TEVBE - rahle.org

TEVBE - rahle.org

TEVBE


Facebookta Paylaş
Tweetle

 

 
Muhammet ALİMOĞLU tarafından yazıldı.

Tövbe hem Allah'ın rahmet sıfatının bir tecellisi hem de insanın yeryüzüne gönderilişini ve imtihanı anlamlandıran önemli bir fırsattır Tövbenin Allah katında makbul olabilmesi için kararlılık, süreklilik ve samimiyetin bir arada bulunması gerekir. Tövbe hem Allah'ın rahmet sıfatının bir tecellisi hem de insanın yeryüzüne gönderilişini ve imtihanı anlamlandıran önemli bir fırsattır Tövbenin Allah katında makbul olabilmesi için kararlılık, süreklilik ve samimiyetin bir arada bulunması gerekir.


 

İnsanoğlunu diğer canlılardan ayıran özelliklerin başında irade ve akıl sahibi olması gelir. Bunlar sebebiyle insan ilâhî hitabın muhatabı olmakta ve yapmış olduğu fiillerden dolayı hesaba çekilmektedir. Cenâb-ı Hakk'ın yapmış olduğu her işte bir hikmet olduğu gibi insanın hem bu üstün vasıflara sahip olması hem de hata ve günah işleyebilme imkânına sahip olmasında da muhakkak bir hikmet mevcuttur. Zaten tarih boyunca peygamberlerin yapmış olduğu çağrı da insanda bulunan bu iki yönün dengelenmesinden ibarettir. Ayrıca insanda bulunan vicdan, temiz fıtrat vb. özellikler sebebiyle insanoğlu bazen dış bir uyarıcı olmaksızın kendi hatasını kavramakta ve vicdan azabı duyabilmektedir. İşte insanı yapmış olduğu gayr-i meşru davranışlar sebebiyle pişmanlığa sevkeden bu vicdanî ve derunî hisler, onun hatadan rücu etmesini sağlayarak kendi özüne döndürmektedir. Bu öze dönüş ve farkına varma neticesinde ortaya konan davranışa bizler, tövbe deriz.

Kelime manası itibariyle; bir şeyden dönmek anlamına gelen tövbe ıstılahta, işlenen günah sebebiyle pişman olup Allah'a sığınmak ve ondan af dilemek anlamına gelmektedir(1). Gerek Kur'ân'da ve gerekse hadislerde tövbe kelimesi kullanıldığı gibi bununla ilişkili olan istiğfar(2), ihtidâ ve hidayet(3), ıslâh-ı hâl ve salih amel(4)gibi kavramlar da kullanılmaktadır. Tevvâb kelimesi Allah-u Teâla'nın bir ismi olup tövbeleri kabul etmesi anlamındadır. Allah açısından tövbe, kulu affetmek; kul açısından ise yaptığı günahtan pişmanlık duyup ondan rücû etmek anlamına gelmektedir(5).

Allah-u Teâlâ sonsuz rahmetinin bir sonucu olarak kullarının yapmış olduğu günahları affetmeğe hazır olduğu için devamlı olarak insanları tövbe etmeğe çağırır(6). Zaten günah işleyebilme kudretine sahip olan insana tövbe etme fırsatı tanınmamış olsaydı, ilk insandan itibaren insanoğlunun kurtulma ve Allah'ın rahmetine nail olma imkânı ortadan kalkmış olacaktı. Dolayısıyla tövbe hem Allah'ın rahmet sıfatının bir tecellisi hem de insanın yeryüzüne gönderilişini ve imtihanı anlamlandıran önemli bir fırsattır. Kur'ân'da insanın günah işleyebilmesine ve ardından tövbe kapısının açık olduğuna adeta işaret edercesine, büyük bir günah zikredildikten hemen sonra insanlar tövbeye çağırılmaktadırlar. Örneğin Allah'ın indirdiği apaçık ayetleri gizleyenlere lanet edildikten sonra "Ancak tövbe edip hallerini düzeltenler ve bildiklerini açıklayanlar müstesnadır; artık onları bağışlarım. Ben tövbeleri çokça kabul eden ve çok merhamet edenim" buyrulmuştur(7). Başka bir yerde de iman ettikten sonra doğru yoldan ayrılarak inkârı seçenlerin durumu anlatıldıktan sonra "ancak bundan sonra tövbe edip düzelenler müstesnadır. Gerçekten Allah bağışlayıcı ve merhamet edicidir"(8) denilere günahtan hemen sonra tövbeye işaret edilmiştir.

