi ortak noktada buluşturan bu ilke ve yöntemler zamanla sistemleştirilmiş, bunun sonucunda da "eğitimde genel ilkeler" kavramı ortaya çıkmıştır. Örneğin; öğretilecek konu ile ilgili bilgilerin birbiri ile uyumlu olması zorunluluğu "bütünlük" ilkesini, öğrencilerin yaşlarına ve anlayışlarına hitap edebilme zorunluluğu "çocuğa görelik" ilkesini, öğrencileri yönetebilme zorunluluğu "otorite" ilkesini doğurmuştur. Eğitim öğretim sürecinde bir eğitimcinin dikkate alması gereken genel öğretim ilkelerini şöyle sıralayabiliriz.

Bütünlük ilkesi Çocuğa görelik ilkesi Hayatilik (yaşama yakınlık) ilkesi Ayanîlik (açıklık) ilkesi Otorite ve özgürlük ilkesi Rehberlik ilkesi Etkinlik (iş) ilkesi Toplumsallık ilkesi Bireysellik ilkesi Ekonomiklik ilkesi Öğrenci eylemi (aktivite) ilkesi Başarının güvence altına alınması ve alıştırma ilkesi

Somuttan soyuta ilkesi Bilinenden bilinmeyene ilkesi Yakından uzağa ilkesi

Bu makalede genel öğretim ilkelerinden otorite ilkesi, otorite ilkesinin özgürlük, sosyallik ve disiplin kavramlarıyla olan bağlantısı işlenecektir. Ayrıca eğitim ve öğretim sürecinde karşılaşılan sorunlarda otorite ilkesinin nasıl uygulanması gerektiği yanlış ve doğru yöntemler sıralanarak izah edilecek, Kur'an-ı Kerim ve hadis-i şerifler ışığında otorite ilkesinin İslâmî açıdan değerlendirilmesi yapılacaktır.

I.             OTORİTE İLKESİ

"Eğitime ihtiyacımız yok

Düşünce denetimine de ihtiyacımız yok

Sınıflarda aşağılanmaya da

Öğretmenler rahat bırakın çocukları

Hey öğretmen! Rahat bırak o çocukları

Hepsi hepsi, yalnızca duvardaki bir başka tuğla

Hepsi hepsi, yalnızca duvardaki bir başka tuğlasın sen."[2]

Yukarıdaki satırlar ünlü İngiliz rock grubu Pink Floyd'un 1979 yılında çıkardıkları The Wall albümünden Another Brick İn The Wall adlı şarkının[3] ikinci bölümüne ait. Şarkının video klibinde öğrencisinin yazdığı şiirle alay eden, ezbere dayalı öğreten, öğrencilerine acımasızca dayak atan, mesleğinden bıktığı her halinden belli bir öğretmen profili resmedilmiş. Klibin sonunda bu öğretmen okulu yakan öğrenciler tarafından ateşe atılırken her birinin yüzüne aynı maske takılarak fabrikasyon bir ürün gibi birbirlerine benzetilmiş olan öğrenciler de fabrikalarda görmeye alışık olduğumuz kayan tezgâhlar üzerinde istemsizce ilerledikten sonra içine düştükleri kıyma makinesinde et yığınına çevriliyor.[4]

Öğrencileri, şarkının sözlerinde de belirtildiği üzere sadece "duvardaki bir tuğla" gibi gören o dönemki eğitim sistemine yönelik bu ağır eleştirinin sebepleri arasında eğitimin tek tipleştirmeye yönelik olması, öğrencilere değer vermemesi ve en önemlisi de baskıcı bir mantıkla yapılmaya çalışılması sayılabilir. Öğretmenler, öğrencinin "üstü" olma durumlarını öğrenciyi sindirmek, susturmak, kendilerine itaat ettirmek gibi amaçlar için "kullanıyorlardı" ve bunu yaparken öğrencinin ruhunu hiçe sayıyor, belki de öğrenciyi sınıftaki tahtadan, sıradan, pencereden farklı görmüyorlardı. Günümüzde bir ölçüde yaygınlığı azalmakla beraber bu problem devam ediyor dersek yanlış bir tespit tapmış olmayız. Bu problem aslında otorite problemidir.

Sözlükte; "Yaptırma, yasak etme, emretme, itaat ettirme hakkı veya gücü, yetke, sulta, velayet"[5] anlamına gelen otorite, kişiyi, sıkı disiplin ve baskı altında tutan, onu sıkı disipline zorlayan bir güçtür. Eğiten kişi böyle bir güç ile donatıldığı zaman eğitim olgusunda rehberlik yerine, "şekil vericilik" ve "yönlendiricilik" rolü oynamaya başlar. Bu sırada eğitilen kişi, eğitim amacının belirlediği davranışlar dışında başka davranışlar da geliştirir. Bunlar da çoğu kez eğitim amaçlarına uymayan davranışlardır. Bunlar da genellikle korkaklık, pısırıklık, kendine güvensizlik, gösterişe yönelik hareketler, mürâîlik, zor karşısında itaat, o zor kalktıktan sonra isyankârlık gibi davranışlardır. [6]

Eski eğitim "otorite"ye önem veriyordu. Böyle bir eğitime "otoriter eğitim" ya da "yetkeci eğitim" denilmektedir. Yetkeci eğitimde, eğitilen kişinin ilgi, istek, görüş ve düşüncelerine yer verilmez. Eğitimde eğiticinin görüşleri, düşünceleri, istekleri esastır.[7]

Öte yandan, otorite, kişinin temel ihtiyaçlarından biri olan güven içinde bulunma ihtiyacına ters düşer. Bu da onun öğrenme gücünü azaltır.

Bununla birlikte, çocuğun ilk yaşlarında, yetkesel eğitim, aşırılığa gitmemek koşulu ile uygun biçimde kullanıldığında etkili olabilir. Çünkü bu zamanda çocuk zihni henüz gelişmemiştir; kendi kendine yargıda bulunacak durumda değildir.[9]

II.            OTORİTE İLKESİ VE ÖZGÜRLÜK

Eğitimde otorite ve özgürlük, birbirine zıt iki tutumu ya da yöntemi ifade eder. Eğitimde bu iki kavramın nasıl bir yeri olacağı bir sorundur. [10] Ancak birbirine zıt gibi görünen bu iki kavram arasında kurulacak bir denge ile eğitimin daha verimli hale getirilmesi mümkün olabilir.

