DAHA İYİ OLABİLİR Mİ? - rahle.org

DAHA İYİ OLABİLİR Mİ? - rahle.org

DAHA İYİ OLABİLİR Mİ?


Facebookta Paylaş
Tweetle

Fikri ÜNSAL                        

Başlarken

Yapmakta olduğumuz İslami gayretlerimize ilişkin birlikte bir değerlendirme yapmak istiyorum. Tabi bu “Büyük bir konuya dair kısa bir değerlendirme” olacaktır. Bazen yazanın yazının içeriğine okuyanlardan daha çok ihtiyacı olduğu zamanlar olabiliyor. Şu anda böyle bir yazının arifesinde olduğumu görüyorum. Söylediklerimi öncelikle herkesten daha fazla bu konularda nasihate ihtiyacı olan nefsime söylediğimi belirtmek isterim. Bu konuda şu kişiler çok iyi şu kişiler çok başarısız gibi durumlar söz konusu değil, yazılacaklar hepimizin imkân ve zaafları, hepimiz aynı durumdayız.

Allah’ın Dini Uğrunda Çaba Sarf Etmek Hayatımızda Birinci Sırada Yer Alıyor Mu?

Allah yolundaki çabaları öncelemeliyiz hayatımızda. Hatta ikinci sıraya da bu çabaları yazıp üç ve sonrasına aile, iş, eş, çoluk çocuk, torun vb. koymalıyız. “De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım-akrabanız, kazandığınız mallar, durgunluğa uğramasından endişe ettiğiniz ticaretiniz ve hoşlandığınız meskenler size Allah’tan, peygamberinden ve O’nun yolunda cihaddan daha sevimli ise, artık Allah buyruğunu (kıyameti) gerçekleştirinceye kadar bekleyin. Allah günaha saplanmış kimseleri hidayete erdirmez.”[1] Bunu türlü türlü sevdalara kapıldığımız halde böyle söylüyoruz. Bize ne mutlu ki bugün bunun farkındayız: “De ki: "Size, iş ve davranışları bakımından en çok ziyana uğrayanları bildirelim mi? Onlar, iyi yaptıklarını sandıkları halde, dünya hayatında çabaları boşa giden kimselerdir."[2] Bu işi cemaatle başarabiliriz, topluca kolaylaştırabiliriz. Cemaatin bu misyonu yerine getireceğine inanmak gerekiyor, diğer şeylere tercih edilmesi gerekiyor. Tabi bu konuları ne kadar öncelediğimiz tartışılır. Birlikte yapılacak bir faaliyete davet ettiğim bir kardeşimizin “eski arkadaşlarla her hafta sonu programımız var” demesi ve maalesef böylesine basit gerekçelerle çalışmalara katılmaması gibi bir cemaat öncelemesi ile bu işler sağlıklı yürümeyecektir doğal olarak. Bir çalışma için ekip olması şart. Ekibin olmadığı yerde hareket yoktur. Sohbet demek çalışma demek olmadığı gibi faaliyet demek de çalışma demek değildir. Birim sorumluları-ekipleri olacak onlar bunu sağlayacak. Bunu teoride kabul etsek de pratikte gençlik-mahalle olarak tam manasıyla ekip oluşturabildiğimiz söylenemez. Buralarda hareket bekliyorsak ekip oluşturup sistem işletilmelidir.

İstişare / Kafa yormak

Yeni bir şeyler yapmak, yapılanları daha güzel yapmak ve toplantıları sadece konuşma değil aksiyon için kullanma, somut adım atmak gerekiyor.

Sürekli İyileştirme

Mümkünse tüm mensupların yeni fikirlerini değerlendirip uygun olanlarını icra etmek. Dersler, kamplar, toplantılar, davet çalışmaları nasıl daha güzel hale getirilebilir diye kafa yormak gerekiyor?

