DÜNDEN BUGÜNE BAŞÖRTÜSÜ YASAĞI - rahle.org

DÜNDEN BUGÜNE BAŞÖRTÜSÜ YASAĞI - rahle.org

DÜNDEN BUGÜNE BAŞÖRTÜSÜ YASAĞI


Facebookta Paylaş
Tweetle

Ebrar PINAR

 

28 Şubat 1997

Bu ülkenin mütedeyyin halkı için psikolojik savaş, sindirme ve ülkede pek çok alandan mahrum bırakılma adına her türlü zulme düçar edilişin miladı. Kamuda ve okullarda başörtüsü yasağı, sadece imamlar muaf tutularak (ki onlarda sadece namaz esnasında takmak kaydıyla) sarık yasağı, imam hatiplerin orta kısımlarının kapatılması, Kur’an kurslarına yaş sınırlamasının getirilişi vs. vs. İnsan hakları söyleminin dillerde pelesenk edildiği fakat eylemselliğe geçildiğinde hak hukuk tanımazlık. Bir ülkenin eğitim hakkı ve inanç özgürlüğü elinden alınmış hatırı sayılır çoğunluğu. “Zulme rıza zulümdür.” Düsturu ile yıllarca meydanları doldurdular. Pek çoğu ise teslim bayrağını çoktan çekmiş, ya kabuğuna çekilmiş ya da bu zulme rıza göstermişti.

Başörtüsü yasağı bu sayılanlar içinde en çok ses getireni oldu hiç şüphesiz.

Yıllarca dindar insanların kız çocuklarını okutmadığı argümanıyla toplumu aldatmaya çalışanlar, aslında kız çocuklarının eğitim hakkının elinden alınmasında en büyük rolü oynayanlardı. “Haydi kızlar okula” sloganlarıyla sözde kız çocuklarına eğitim için destek olduklarını iddia ediyor, diğer yandan üniversitelerde “ikna odası” adı verilen psikolojik harp mekanlarında genç kızların ya eğitim haklarını ellerinden alıyor ya da inandıkları gibi yaşama haklarını gasp ediyorlardı.

Pek çoğumuz bir yakınımızın yaşadıkları veya kendi yaşadıklarımızdan yola çıkarak zulmün boyutunu idrak edebiliyorduk. Öyle çok hikaye vardı ki birbirinden farklı…

İstanbul üniversitesi hukuk fakültesinde okuyan bir tanıdığım başını açmamak için ancak yedi yılda okulunu bitirebilmişti mesela. Tembelliğinden değildi bu uzatma. Bir sınava alınırsa bir diğerine alınmıyordu. Okula her gidişinde ayrı bir travma yaşıyordu.

Konya’dan İstanbul üniversitesi eczacılık kazanarak İstanbul’a gelen bir kardeşimizi hatırlıyorum. Ailesi başını açarak okuluna gitmesi konusunda baskı yapıyordu. Bir gün hastalanmış üniversitenin sağlık hizmeti veren kısmına giderek muayene olmak istemiş. Orada görevli memurenin etmediği hakaret kalmamış ve başörtüsünü çıkarmasını istemişti. Bu durum da içinde bulunduğu yangını daha da körüklemiş. Okul dönüşü yanıma geldi, ağzını açmasıyla gözyaşları sel olup aktı adeta. Bana da gözyaşlarına eşlik etmek düşmüştü. Sadece “bir şey için ağlayacaksan o memurenin haline ağla” diyebildim. “sen dik dur, Allah bizimle inşallah”

Ankara üniversitesi ziraat fakültesinde okuyan bir kardeşimiz okula başörtüsü ile girmek istediği için güvenlik görevlilerinin şiddetine maruz kalmıştı bundan birkaç sene önce.

Kimisi robokoplar eşliğinde okuldan kapı dışarı ediliyordu. Gerekçe diğer öğrencilerin eğitim hakkını engellemekti. Herkes kadar orada olmayı hak etmiş olmasına rağmen, orada bulunması diğer öğrencilerin eğitim hakkını engellemek olarak nitelendiriliyordu. Gasp mağduru kendisi olmasına rağmen.

Sadece üniversite öğrencileri miydi yasağın mağdurları? Hayır elbette değildi.