"Özgürlük", sözcük anlamıyla, herhangi bir şekilde herhangi bir koşula bağlı olmama halidir. Buna göre, "özgür eğitim" de herhangi bir etki altında kalmadan, çocuğun, kendi kendini eğitmesi anlamına gelir; fakat böyle bir eğitim mümkün değildir. Eğitim, bir çevre sorunudur. Hiçbir şeyden etkilenmese, yine de çevresindeki diğer insanlardan, belki de doğa koşullarından ve hatta nesnelerden etkilenir. O halde, "özgür eğitim" sözü ile anlatılmak istenen, yetkesel eğitimin ya da baskı altında yapılan eğitimin zıddı bir eğitimdir.

Özgür eğitimde amaçlanan, eğitilen kişinin tutumunun, çocuğa yönelik, onun geliştirmiş bulunduğu duygu ve düşüncelere önem veren bir eğitimi gerçekleştirmektir. Aslında tam bir özgür eğitim de söz konusu olamaz. Bunun da birtakım dereceleri bulunabilir. Özgür eğitim, kişinin kendi yeteneklerini geliştirmesine olanak sağlar.[ll] Günümüzde eğiten ile eğitilen (veya öğretmen-öğrenci, ebeveyn-çocuk) arasında kurulması gereken ilişkinin ast-üst ilişkisi, kural koyan-itaat eden ilişkisi şeklinde değil "rehberlik etme, çocuğu gözlemleyerek onun yetenekleri, tercihleri ile ilgili tavsiyelerde bulunma, onu bir birey olarak görme" yaklaşımının daha doğru olduğu anlaşılmıştır.

II. OTORİTE İLKESİ VE SOSYALLİK

Eğitimin en önemli görevlerinden biri, çocukları dengeli olarak sosyalleştirmektir. Bu sosyalleşmenin içinde öğrenci; anne-baba, okul yönetici ve öğretmenleri, yönetmelikler, yasalar, toplumun manevî otoriteleri olan din, ahlak, gelenek, töre gibi güçleri tanımalı ve saygı göstermelidir. Çünkü bu güçler toplumsal yapının direkleridir ve çocuk yetişkin olduğunda bu rolleri üstlenecek, bu güçlerin temsilcisi olacaktır.

Bunun yanında öğretim faaliyetlerinde çocuğa, kendi kararlarını verebilmesi, kendi kendini yönetmesi, kritik durumlarda özgür kalabilmenin, bağımsız kararlar vermenin mutluluğu ve sorumluluğu da verilmelidir.[12]

Eğitimde, kişiliğin iki özelliği veya davranışlarımızın iki özelliği arasında denge kurulması gerekmektedir. Kişiliğin veya davranışlarımızın iki özelliği, kişinin özgürlüğü ile toplumun kurallarına uyumudur.

insanın davranışlarında özgür olmak istemesi, onun kendisi olmasını, benliğini ortaya koymasını, bağımsız hareket etmesini, bedensel ve ruhsal yeteneklerini geliştirmesini, en geniş anlamda yaşama ve araştırma özgürlüğünü gerektirir. İnsanın bu özgürlüğünün yanında yaşadığı topluma uyum sağlaması, toplumun değerlerine bağlı olması ve bunun sonucunda, kendi davranışlarının başkalarını nasıl etkilediğini göz önünde tutması da gerekir. Buna kişiliğinin ikinci yönü veya davranışın karşılıklık özelliği diyoruz. Böylece bir birey, bir davranışı ortaya koyarken hem kendi isteklerini ihtiyaçlarını giderecek hem de toplumun kurallarına uyacak, kendi dışındakileri de göz önüne alacaktır. [13]

III.          OTORİTE İLKESİ VE DİSİPLİN

Otorite kavramı özgürlük ve sosyallik kavramlarının yanı sıra belki de onlardan daha çokdisiplin kavramını çağrıştırmaktadır. Öğretmenler dersteki hâkimiyetlerini korumak, dersi sessiz bir ortamda işleyebilmek, ders esnasında çıkan problemleri bertaraf etmek için değişik yöntemlere başvurmaktadır. Bu yöntemlerden kimisi sorunu çözmeye yönelik olurken kimisi de sorunu çözmek bir tarafa sorunun büyümesine, öğrencinin öğretmenden uzaklaşmasına sebep olmaktadır. Bu durum beraberinde "Nasıl bir disiplin?" sorusunu getirmektedir.

A.           NASIL BİR DİSİPLİN?

Dayak, tehdit, azarlama vb. davranışlar sınıfta disiplin sağlamak için öğretmenlerin geçmişten günümüze başvurdukları yöntemlerdir; fakat bunlar öğrenci onurunu zedeler, öğrenciyi öğretmenden uzaklaştırır ve etkisi kısa süren çözümlerdir. Öğrenci o anlık "Bir daha yapmayacağım" sözünü verebilir ama belki de nerde hata yaptığının farkında bile değildir. Bu baskıcı tutum onun iç dünyasında olumsuz duyguların gelişmesine sebep olabilir. Söyledikleri ve yaptıkları farklı olan bir öğretmen kötü bir örnektir, öğrencinin de sorunları çözerken sözlü ve fiziksel şiddete başvurma, kendinden zayıf durumda bulunanları sindirme gibi yöntemleri haklı bulmasına yol açar.

Benzer şekilde dersteki hâkimiyetini kaybetmiş, hoşgörünün sınırlarını aşmış, öğrenciyle arasındaki mesafeyi koruyamamış ve öğrenci yönetiminde ders işleyen bir öğretmen de yanılgı içindedir. Öğrenciler böyle bir öğretmenin dersini sabırsızlıkla beklerler. Öğrencileriyle "arkadaş" olma hatasına düşen bu öğretmen öğrencileri tarafından çok sevildiğini düşünebilir; ancak bu tutum da "gırgır, şamata" içinde derslerin verimsiz geçmesine ve öğrencilerin dersteki zamanlarının "israf" edilmesine sebep olur.