Ø  “İnsanlar artık bilgiye birçok kanaldan ulaşıyor, sohbetlerin bir orijinalliği kalmadı, ne yapılsa boş”

Ø  Kamp, gezi, kahvaltı, pikniği tüm stk’lar yapıyor, insanlar doydu bir anlamı kalmadı, bırakalım”

Ø  Sportif faaliyetin zaten İslami çalışma ile ne alakası var boş ver gitsin”

Ø  “Bugünün insanı kutsala kulaklarını kapatmış davet yapamayız” gibi mazeretlerin arkasına sığınıp boş vermemek gerekiyor.

“Sürekli İyileştirme” Niçin önemli?

Her birimiz bir iyileştirme önerisi getirse binlerce iş iyiye doğru gidecek ve nihayetinde cemaatin iyiliği olacak bu.   

Gaziantep’te ihtiyaç sahiplerine yardım dağıtan 90 yaşındaki Mehmet Tekerlek’in hayır faaliyetine başlamasını, onu iyileştirmesi ve sürdürmesini kendimize örnek olarak alabiliriz:[3]

·        I. Beş Yıllık Kalkınma Planı (1963-1967) kapsamında Sanayi bakanlığının el sanatlarını destekleme projesine öğrenci bulurken fakir aileleri görüyor Mehmet Tekerlek

·        Hali vakti yerinde olanlardan destek istiyor, destek geliyor

·        Önce yaya sonra motosiklet ile yemek dağıtıyor, sonra araba alıp araba ile dağıtım yapıyorlar

·        Bekâr olduğundan genelde dışarda yemek yiyor, yemek yediği yerlere artan yemekleri görüyor ve ihtiyaç sahiplerine dağıtılmak üzere kendine verilmesini talep ediyor

·        Hayırla bilinme hayırla anılma, “araba sesi gelince yemek geldi” deniyor

·        Topla Dağıt Dinsin Ağıt” / “VEREN EL ALAN EL-SEFER TASI (TRT)”[4] Belgeseli çekilmiş bu konuda.

Önce sorunun tespiti şart: Fakir ailelerin görülmesi. Soruna kayıtsız kalmamak: Çözüm aramak, dert edinmek. Sonra çözüm bulunması: Varlıklılardan destek alıp çözümü uygulamak. Yemek yardımına başlamak. Çözümü iyileştirmek: 1. Yaya iken motor-araç, daha hızlı hizmet, daha çok kişi. 2. Lokantalarda artan yemekleri bu soruna çözüm olarak almak. Hiçbir zaman ümitsiz olmamak. Çözümleri, çareleri, açılımları da Allah tan bilmek: “Kim Allah’tan korkarsa Allah kendisine bir çıkış yolu gösterir. Kim Allah’tan korkarsa Allah ona işinde bir kolaylık verir.”[5] Allah’ın yardımı: “Ey iman edenler! Allah’a yardım ederseniz O da size yardım eder ve ayaklarınızı sağlam bastırır.”[6] Allah için çabalar neticesinde dünya işlerimiz de düzelebilir: “Her kim Kur’ân meşguliyetiyle Benden istemekten geri kalırsa, Ben ona, (Kur’ân okumayıp) isteyenlere verdiğimden fazlasını veririm.”[7] İki sahabeden birinin işte, birinin peygamberimizin yanında olması ve aleyhisselatüvesselam efendimizin  “Belki de sen de o sayede rızıklanıyorsun” demesi gibi.

Tahammül / Sabır

Küçük hatalarla insanları harcamamalıyız, affedici olmalıyız. Peygamberimiz köleleriniz-hizmetçilerinizi affedin deyince kaç kere diyen sahabeye “günde 70 kere” diyor. Rabbimizin bizlerin her gün onlarca hatamızı affettiğini düşünmeliyiz ki yıllardır ders dinleyip kitap okumamıza rağmen bu hataları yapabiliyoruz. Böyle iken daha yeni başlayan ya da hiç başlamamış olan insanların hata yapması çok normal değil mi? Olumlu yönden bakmalıyız insanlara: Hz Peygamberin (sav) hataları olan sahabeye “Ama o Allah ve Rasulünü seviyor” demesi bizim için ne güzel bir örnektir değil mi?