Kur'ân-ı Kerîm'de hem insanların tövbe etmeleri tavsiye edilmekte hem de tövbesi kabul edilen kişilerin hayatlarından örnekler verilerek konu müşahhaslaştırılmaktadır. Bu tür kıssaların zikredilme sebeplerinin başında insanları günaha sevkeden etkenler gösterilmek istenmektedir. Ayrıca insanların doğru bir şekilde nasıl tövbe edecekleri öğretilmekte ve Allah'ın tevvâb sıfatının örnekleri açık bir şekilde gösterilmektedir. Bunların başında Hz. Adem'in kıssası yer almaktadır(9). Hz. Adem ile eşi kendi hür iradeleriyle yaptıkları işin günah olduğunu anlayınca, herhangi bir baskıya maruz kalmadan pişmanlık duyarak kendi ihtiyarlarıyla tövbe ettiler. Onların kendi iradeleriyle tövbeyi tercih etmeleri, şeytan gibi tövbe etmeksizin işledikleri günahta inad etme hürriyetini de içermektedir(10). Bu sebepten dolayı Allah onların tövbesini kabul etti ve onlar da bunun üzerine sıkıntıdan kurtularak huzura kavuştular. Yine bizlere gösterilen güzel bir tövbe örneği de Hz. Yunus'un kıssasında geçmektedir(11). O, kavmine tebliği bırakıp onlardan uzaklaşır. Fakat Allah yapmış olduğu bu davranışın yanlış olduğunu Ona balığın karnında göstererek hatasını anlamasını sağlar. Issız bir denizde ve balığın karnında karanlıklar içerisinde pişmanlık duyup yaptığı hatanın farkına varıp "senden başka ilah yoktur, sen münezzehsin, ben hakikaten zulmedenlerden oldum"(12) diyerek elini Allah'a kaldırınca Allah da onun tövbesini kabul eder ve kendisini içinde bulunduğu durumdan kurtarır. Onun tövbesi iman eden bir insanın yapmış olduğu hatanın farkına vararak Allah'a sığınmasını, kavimin tövbesi ise iman etmeyenlerin tövbesini sembolize etmektedir(13).

Vahye muhatap olan seçkin bir insan olması hasebiyle(14) mükemmel bir dînî ve ahlâkî yaşayışın temsilcisi(15) olan Rasulullah (s.a.v) Kur'ân-ı Kerîm'de bizlere en güzel örnek olarak sunulmaktadır(16). Onun hayatında çokça tövbe ettiğini söylemesi hem bizlere sık sık Allah'a sığınarak tövbe etmemizi öğretmek, hem de "Allah çokça tövbe edenleri sever"(17) âyetinde belirtildiği üzere Onun sevgisine mazhar olmak içindir. Ayette tövbe eden kimselerin Allah'ın sevdiği insanlar oldukları ifade edilerek tövbenin başlı başına Cenâb-ı Hakk'ın sevdiği bir amel olduğu ifade edilmektedir. Daha önce geçtiği üzere insanoğlu günahtan korunmuş değildir; her insan günah işleyebilir. Ancak önemli olan bunun farkına varabilmektir. Nitekim Rasulullah (s.a.v) "her insan hata işler, hata işleyenlerin en hayırlısı ise tövbekar olanlardır"(18) diyerek bu duruma açık bir şekilde işaret emiştir. Burada dikkat edilmesi gereken bir husus da günahın küçümsenmemesidir. Tövbe kapısının açık olması, insanın rahatlıkla günah işleyebileceği anlamına gelmemektedir. İşlenen bir günah küçük de olsa bu, mü'minin sinesinde öyle bir pişmanlık husûle getirmeli ki Hz. Eyyüb gibi yüreğinin en derinlerinde bu sıkıntı ve pişmanlığı hissetmelidir. Eğer işlenen günahlar küçük görülüp önemsenmezse bu durum fâcirliğin göstergesidir. Nitekim Efendimiz (s.a.v) bu durumu şöyle ifade etmektedir: "mü'min günahını şöyle tasavvur eder: sanki kendisi üzerine her an düşme tehlikesi olan bir dağın dibinde oturmakta ve dağ üzerime düşer mi diye korkup durmaktadır. Fâcir ise günahını burnunun üzerinde uçan bir sinek gibi görür"(19).  Burada dağ misali ile somut bir şekilde ifade edilen durum, aslında günahın insan psikolojisinde meydana getirdiği huzursuzluktur. "Bir kimseyi iyilikleri sevindirir, kötülükleri de huzursuz ederse o kişi mümindir"(20) hadisinde de belirtildiği üzer îmânı olan kişi, günahtan sonra nedâmet duygusuna kapılır. İnsan, Allah'ın yaratmış olduğu eşref-i mahlukât olma vasfıyla Rabbinin çizmiş olduğu sınırları aşmanın kendisinde meydana getirdiği hüzün ve sıkıntı haliyle bir iç çöküntü yaşar. Bu psikolojik durumun oluşturduğu huzursuzluk ve sıkıntı, insanı bir arayışa sürükleyerek îmânın kendisine vermiş olduğu huzur ve sükûnu yakalamaya çalışmasını sağlar(21). İşte bu arayışın adıdır tövbe. Kişi, Allah'ı tanıması, ona inanması ve ona yürekten sevgi ve bağlılık duyması sebebiyle işlediği günahtan dolayı huzursuzluk hisseder ve pişmanlık duygusuna kapılarak tövbe eder. Eğer bir kimse günahlarından pişman olmayıp günah işlemeye devam ederse onun kalbinde siyah lekeler oluşur(22) ve kalbi paslanarak adeta ilahi hitabı anlamaya kapanır(23).