 

"Evet Timmy, şu anda Bay VVhiskers ile 10 dk. kafeste kalma hakkını kazanmışsın gibi görünüyor." [14]

"Bayan Martin, bana yardımcı olur musunuz? Bu durum aldığım eğitim derslerinin hiçbirinde yoktu."[15]

Disiplini sağlamak için öğretmenin ders içinde ve dışında öğrencilerle iyi ilişkiler içinde bulunması gerekir. Bunun içinde öğrencilere gerek sözleri gerekse hareketleri ve mimikleriyle olumlu iletiler göndermelidir.

Gordon, "kaybeden yok" yönteminde sorun çözmenin aşamaları şöyle sıralar:

1.            Sorunu tanımlama,

2.            Olası çözümler üretme,

3.            Çözümleri değerlendirme,

4.            En iyi çözümün hangisi olduğuna karar verme,

5.            Bu kararları nasıl uygulanacağını belirleme,

6.            Çözümün başarısını değerlendirmedir.[16]

Bunlar arasında önemine binaen sorunu tanımlama maddesini ve çözümleri değerlendirme, karar verme, uygulama esnasında yapılan hataları inceleyelim.

B.            SORUNU TANIMLAMA

Matematik dersi öğretmenlerinin sıkça vurguladığı bir şey vardır: Problemi anlamak yarı yarıya problemi çözmek demektir. Matematik problemlerinde geçerli olan bu kural aslında hayatta karşılaştığımız her sorunda doğru kabul edilebilir.

Hastalıklarda da teşhis yapılmadan tedavi yapılamaz. Benzer şekilde bir öğreticinin de otoriteyi nasıl kullanacağını bilmesi için öncelikle öğrencilerin neden davranış bozuklukları gösterdiğini bilmesi gerekir. Cavit Binbaşıoğlu bu davranış sorunlarının genel nedenlerini kısaca şu başlıklar altında sıralar:

1.            Kişinin beden yapısında oluşan çeşitli biyolojik ve fizyolojik değişiklikler; iç salgı bezlerinin çalışmaları, kemiklerin ve kasların uzaması, diğer türlü fizyolojik değişiklikler vb.

2.            Kişinin ruhsal bağımsızlığını kazanamaması;

3.            Kişinin belli bir grubun üyesi olmaması; 

4.            Kişinin belli bir yaşam felsefesi geliştirememesi.

Eğitimci, bunların bilincinde olursa, bu çağdaki öğrencilere gerekli yardımı yapabilir. Doğaldır ki, her çağda ve her konuda aranacak sebepler başkadır.[17]

Bu sebeplerden başka öğrencinin yaşadığı çevreye, aile ortamına, okul ortamına, psikolojik ve fizyolojik sağlık problemlerine bağlı sebepler de olabilir. Öğretmen mümkünse bu sebepleri araştırıp bulmalı ve öğrenciye yardımcı olmaya çalışmalıdır. Her öğrenci özeldir ve hepsine uygulanması gereken disiplin metodu farklı olabilir, birinde olumlu sonuç veren bir metot diğerinde olumsuz sonuç verebilir.

 

İbranice bir atasözü; "Eğer cezalandırmak istediklerimizin saklı geçmişlerini okuyabilseydik her birinin hayatında onlara daha fazla (olumsuz) bir şey yapmayı dilememizi engelleyecek yeterince keder ve çile bulurduk" der. [18] Cezalandırılmak istenen öğrencinin özel hayatında kim bilir ne fırtınalar kopmuştur ve kopmaktadır.

C.            ÇÖZÜMLERİ DEĞERLENDİRME, KARAR VERME, UYGULAMA

Sorun tanımlandıktan sonra sıra çözüm aşamasına gelir. Öğretmenlerin bu aşamada başvurdukları yöntemlerin bazıları olumlu sonuç verirken bazıları da olumsuz sonuç verir. Olumsuz sonuç veren yöntemler genellikle sorunun doğru tanımlanamamasından veya öğretmenin mesleğine gereken hassasiyeti göstermemesinden dolayı tercih edilmektedir.

a.            Disiplin Sağlama Konusunda Olumsuz Sonuca Yönelik Yöntemler:

1.            Dayak ve fiziksel şiddet:

Nush ile uslanmayanı etmeli tekdîr

Tekdîr ile uslanmayanın hakkı kötektir

Ziya Paşa'nın mısralarında "uslanmayanın hakkı" olarak ifade ettiği ve geleneklerimizde de "cennetten çıktığı" ifade edilen dayak ve fiziksel şiddet gerek öğretim hayatında öğretmenlerin, gerekse aile hayatında anne-babanın terbiye etmek, kendine itaat ettirmek, doğru veya yanlış olduğuna bakılmaksızın kendi düşüncelerini uygulatmak için kullandıkları bir metottur.

Dayak ve fiziksel şiddet günümüzde özgürlükler ülkesi olarak nitelenen Amerikan eğitim tarihinde de oldukça yaygın bir şekilde kullanılmış; günümüzde dahi kullanılmaktadır.[19]

Yukarıda bir "paddle (kürek)" görülmektedir. "Paddle", Mississippi'de devlet okullarında kullanılan 54,61cm uzunluğunda, 8,89cm genişliğinde, l,905cm kalınlığında kırılma ve çatlamaları engellemek için de bantla sarılmış bir sopanın adı. Bazı sopalar satış sınıfındaki öğrenciler tarafından yapılmakta ve öğretmenler isterlerse kendi sopalarını tasarlama, yapma ve dekore etme imkânına sahipler.[20] Yine sağda ise adına "paddling" dedikleri bu metodun uygulanış yöntemi görülüyor. Bu dayak yöntemi Ohio'da 17 bölgede hala "yasal olarak" kullanılıyor.[21]

Aşağıda ise Millî Eğitim Bakanlığı tarafından yapılan bir araştırmanın verilerine göre hazırlanmış bir grafik görmekteyiz. Fiziksel cezaların uygulanışının ülkemizde on dört yıl içinde nasıl bir dağılım sergilediğini bu grafikte görebiliriz. [22] Grafikten anlaşılan o ki on dört yıl içinde şiddet uygulayan öğretmenler tarafından yetiştirilen öğrencilerden öğretmenlik mesleğini seçenler, emekli öğretmenlerinin izinden gitmişler ve "Eğri ağacın gölgesi de eğri olur" atasözünü doğrularcasına fiziksel şiddet bu on dört yıl içinde ciddi bir azalma göstermemiştir.