Ciddiyet / İhtimam / Özen

Detaylara önem vermek gerekiyor. Dersleri, sosyal-sportif çalışmaları ve yardım faaliyetlerini akla gelen en detay noktasına kadar planlamak ve uygulamak. Olumlu bir örnek olarak “Voleybol turnuvasında izleyicilere dışarıdan sandalye getirip maç sonrası götürmek”.  Bir voleybol maçında ayakta dursalar ne olur? Olumlu bir başka örnek: Genel derse gelen herkesle mutlaka selamlaşmak, hal hatır sormak. Olumsuz bir örnek: Kış aylarında tam ders vaktinde salonun ısıtmasını açmak. Bu nedenle de ders yaptığımız mekânın ders boyunca soğuk olması. İçimizden Safranbolulu Recep Özen gibi birileri çıksa bu sorunu yaşamazdık. Recep Özen durakta ekmek almak için bekleyen akranlarını ısıtmak için onlara seyyar soba yapmış.[8] Olumsuz örnekler: Ders başlayınca esnemeye başlamak, toplantı başlayınca gözün saatte olması, toplantı yapan kişiyi sürekli baskı altında tutmak. Bu tür küçük detaylar neden önemli? Her birimiz bir işte özensiz davransa binlerce bozuk iş olur. Bu da sistemi/cemaati bozar. Bir çivi bir nalı, bir nal bir atı, bir at bir komutanı, bir komutan bir devleti kurtarır/yıkar.

İstikrar

Bıkmamak, usanmamak, yorulmamak. Davetten bıkmamak, insanlardan bıkmamak, hayattan bıkmamak, ders anlatmaktan bıkmamak, ders dinlemekten bıkmamak, toplanmaktan bıkmamak, dağılmaktan bıkmamak. Bıksak dahi bırakmamak. Unutmayalım: “Aşkın bir adı da yorulmamaktır”. 90 yaşındaki Mehmet Tekerlek Gaziantep’te 50/60 yıldır ihtiyaç sahiplerine yardım dağıtıyor. Bu nasıl bir aşk, bu nasıl bir yorulmamak?

En Büyük Sorunumuz Atalet

Rabbimiz “Rabbinizin mağfiretine mazhar olmak ve takvâ sahipleri için hazırlanmış olup gökler ve yer kadar geniş olan cennete girmek için yarışın![9] buyururken durumumuz yerimizde çakılıp kalmak: “Ey iman edenler! Size ne oldu ki, "Allah yolunda seferber olun" denilince yerinize çakılıp kaldınız…”[10]. Seferber olacağımız şey kıtal de değil. Ders yapmak, derse gelmek, derse adam getirmek, derneği açmak, derneği temizlemek, çay demlemek, bulaşıkları yıkamak, toplantıya gelmek, kampa gelmek, geziye gelmek, spora gelmek, yetim ziyaretine gitmek, yardım dağıtmak, tıra yardım yüklemek, kampa malzeme almak, şunu getirmek bunu götürmek …. Öyleyse neden bunca atalet?

Odaklanma Problemi

Kötüyü Temizleme: Meşgaleleri azaltma, ağırlıkları atma. Meskenlerimiz, bineklerimiz, ticaretimiz, süslerimiz, yemelerimiz, gezmelerimiz … bir sürü gailemiz var. Kafalarımız dağınık, kalbimiz adeta başını kaldırıp nefes alamıyor, boğuluyoruz. Sosyal medya, ıvır zıvır kalbimizi baskı altına alıyor. İmam Gazali ayna metaforunda “Allah tan gayrı her şeyin varlığı kalpteki/aynadaki görüntüyü bozar” der. Sorunlarımıza odaklanıp uykusuz kalan var mı? Sorunlarımızı aşmak için günlerce-yıllarca dua eden var mı? Kalplerimiz başka başka yerlerde olduğu için bambaşka şeylere meyledip bambaşka şeyler için dualar ediyoruz. Ağırlıklarını atanların hareketi için bir işaret yeterlidir: Hurma yiyen sahabenin şehidlere cennet müjdesini duyar duymaz meydana çıkıp savaşıp şehid olması gibi. “Hazır olanlar için bir işaret yeterlidir