Tövbenin Allah katında makbul olabilmesi için kararlılık, süreklilik ve samimiyetin bir arada bulunması gerekir. Aslında müminin günah işlememek için kararlı olması ve elinden geldiğince bundan uzak durması asıldır. Ancak günah işledikten sonra içinde oluşan huzursuzluk sebebiyle bir kimsenin bütün içtenliğiyle Allah'a yönelerek günahı terk etmeğe azmetmesi ve tövbe için kararlı olması tövbenin ilk önemli şartıdır. Bundan sonraki aşamada ise süreklilik gelmektedir. Günah işlememeye kararlı olmak ve tövbe ile Allah'a yönelmeden sonra artık bunun süreklilik arzetmesi gerekir. Dolayısıyla tövbe belirli bir zamanla sınırlı değildir; sürekli olması gerekir. Bu durumda insanlar tövbeyi gerektirecek davranışlardan uzak durmaya çalışırlar. Yukarıda da ifade edildiği (Hz. Adem ve Hz. Yunus'un tövbelerinde) üzere tövbenin Allah katında geçerli olabilmesi için cân-ı gönülden yapılması gerekir. Günah işleyen kimsenin duyduğu pişmanlık ve iç huzursuzluk sonucu bütün samimiyetiyle Allah'a yönelerek ondan af dilemesiyle makbul tövbenin üçüncü aşaması da tamamlanmış olur(24).

İnsanoğlunu meleklerden ayıran hususiyetlerden biri de günah işlemesidir. Allah-u Teâlâ da kulun günah işlemesini mazur görerek ona tövbe fırsatı vermiş ve onun kendisine sığınarak af dilemesini kendisine tavsiye etmiştir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v) "eğer siz günah işlemeseydiniz Allah sizi yok eder ve yerinize günah işleyen sonra da kendisinden af dileyen bir topluluk yaratırdı"(25) buyurarak hem insanların günah işleyebilme kabiliyetinde oluşuna, hem de Allah'ın affedicilik sıfatına işaret etmiştir.

 

Dipnotlar:

1. İsfehânî, Müfredât, tvb' maddesi; Gazzâlî, Muhammed Ebû Hâmid, İhyâu Ulûmi'd-Dîn, Dâru'l-Hayr, Beyrut, 1997, (4. baskı), IV, s. 234.

2. Günahın bağışlanmasını, örtülmesini kalp, dil ve fiil ile dilemek. Bkz. İsfehânî, Müfredât, gfr' maddesi. Kur'ân'daki kullanımları için bkz. Tevbe 9/80, Bakara 2/285, Âl-i İmrân 3/133, 135, Nûh 71/10.

3. Hüdâ ve hidâyet lütuf ile yol göstermek, doğru yola iletmek, gerçeğe ulaştırmak; ihtida ise dünyâ ve âhirete ilişkin işlerde insanın kendi isteğiyle araştırıp doğru yolu bulmasıdır. Bkz. İsfehânî, Müfredât, hdy' maddesi.

4. Bkz. Yapıcı, Asım, İslam'da Tövbe ve Dini Yaşayıştaki Rölü, Beyan Yayınları, İstanbul, 1997, s. 61-71.

5. İsfehânî, Müfredât, ‘tvb' maddesi.

6. Örnek olarak bkz. Nûr 24/31, Tahrîm 66/8, Bakara 2/222.

7. Bakara 2/159-160.

8. Âl-i İmrân 3/86-89. Başka örnekler için bkz. Âl-i İmrân 3/135-136; Furkân 25/70-71.

9. Kıssa için bkz. Bakara 2/35-37; A‘râf 7/19-25; Tâhâ 20/115-123.

10. İkbal, Muhammed, İslamda Dinî Tefekkürün Yeniden Teşekkülü, (Trc. Sofi Huri), İstanbul 1964, s. 101-102.

11. Kıssa için bkz. Enbiyâ' 21/87-88; Saffât 140/148; Kalem 48/50.

12. Enbiyâ' 21/87.

13. Tövbe ile ilgili somut örnekler için bkz. Tevbe 9/38-40, 118.

14. Necm 53/3-4.

15. Kalem 68/4.

16. Ahzâb 33/21.

17. Bakara 2/222.

18. İbn Mâce, Sünen, Züht: 30.

19. Buhârî, Sahîh, Deâvât: 4; Müslim, Sahîh, Tevbe: 3.

20. Tirmizî, Sünen

Copyright 2018 © RAHLE DERGİSİ