Araştırmada grafikte yer almayan diğer ceza türlerinin kafa tokuşturma, ayakta durdurma, yumruk atma ve cetvelle vurma olduğu belirtilmiştir. Araştırmada yer almayan ve daha "yaratıcı" öğretmenlerin kendi keşfettikleri ilginç yöntemleri uyguluyor olması da muhtemeldir.

Dayak cezasıyla başarı artmadığı gibi, olumsuz davranışların terki de söz konusu olmamaktadır. Buna karşılık dayak öğretmen-öğrenci ilişkisini zedeleyen bir faktördür. [23] Bu yöntem istenen davranışların değil istenmeyen davranışların kazanılmasına ve artırılmasına sebep olacaktır. Dayak, çocuğun kendine olan güvenini ortadan kaldırır, "onur" (izzet-i nefis) duygusunun gelişmesine engel olur. [24] Olumsuz sonuca yönelik olan diğer yöntemler de şöyle sıralanabilir:

2.            Notla, veliye şikâyetle, idareye göndermekle tehdit.

3.            Ses yükseltmek.

4.            Olumsuz vücut dilinin kullanılması: sert duruş, sıkı bağlı kollar, sert el hareketleri.

5.            Utandırma, bozma, gururla oynama, küçük düşürme.

6.            Küçümseme, alay etme, iğneleme.

7.            Kaba kuvvet.

8.            Yargılama, suçlama. [25]

Yukarıdaki maddeler öğrencilerin öğretmenlerine aynen karşılık vermesi tehlikesini taşırlar. Yargılamak, eleştirmek, suçlamak, aynı düşünceyi paylaşmamak, ad takmak, alay etmek gibi özellikler içeren bastırıcı iletiler, öğrenciler tarafından ya önemsenmez ya da yetersizlik duygularını pekiştirir. Öğrenciler genelde bunlara gülüp geçerler. [26]

Özellikle bütün dünyada bir disiplin şekli olarak düşüncesizce uygulanan dayağın çocuklarda zayıf vicdan ve ahlak gelişimine yol açtığı araştırmalarla kanıtlanmıştır. Dayakla büyüyen çocuk esnek olmaz, katı olur. Burada en önemli kavram dayağın zayıf vicdan ve ahlak gelişimine sahip olmasıdır. Acaba bu neden olur?

1.            Bir kere çocuk bir yaramazlık yaptığı zaman dayak yerse bunun karşılığını ödemiş demektir. Artık yaptığını düzeltmek ve onarmak için başka bir şey yapmasına gerek kalmadığını düşünür.

2.            Dayak yiyen çocukta ana-babaya karşı kızgınlık oluşur. Dolayısıyla çocuk kendi yaptığının kötü bir şey olduğunu öğrenip kendini suçlu göreceğine döveni suçlar.

3.            Çocuğun ana-babadan daha güçsüz ve aciz olduğunu bu şekilde yüzüne vurmak çocuğu utandırır ve kendine olan güvenini sarsar.

4.            Çocuk ana-babasının davranışını taklit edip problemlerini saldırganlıkla çözmeyi öğrenir, kızdığı zaman o da bir başkasını döver. Dayağa alışan çocuk başkalarıyla sürtüşmelerini konuşarak halledemez, o da dövüşe, şiddete başvurur.[27]

b.            Disiplin Sağlama Konusunda Olumlu Sonuca Yönelik Yöntemler

Disiplin sağlamada olumlu sonuca yönelik yöntemler, aslında bir nevî koruyucu hekimlik gibi sorunu çözmekten çok sorun çıkmasını engellemeye yönelik yöntemlerdir. Sınıf içi ve dışında öğrencileriyle iyi ilişkiler içinde bulunan bir öğretmenin dersinde genellikle sorun çıkmamakta, çıkan sorunlar da halledilemeyecek türden olmamaktadır. Böyle öğretmenlerin tabiri caizse kendine özgü bir "havası" vardır.

En haylaz öğrenciler bile bu öğretmenlere sözde değil özde saygı ve sevgi beslerler. Burada öğretmenliğin bir "gönül işi" olduğu gerçeği ortaya çıkmaktadır. Sadece mesleğini severek icra eden öğretmenler aşağıdaki davranışları gerçekleştirebilir:

I.             Sevgi ve şefkat göstermek

2.            Gülümsemek.

3.            Kendini öğrenci yerine koymak. (Empati)

4.            Ayıpları örtmek

5.            Hoşgörülü olmak.

6.            Affetmek.

7.            Güzel söz söylemek.

8.            Sabırlı olmak

9.            Öfkeyi kontrol edebilmek.

10.          Özel problemlerini öğrencilere yansıtmamak.

11.          Ani ve düşünmeden tepki vermemeye çalışmak.

12.          Gerektiğinde özür dilemeyi bilmek.

13.          Kuralcı değil kurallı olabilmek (Özel durumlarda belirli ölçüde kuralları esnetebilmek.)

14.          Sınıf dışında da öğrencilerle iyi ilişkiler içinde bulunmak.

15.          Sorunu olan öğrenciyle özel görüşmek, onu dinlemek.

16.          Tutarlı olmak.

17.          Örnek olmak.

18.          Ortam değiştirmek.

19.          Takdir ve teşvik etmek.

20.          Önleyici açıklamalar yapmak.

21.          Öğrencinin dikkatini başka yöne çekmek.

22.          Öğrencinin davranışının nedenini düşünmek.