Kendini Yetiştirmek

Aynı bilgilerle yeni fikirlerin çıkması beklenemez. Mensuplar yeni tefekkürler yeni okumalarla gelecek ki gelişme olsun. Hakkını vererek zikir, hakkını vererek tefekkür, hakkını vererek tevbe, hakkını vererek Kur’an okumak gerekiyor ki manevi olarak donanalım da atılım yapalım. Şairin dediği gibi:

Haydi gel bir daha arayalım. 

Herkesin ve her şeyin uykuya durduğu bir vakitte.

Gürül gürül bardaktan boşanır gibi.

Yeryüzünü ve gökyüzünü,

Dünyanın bu yüzünü ve öbür yüzünü.

Geceyi ve gündüzü dolduran,

Yüreğimizi kuşatan 

O Kitap’tan okunanı

Haydi gel bir daha arayalım. ”[11]

 

Hakkını vermek için ağırlıkların atılması gerekiyor

Ağırlıkları atmak için hakkını vermek gerekiyor

 

Dostluk, arkadaşlık, kardeşlik

Gönül arz eyliyor dostu görmeyi engel bırakmıyor buna ne dersin?” demiş bozkırın tezenesi Neşet Ertaş. Hz peygamber (sav) Hz Ebubekir (ra)’i günde iki kez ziyaret ediyordu, Hz Ali (ra)’de günde iki kere peygamberimizi ziyaret ediyordu. Soru: Günde iki kere ziyaret ettiğimiz veya telefonda görüştüğümüz dostlarımız var mı? Bırakalım günde iki kere görüşmeyi her kampa, her toplantıya her sportif etkinliğe bile katılmıyoruz. Sıkılıyoruz. Sadece birbirimizi görmek bize öyle önemli bir anlam ifade etmiyor artık. Oysa yapılan faaliyetlerin en büyük semeresi kardeşliğimizi dostluğumuz pekiştirmek, dertlerimizle dertlenmek, sevinçlerimizle sevinmek. Yoksa biz kaplıca olan bir mekâna kaplıca için gitmediğimiz gibi kampa orman için, futbola da spor olsun diye gitmiyoruz. Bir kardeşlik ünsiyeti, Allah rızası için birlikte vakit geçirmek için gidiyoruz. Bir kardeşimize “niçin kahvaltımıza gelmedin” dedim. Daha geçen kahvaltı yaptık dedi. Kardeşim bilmiyor musun kahvaltı için bir araya gelmmiyoruz? Sen “Kurbanlarınızın ne etleri ne kanları Allah a ulaşır. Sizin takvanız Allah a ulaşır”[12] ayetini hiç duymadın mı?