71 yaşında kanser hastası bir kadındı Medine Bircan İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesine tedavi için gittiğinde sağlık karnesindeki fotoğrafı başörtülü diye tedavi edilmedi. Oğlu fotoğraf çektirecek durumda olmayan annesinin başörtülü fotoğrafına fotomontaj yaptırarak çözüm bulmaya çalıştı. Hastaların tedavi için sağlık karnelerinde ve sağlık raporlarında başı açık fotoğraf istenmesiyle ilgili İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü’nün yayınladığı genelgenin ilk kurbanı Medine Bircan oldu. Hayatını kaybetti.

1977 yılında doğdu Cevahir. 1994 yılında inancının gereği olan başörtüsüyle tanıştı. Okuldan evvel babasının yasağıyla karşı karşıya geldi ne yazık ki. Babası Cevahir’in bu tercihini içine hiç sindiremedi. Tüm olumsuzluklara rağmen başarılı bir öğrencilik hayatı sonucunda 2002 yılında Ankara Üniv. Tıp Fakültesinden mezun oldu Cevahir.

Öğrencilik hayatı boyunca babasının yıldırma girişimlerine maruz kaldı. Ancak inancından taviz vermedi. Cevahir’in ölümünün ardından ağabeyinin medyaya verdiği demeçlerde, kızkardeşinin aldığı başbakanlık bursunun kesilmesi için babasının başbakanlığa mektup yazdığını, bununla da yetinmeyerek delil olarak kızının başörtülü fotografını mektuba iliştirdiğini belirtmesi babasının yasakçı zihniyetle eş değer bakış açısını gözler önüne sermektedir.

Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesinde görev yapan Cevahir, 1 Temmuz 2003 tarihinde muayenehanesinde babasıyla tartıştı. Tartışma büyüyünce kaçan Cevahir, öz babası tarafından sokak ortasında pompalı tüfekle vurularak öldürüldü. Cevahir yasağın ve tahammülsüzlüğün farklı bir boyutunu yaşamıştı.

Örnekler bu kadarla sınırlı değil elbette. Sayfalar yetmez yazmaya… bugün geldiğimiz noktada yasa belli bir oranda aşıldı. Kamuda ve üniversitelerde başörtüsü yasak olmaktan çıktı. Gerçi yıllardır fiilen uygulanan yasağı hiçbir dönemde yasal bir dayanağa sahip olmadı. Kurumların başında bulunan bir takım zevatın kişisel garezi üzerine hazırlattığı genelgelerle keyfi uygulanan yasak umuyoruz ki artık tarihe karıştı. Ancak polis ve hakimler için başörtüsü yasağı hala kurumların inisiyatifinde. Bu durum kökü kurutulmamış bir habis tümör görünümü arz ediyor. Zira yasağın bu derece büyüyüp yaygınlaşması kurumların inisiyatif kullanmasıyla olmuştur. YÖK inisiyatif kullanmış öğrencilere zulmetmiş, kurumlar inisiyatif kullanmış hizmet alan ve veren başörtülü hanımlara zulmetmiştir. Kurumların inisiyatifine bırakılması yasağın açık kapısıdır ve bu kapı artık açılmamak üzere kapatılmalıdır.

CANCAĞIZIM

Arazı cevherinden ayırana and olsun!...

And olsun gözlerdeki yaşa paha biçilemez kıymet verene!

Ve and olsun örtüsüne bürünene hitap edip vahyi inzal edene!

Gözlerine bir damla nur biriktir cancağızım,

Ferini bir fırtınada söndürme!

Karanlığa râmolan dimağlara bakta,

Aydınlık örtünden yüksünme!

Eline bir demet gül biriktir cancağızım,

Dikeni kendine güldürme!

Yoluna baş koyduğu bu ilahi davada,

Rabbim sen kulunu döndürme!

Dudağına söz biriktir cancağızım,

Elleri kendine sövdürme!...

İlahi kelama muhatap oldun sen,

Beşerin sözünden yüksünme!...

Kulağına ilahi bir ses biriktir cancağızım,

Kuru gürültüye meyletme!..

Ahengine vurulduğun vahanın,

Serap değil gerçek olduğunu vehmetme!

Ruhuna inşirah biriktir cancağızım,

Gönlünün göğüne sıkıntı serdetme!

İlahi ikramdan payına düşen,

Örtüne bir nokta halel getirme!

Copyright 2018 © RAHLE DERGİSİ