23.          Sorunun geçici mi kalıcı mı olduğunu tespit etmek.

24.          Seçenek sunmak.

25.          Davranışın sonucunu açıklayarak zararını göstermek.

26.          Uyarıları dikkate almadığında davranışının sonucunu yaşayarak ders almasına müsaade etmek.

27.          Yardımcı olan çözüm yolu göstermek.

28.          Sürekli konuşup talimatlar yağdırmaktan kaçınmak, özgürce karar almasına izin vermek.

Dr. Thomas Gordon, "Etkili Öğretmenlik Eğitimi" kitabında etkili öğretmenlik eğitiminde öğrencilerle daha iyi iletişim kurabilmek için öğretmenlerin sen iletileri yerine, içinde sen zamiri olmayan ben-iletileri kullanmaları tavsiye etmektedir. Sen iletileri öğrenciyi olumsuz yargılayan, ben-iletileri ise öğretmenin sorun karşısındaki duygularını dile getiren ilişkilerdir. Öğrenciler sen-iletileri ile hemen her zaman kötü olduklarını algılarlar. [28]

Örneğin; "Neden dersi dinlemiyorsun?" (sen iletisi) demek yerine "Dersim dinlenilmediği zaman benim ve dersi dinlemek isteyen arkadaşlarının dikkati dağılıyor, ders için ayırdığımız süreyi verimsiz geçiriyoruz." (ben iletisi) demek gibi.

V. KUR'AN VE SÜNNETTEN OTORİTE İLKESİYLE İLGİLİ BAZI ÇIKARIMLAR

İnternet ortamında eğitimde fiziksel şiddeti konu edinen pek çok yabancı kaynaklı yazı ve görselle (fiziksel şiddete maruz kalanların anıları, fiziksel şiddeti anlatan çizimler vb. ) karşılaşmak mümkündür. Ülkemiz, öğrencilere şiddet uygulamak için özel araçlar geliştiren, öğrencilerin yaşlarına göre bunları sınıflandırma lütfunu eksik etmeyen, dayak tekniklerine isimler bile bulan[29] ahlâki yozlaşma içindeki diğer ülkelere kıyasla eğitimde fiziksel şiddet uygulama konusunda oldukça masumdur. Bunda dînî telkinlerin etkisi çok büyüktür. Güzel dinîmiz insana değer vermeyi esas alır. İnsanî ilişkilerde yumuşak huylu olmayı, güzel söz söylemeyi, nasihati tavsiye eder. Yunus Emre'nin "Yaratılanı hoş gör, yaratandan ötürü" şeklinde ifade ettiği hoşgörülü ve affedici olmak Allah-ü Teâlâ'nın, peygamberlerin ve sâlih kulların özelliklerindendir.

Ne var ki İslâm ve terbiye denince elbette olumsuz anlamda akla gelen rivayetler de mevcuttur. Bunlardan bir tanesi de şu rivayettir:

"Çocuklarınızı yedi yaşında namaza alıştırın. On yaşına geldiklerinde (kılmıyorlarsa) onları dövün."[30]

Peki, namaz kılmayan çocuk dövülür mü? [31]

"Bu rivayetin günümüzde zayıf hatta uydurma olduğunu söyleyenler vardır. Tirmizî hadisin hasen-sahih olduğunu belirtir; Nevevî, Hulâsâtu'l-Ahkâm'da Ebu Davud hadisinin de hasen olduğunu ifade eder.

Namaz kılmayan çocuğun dövülebileceğine kail olan âlimler dahi, bu eyleme geçebilmek için öncesindeki bütün yol ve yöntemlerin denenmiş ve netice alınmamış olması gerektiğinde ısrar etmektedirler. Yoksa çocuğu, ibadetin gerekliliği konusunda yeterince eğitip öğretmeden ilk iş olarak dayak cezasına başvurmayı hiçbir İslam âlimi öngörmemiştir.

Beyhakî, dayakla ilgili hadislerin mensuh olduğunu, onlarla hükmedilemeyeceğini, zira onların Hz. Ali (ra)'dan rivayet edilen sahih şu hadisle neshedildiğini belirtir:               "Kalem/

sorumluluk, üç kimseden kaldırılmıştır. Küçük buluğa erinceye kadar, uyuyan uyanıncaya kadar... Hasta / mecnun, kendisine gelinceye kadar..." (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/116)

Yine bu konuya ışık tutacak bir örnek olay da Hz. Ömer'in ikazı ve tavrıdır ki son derece önemlidir. Uyuyan çocuğunu namaz kılması için uyandırmaya çalışan bir kadına tesadüf eden Hz. Ömer: "Bırak onu! Akil baliğ oluncaya kadar o sorumlu değildir" (İbn Ebî Şeybe, elMusannef, 1/382) diyerek kadını bundan vazgeçirmeye çalışması Hz. Ömer gibi tavizsiz bir şahsiyetin bu konuda Resûlullah'a muhalif düştüğü söylenemeyeceğine göre onun, Beyhakî'nin de işaret ettiği gibi söz konusu hadislerin neshedilmiş olduğu kanaatinde olduğunu gösterebilir."

Prof. Dr. Ali Akyüz; [32] hadisteki ikinci fıkranın belirleyici fiili "D-R-B" fiilinin mazi-sülasisinden üretilmiş olan "FEDRİBÜ" emir kipiyle zikredilen fiilin "ALA" harfi çeri yani "ALA" edatı ile kullanıldığından dolayı dövmek manasında değil, "sıkıştırmak", "zorlamak", "yaptırmak", "kuşatmak", "empoze etmek", "mecbur etmek", "sorumlu ve yükümlü tutmak" v.s. anlamlarına geldiğini, klasik ve çağdaş hiçbir sözlük müellifinin bu kelimeye böyle bir anlam, yani "dövmek" anlamı vermediğini, "D-R-B""AN", "D-R-B"-"MİN", "D-R-B"-"Lİ", "D-R-B""Fİ", "D-R-B"-"MESELEN" v.s. kullanımların hiçbirisinde dövmek anlamının söz konusu olmadığını, "dövmek" anlamı yüklenmek istendiğinde fiilin daha çok yalın biçimde veya "bâ" edatıyla kullanıldığını nakleder. [33]

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay; [34] İngilizce'de preposition denilen eklerle anlamın değişmesi gibi Arapça'da da harf-i cer ile fiilin anlamının değişebileceğini, Yasin Suresi'nde geçen, "Ey habibim, O insanlara, hani o köy halkından misal ver." 'Vadrib lehum' gibi burada da fiilin "On yaşına basınca da kılmaları noktasında yardımcı olun, farklı usuller uygulayın, misaller verin" şeklinde anlaşılması gerektiğini ayrıca hadis-i şerifin sonunun dövmeyle alakası olmayan bir şekilde bitiyor olmasının[35] da bu görüşü desteklediğini vurgular.