Allah’ı Sevmek

Hayatımızda öyle şeyler var ki onla vakit geçirmekten bıkmıyoruz hatta seviniyoruz. Alış-veriş, kar getiren işlerden saatlerce konuşabilir bazılarımız. Kimisi türkülerle yatıp türkülerle kalkar, usanmaz. Kimi şiir hastasıdır, şiir okuyarak uyur, şiir okuyarak uyanır. Kazanç için zorumuza giden işleri yıllarca sürdürürüz, her gün trafik, her gün aynı iş, her gün aynı patron/yönetici. Hoşumuza gitmese de her gün dükkânı açar, bir işte çalışıyorsak işimize gideriz, bıksak da bırakmayız. Yıllarca kazma sallarız, orak biçeriz, direksiyon sallarız, duvar öreriz, kod yazarız, CR yaparız, bug fix gideririz, alırız-satarız, ticaret/kazanç için uykusuz kalırız, seyahat ederiz, gece-gündüz-yaz-kış bir ömür…. Neden böyle? Ya o şeyi sevdiğimiz için ya da korkulan bir şeyin (maddi kayıp, iflas, başkasına muhtaç olma …. vb.) başımıza gelmemesi için. Bir mahkemedeki hapis cezası ihtimali bizi ilgili kanunları öğrenmeye sevk ediyor, bir imar artırma davası kazanç nedeniyle aynı şekilde kanunları öğrenmeye sevk ediyor, ya da bir makama gelip gelir artırmak için veya bir ticaret için al-sat-şöyle-böyle yap için çokça çabalar harcıyoruz, ömrümüzü veriyoruz.  Eğer Allah ve Rasulünü sever , onlardan ayrı kalmaktan korkarsak onların işlerini de gönülden yaparız, bıkmayız usanmayız, bıksak da bırakmayız. Aşkın bir adı da yorulmamaktır” dedik ya, işte tamda bu. İyiyi Yerleştirme: Allah ve Peygamber sevgisi. Sevdiğinin mesajlarını okumak, okuyup daha da sevmek, sevip daha da okumak. Okuyup istenenleri yapmak sevdiğine yaklaşmak. Medine de bir ayetle başörtüsü örtülmesi, içki yasağı getiren ayetle içki seli olması bu büyük sevgi sayesinde oldu, 10-15 yıl gelen Mekki-Medeni surelerin kalplerde etkisi ile oldu. Kuran okumak, yardım etmek, iyilik etmek, infak etmek, oruç tutmak, namaz kılmak. “Gözümün nuru namaz” namaz ne demektir? “Müminler o kimselerdir ki, Allah’ın adı anıldığında yürekleri titrer, kendilerine Allah’ın âyetleri okunduğunda bu onların imanlarını arttırır.” Ayeti bize ne der? “Verdiklerini, Rablerine dönecekleri inancından dolayı kalpleri ürpererek verenler” ne demektir?   

Sorun bizde dostlar, yüreğimizde. Ömer bin Abdulaziz’e iki yıl gibi kısa bir sürede bu kadar işi nasıl başardın denmiş, “Allah la birlikte olarak, O’na sığınarak” demiş. 90 yaşındaki Mehmet Tekerlek Gaziantep’te 50/60 yıldır ihtiyaç sahiplerine yardımı ancak Allah’a sığınarak/severek başarmış olmalı. Attığın zaman sen atmadın Allah attı şuuru olmalı. İnsanların bir arada olması, birlikte hayır yapması, sohbetler yapması, büyük işler yapmasını istiyorsak bunu ben yapamam bunu bilmeliyim. Ancak Allah’a yakın olarak O’nun desteği ile yapabilirim.  “Müminlerin gönüllerini birleştiren de O’dur. Dünyanın bütün servetini harcasaydın onların gönüllerini birleştiremezdin, fakat Allah onların aralarını düzeltti. O izzet ve hikmet sahibidir.”[13] İyi bir cemaat için önce Allah’la gerektiği gibi irtibatımızın olması gerekiyor.

Sonuç

Teşkilatlanma, istişare, ciddiyet, tahammül, istikrar vaz geçilmezlerimiz. İşlerimize önem vermeliyiz, onları sürekli daha iyi bir noktaya taşımak için çabalamalıyız. Üretmek için kendimizi yetiştirmemiz lazım. Atalet problemimiz var. Odaklanmamız için fazla bagajlarımızı atmalıyız. Başarmak için Allah a sığınmamız gerekiyor.



[1] Tevbe, 24

[2] Kehf, 103-104

[4] Veren El Alan El - Sefer Tası / Mehmet Tekerlek - https://www.youtube.com/watch?v=kCGp7vEahAM

[5] Talak, 2,4

[6] Muhammed, 7

[7] Tirmizî, Sevabu’l-Kur’ân, 25

[8] Detaylar için :  Ekmek almak için bekledikleri durakta seyyar soba ile ısınıyorlar - https://www.youtube.com/watch?v=WWNxkpUq38w

[9] Al-i İmran, 133

[10] Tevbe 38

[11] Erdem Beyazıt, Aşk Risalesi

[12] Hac, 37

[13] Enfal, 63

Copyright 2018 © RAHLE DERGİSİ