Peygamber Efendimiz'in uygulaması ile bahsi geçen rivayetin/rivayetin yorumunun çelişiyor olduğu gerçeği de Akyüz ve Ay'ın yorumlarının dikkate şayan olduğunun göstergesidir.

Dayak islâmi açıdan ele aldığımızda sadece ebeveynlerin değil eğitimcilerin de kesinlikle başvurmaması gereken bir uygulamadır. Kur'an ve sünnette bu konuyla ilgili tavsiyeler, örnekler bulmak mümkündür. Otoriteyi sağlama ve davranış değiştirme adına Kur'an ve sünnet ışığında birkaç tavsiyeyi sıralayacak olursak;

1.            Nasihat etmek: "(Resulüm!) Sen, Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et! Rabbin, kendi yolundan sapanları en iyi bilendir ve O, hidayete erenleri de çok iyi bilir." [36]

2.            Yumuşak davranmak (hilm): "O vakit Allah'tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın! Şayet sen kaba, katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz, etrafından dağılıp giderlerdi. Şu halde onları affet; bağışlanmaları için dua et; iş hakkında onlara danış. Kararını verdiğin zaman da artık Allah'a dayanıp güven. Çünkü Allah, kendisine dayanıp güvenenleri sever." [37]

Enes (r.a.) diyor ki: "Ben Hz. Peygambere on yıl hizmet ettim. Ne beni dövdü, ne yaptığım bir dünya işi için 'Neden böyle yaptın?' veya yapmadığım (ihmal ettiğim) bir dünya işi için 'Neden yapmadın?' dedi" [38]

3.            Güzel söz söylemek: "Yavrucuğum! Namazı kıl, iyiliği emret, kötülükten vazgeçirmeye çalış, başına gelenlere sabret. Doğrusu bunlar, azmedilmeye değer işlerdir." [39]

Kötü söz bütün çeşitleriyle terbiyede Peygamberimiz tarafından yasaklanmıştır. "Mü'min

kişi tân edici, lanet okuyucu, müstehcen sözler sarf edici, çirkin laflar edici değildir" buyurmaktadır. [40]

4.            Affetmek, müsamahalı olmak: Gerek sünnette gerek âlimlerin ifadelerinde çocuklara karşı merhamet, hatalara karşı af talep edilmiştir. Hatalara karşı "Günde kaç sefer af?" diye soran bir sahabîye Rasulullah, hudutsuzluğunu ifade etmek için "Yetmiş sefer" cevabını vermiştir. [41]

5.            Allah korkusunu doğru vermek: Eğitimde "Allah korkusu" değil "Allah sevgisi" esas alınmalıdır. "Allah korkusu"ndan yaptığı davranışların Allah tarafından görüldüğünü düşünen insanın, bazı davranışları terk etmesi; böylece Allah korkusunun, vicdanın olumlu bir şekilde gelişmesine yardımcı olması yönüyle yararlanılmalıdır. Çocuğun istenmeyen her davranışını engellemek için "Allah yakar, Allah taş yapar" ifadeleriyle Allah'tan korkutmak yanlıştır. Bu yetişkinlerin kolayına gelir; ancak zamanla çocukta Allah'a karşı öfke hissi uyandırabilir. [42]

6.            Disiplini sağlama konusunda çeşitli metodlar denemek: Mehmet Emin Ay, "Ailede ve Okulda İdeal Din Eğitimi" adlı eserinde "Disiplini Sağlamak Konusunda Değişik Metodları Denemek" başlığı altında şu maddeleri zikreder [43]

a.            Bilgilendirme: Allah-u Teâlâ, azgın toplumları cezalandırmadan önce her birine peygamberler göndererek çeşitli uyarılarda bulunmuştur (tebliğ). Bu ihbarla, öncelikle öğrencilerin, nelerin suç olduğu, nelerin olmadığı konusunda bilgilendirilmesi gerekir.

b.            Denetim: Hz. Peygamber âdeta vahyin denetimindedir. (Örneğin; Abdullah b. Ümmi Mektûm olayı) Hz. Peygamber de çok sevdiği çocuklar başta olmak üzere, ashabını denetimsiz bırakmamış, yeri geldiğinde onları münasip bir şekilde uyarmıştır. Dolayısıyla öğretmenler, öğrenciler üzerindeki denetimlerini hiçbir zaman eksik etmemelidirler. Ancak bu denetim sıkı ve kah özellikte değil, sevgi şefkat ve hoşgörüye dayalı ama kararlı ve devamlı şekilde olmalıdır.

c.            Mükâfatlandırmak: Kur'an'da yer alan mükâfat ve ceza konulu âyetler karşılaştırıldığında, mükâfatı öngören âyetlerin cezaya nispetle, yaklaşık iki katı olduğu görülecektir. Olumlu davranışlarda bulunan çocuğu taltif etmek ve insanlar içinde övmek gerekir. En uygun mükâfat türü sevgi ve ilgi göstermek; takdir ve tebrik etmektir.

d.            Affetmek: Affetmek metodu da kaynağını Kur'an ve sünnetten alır. Zaman zaman cezalandırmak yerine affetmek daha olumlu sonuç verir.

e.            İsim zikretmeden uyarmak: Öğretmen davranışını beğenmediği öğrencisini isim vermeden uyarmalıdır. Hz. Peygamber uygun olmayan davranışlar karşısında "Bazılarına ne oluyor ki, şöyle şöyle yapıyorlar?"[44] der ve şahsı hedef göstermezdi. (Günahkârı değil günahı kötülemek, öğrenciyi değil hatayı vurgulamak.)

f.             Nasihat:              Peygamberlerin başvurduğu

metod budur. Hz. Peygamber "Din, ancak nasihatten ibarettir" [45]buyurmuştur. Hz. Lokrnan'ın oğluna verdiği öğütler de bu kapsamdadır. [46]

g.            Sevgi ve ilgiyi azaltmak: En hafif, en ideal ve aynı zamanda etkili ceza türlerinden biri de sevgi ve ilgiyi azaltmaktır. Bu uygulamaya İslâm Tarihi'nde Tebük Gazvesi sonrasında Hz. Peygamber tarafından başvurulduğu ve oldukça etkili olduğu görülmüştür.

h.            Uyarmak: Öğretmen öğrenciyi tenha bir ortamda uyarmalıdır. Uyarının açıktan yapılması hayâ perdesini yırtar. [47]

i.             Azarlamak: Kur'an-ı Kerim'de Hz. Mu-sa'nın kardeşi Hz. Harun'u azarladığı ancak Hz. Harun'un bu işin halkın gözü önünde yapılmasını tasvip etmediği de ifade edilmektedir. Azarlama metodu her zaman her öğrencide olumlu sonuç vermeyebilir, burada takdir yetkisi öğretmene aittir. Öğrencinin yalnız olduğu bir ortamda ve öğrenci üzerinde saygınlığı bulunan bir öğretmen veya öğretici tarafından yapılmalı, ancak öğrenci üzerine fazla gidilmemelidir.

VI. SONUÇ

Binbaşıoğlu'nun da belirttiği gibi eğitimi düz bir çizgiye benzetirsek bunun bir ucunda otorite, diğer ucunda özgürlük bulunur. [48] Öğretmene düşen bu çizginin hangi noktasında duracağını belirlemektir. Eğitim ve öğretimde otorite ilkesinin doğru uygulanması bu anlamda büyük önem arz etmektedir. Karşılaşılan problemlerin çözümünde olumlu sonuçlara yönelik yöntemler tercih edilmeli, olumsuz sonuca yönelik yöntemler terk edilmelidir. Eğiten kişi otorite ve özgürlük arasındaki dengeyi koruyamadığı takdirde eğitim ve öğretim süreci olumsuz etkilenmektedir. Eğitilen kişiler baskı altında eğitildikleri için tepkisel davranmakta ya da aşırı özgürlükçü bir ortamda eğitildikleri için eğitim sürecinde hedeflenen kazanımları elde edememektedirler. Bütün eğitimciler ve bilhassa öğrettikleriyle öğrencilerin dünya ve ahiret saadetini büyük ölçüde etkileyen din eğitimcileri, bu gerçeği asla ve asla unutmamalı ve ona göre hareket etmelidirler. Zira eğitilen kişiler, din eğitimcisinin kendi otorite anlayışı ve uygulamasının meşruiyetini dine dayandırdığını düşünebilmekte, eğitimcinin doğrularını ve yanlışlarını dine mâl edebilmektedir. Din eğitimcileri, her konuda olduğu gibi bu hususta da Kur'an ve sünnet ışığında hareket ettikleri takdirde eğitim ve öğretim sürecinden daha iyi neticeler alınacaktır.

KAYNAKÇA

Ay, Prof. Dr. Mehmet Emin, Ailede ve Okulda ideal Din Eğitimi (5. baskı), Bursa, Düşünce Kitabevi YayınDağıtım, 2C06.

Ay, Prof. D'. Mehmet Emin, Çocuklarımıza Allah'ı Nasıl Anlatalım (21. baskı), İstanbul, Timaş Yayınları, 2006. Aydın, Prof. Dr. Mehmet Zeki, Din Öğretiminde Yöntemler (geliştirilmiş 3. baskı), İstanbul, Nobel Yayın Dağıtım, 2007.

Binbaşıoğlu, Cavit, Eğitime Giriş, Ankara, Binbaşıoğlu Yayınevi, 1988

Canan, Prof. Dr. İbrahim, Resulullah'a Göre Ailede ve Okulda Çocuk Terbiyesi (11. baskı), İstanbul, TÜRDAV, 1997.

Canan, Prof. Dr. İbrahim, Kütüb-i Sitte Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Ankara, Akçağ Basım Yayın, 1988.

Gordon, Dr Thomas , Etkili Öğretmenlik Eğitimi, Çev. Emel Aksay, İstanbul, Sistem Yayıncılık, 1993 (http://www.kho.edu.tr/kutuphane/kitap/ ozetler/00096ozet.htm adresindeki kitap özetinden) Güneş, Âdem, "Çocuk Dövmeyi Din Emrediyor mu?", Aksiyon Dergisi, Çevrimiçi http://www.aksiyon.com.tr/ adem-gunes/cocuk-dovmeyi-din-emrediyor-mu533671, Aralık 2014.

Işılak, Hatice & Durmuş, Alparslan (ed.), Kara Tahtayı Aşmak, İstanbul, Kaknüs Yayınları, 2004.

İmam Gazâlî, İhyau Ulumi'dDin, Tercüme Ahmet Serdaroğlu, Bedir Yayınevi, İstanbul.

Lax, Scott, "The Paddle And The Damage Done"             (Çevrimiçi)         http://www.scottlax.com/

files/0308_the_paddll.pdf, Aralık 2014.

McPhail,              Johnny,               http://

www.parentsunitedtogether.com/page69.html Uğur, Müctebâ & Sofuoğlu, M. Cemal, Sahih-i Buhâri Tecrîd-i Sarih Tercemesi, Pamuk Yayınları, İstanbul, 1980.

DİPNOTLAR

[1]          Hatice Işılak & Alparslan Durmuş (ed.), Kara Tahtayı Aşmak, İstanbul, Kaknüs Yayınları, 2004, s. 10.

[2]          Çev. Ayşe ARA

[3]          (Çevrimiçi) http://tr.wikipedia.org/wiki/Pink_Floyd, Aralık 2014

[4]          (Çevrimiçi)         http://www.youtube.com/watch?v=YR5ApYxkU-U, Aralık 2014.

[5]          (Çevrimiçi)         http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_bts&arama=kelime&guid=TDK.GTS.546b3ff8 b9e459.13812019, Aralık, 2014.

[6]          Cavit Binbaşıoğlu, Eğitime Giriş, Ankara, Binbaşıoğlu Yayınevi, 1988, s. 67.

[7]          A.e., s. 66.

[8]          Işılak & Durmuş, Kara Tahtayı Aşmak, s.17.

[9]          Binbaşıoğlu, Eğitime Giriş, s.68

[10]        Işılak & Durmuş, Kara Tahtayı Aşmak, s.17

[11]        A.e.

[12]        Prof. Dr. Mehmet Zeki Aydın, Din Öğretiminde Yöntemler (geliştirilmiş 3. baskı), İstanbul, Nobel Yayın Dağıtım, 2007, s. 19.[

13]         A.e. ,s.l9 vd

[14]        Karikatür             için;       http://leadingfromtheheart.org/2007/02/10/parentsprotest-time-out-cage-in-classroom/ (Aralık, 2014, Çev. Ayşe ARA)

[15]        Karikatür             için;       http://talesfromteachers.blogspot.com.tr/2013/09/the-first -year-is-worst-year-on.html (Aralık, 2014, Çev. Ayşe ARA)

[16]        Dr. Thomas Gordon, Etkili Öğretmenlik Eğitimi, Çev. Emel Aksay, Sistem Yayıncılık, İstanbul, 1993.

[17]        Binbaşıoğlu, Eğitime Giriş, s. 70

[18]        Dr. Mac, "The Four Components of (just about) Any Good Classroom Behavior Management Sys-tem"                (Çevrimiçi)         http://www.behavioradvisor.com/4Components.html, Aralık 2014. (Çev. Ayşe ARA)

[19]        Prof. Dr. Mehmet Emin Ay, Ailede ve Okulda ideal Din Eğitimi (5. baskı), Bursa, Düşünce Kitabevi Yayın-Dağıtım, 2006, s.116.

[20]        Johnny McPhail [çocuk avukatı); http:// www.parentsunitedtogether.com/page69.html (Çev. Ayşe ARA)

[21]        Scott Lax [yazar, gazeteci, eğitimci]; "The Paddle And The Damage Done" (Çevrimiçi) http:// www.scottlax.com/files/0308_the_paddll.pdf, Aralık 2014. (Çev. Ayşe ARA)

[22]        http://yayim.meb.gov.tr/dergiler/sayi76/sayi76/ g%F6z%FCtok.pdf (Ocak, 2009)

[23]        Prof. Dr. Mehmet Emin Ay, Ailede ve Okulda ideal Din Eğitimi, s. 116

[24]        Binbaşıoğlu, Eğitime Giriş, s. 68

[25]        3,            4,            5,            6,7. maddeler için http://www.zezencay.com ("Sınıf Disiplini", Yazar: Mete ARSLAN); 8. madde için Gordon, 1993

[26]        Dr. Thomas Gordon, Etkili Öğretmenlik Eğitimi, Çev. Emel Aksay, Sistem Yayıncılık, İstanbul, 1993.

[27]        http://mebkl2.meb.gov.tr/ meb_iys_dosyalar/09/10/285571/ dosyalar/2012_12/14030435_velilerin_uyguladigi_olumsuz_disiplin_sekilleri.doc

[28]        Dr. Thomas Gordon, Etkili Öğretmenlik Eğitimi, Çev. Emel Aksay, Sistem Yayıncılık, İstanbul, 1993.

[29]        http://en.wikipedia.org/wiki/Caning

[30]        Prof. Dr. İbrahim Canan, Kütüb-i Sitte Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, c. 8, s. 232-233, Akçağ Basım Yayın, Ankara, 1988. (Tirmizî, Salât 299; Ebu Davud Salât 26)

[31]        http://www.sorularlaislamiyet.com/qna/8566/ cocuk-terbiyesinde-siddet-ve-dayak-caiz-midir.html

[32]        Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi ve Hadis Anabilim Dalı Başkanı

[33]        Adem Güneş, "Çocuk Dövmeyi Din Emrediyor mu?", Aksiyon Dergisi, Çevrimiçi http:// www.aksiyon.com.tr/adem-gunes/cocuk-dovmeyidin-emrediyor-mu-533671, Aralık 2014. (Güneş'in referansıyla Akyüz'ün makalesi, 2002'de, hakemli bir dergi olan Din Eğitimi Araştırmaları Dergisi'nin 10. sayısında yayımlanmıştır.)

[34]        Uludağ Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Din Eğitimi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi

[35]        Ebû Dâvud rivayeti "Kız ve erkek çocuklarınızın arasını artık bu yaştan sonra ayırın." şeklinde sona ermektedir.

[36]        Nahl Sûresi, 16/125

[37]        Âl-i imran Sûresi, 3/159

[38]        Sahih-i Buhârî, c. 12, s. 136, Edeb (18/ 160)

[39]        Lokman Sûresi, 31/17

[40]        , Prof. Dr. İbrahim Canan, Resulullah'a Göre Ailede ve Okulda Çocuk Terbiyesi (11. baskı), İstanbul, TÜRDAV, 1997, s.163 (Tirmizi, Birr,48; Deylemi, 2,65/a

[41]        A.e., s.159. (Ebû Dâvud, Edeb: 123; Tirmizî, Birr: 31)

[42]        Prof. Dr. Mehmet Emin Ay, Çocuklarımıza Allah'ı Nasıl Anlatalım (21. baskı), İstanbul, Timaş Yayınları, 2006, s. 137

[43]        Ay, Prof. Dr. Mehmet Emin Ay, Ailede ve Okulda İdeal Din Eğitimi, s. 101 vd

[44]        Ebu Davud, Edeb, 6.

[45]        Canan, Kütüb-i Sitte Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, c.10, s.150. (Müslim, iman 95, Tirmizî, Birr 17, 18)

[46]        Lokman Sûresi, 16-19. âyetler

[47]        İmam Gazâlî, İhyau Ulumi'dDin, Tercüme Ahmet Serdaroğlu, Bedir Yayınevi, İstanbul, c. 1, s 143.

[48]        Binbaşıoğlu, Eğitime Giriş, s. 66

Copyright 2018 © RAHLE DERGİSİ