İnsan, Arkadaşının Dini Üzeredir - rahle.org

İnsan, Arkadaşının Dini Üzeredir - rahle.org

İnsan, Arkadaşının Dini Üzeredir


Facebookta Paylaş
Tweetle



Ümit Şahin

İnsanoğlu kâinatta hayatını aklı ile yönlendirebilen ve seçme hakkına sahip olan tek varlık olarak canlılık sahnesinde rolünü almıştır. Varlık sahibi olması, can taşıması ve diğer fizikî özelliklerini bir kenara bırakacak olursak: Ruh taşımakla ve bu ruhun aklî melekelerle yönlendirilmesi ile kendisini yaratılış sahnesinde bulduğu günden bu güne kadar hep iki yol ile karşı karşıya kalmıştır; Hak ve Batıl yol. Hak yolun temsilcileri etraflarına ışık (nur) saçarken, batıl yol sahipleri tarihin her karesinde ateş (nar) saçarlar. Bu Sünnetullah gereğidir.

“Şeytan, kime arkadaş olursa, artık ne kötü bir arkadaştır o. Allah'a ve ahiret gününe inanarak Allah'ın kendilerine verdiği rızıktan infak etselerdi, aleyhlerine mi olurdu? Allah, onları iyi bilendir.” (Nisa: 37-39)

Hak yolu tercih eden ve peygamberlerin örnek hayatları doğrultusunda vahyin kılavuzluğunu seçen mü’min kullar, aslında seçtikleri mü’min arkadaşlar sayesinde hak üzerinde sabit kalabilmişlerdir. Birlikte yaşadıkları ve zaman ayırdıkları insanların onları hayra, güzelliğe ve takvaya davet etmesi onlar için büyük bir nimet olmuş ve bu nimet onları cennete yürüyen adımlarla buluşturmuştur.

Allah: "Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve sâdıklarla beraber olun." (Tevbe: 119) buyurarak sâdık, dürüst kişilerle, imanlı, ahlâklı, salih, takva ehli insanlarla beraber olmamızı, onlarla birlikte olmamızı, onların sohbetlerine devam ederek, ilim, irfan, edeb, ahlâk öğrenmemizi, onları örnek alıp onlar gibi olmaya çalışmamızı istemektedir.

İmam Gazalî bir arkadaşta bulunması gereken vasıfları şöyle sıralamaktadır: Akıllı olmak, iyi ahlâklı olmak, salih olmak, doğru sözlü olmak, dünyaya hâris (hırsla bağlı) olmamak.

Akıl insanın elde ettiği en büyük nimettir. Duygular ise aklı öldüren ve kontrolden çıkmasına neden olan melekelerdir. Duygusallık insanı gerçeklerden uzaklaştırır. Duygusal insanların en belirgin yönlerinden biri, gerçek dışı bir dünyayı yaşama istekleridir. Aklın ve mantığın yerini duygular, gerçeklerin yerini ise hayal ve kuruntular almıştır. Bu bakımdan duygusal bir kişiye ulaşmak yani bu kişiyle diyalog kurabilmek, ona fikir danışmak, tavsiyede bulunmak pek mümkün olmaz. Aynı zamanda duygusal kişilikler akıl kullanamayan, kendi içlerinde mutsuz, huzursuz, etraflarına sorun olan atıl kimseler olurlar.

Ahlâk modern dünyanın yitik malıdır. Modernistler kaybettikleri ahlâkî değerlerini eşyaya hasretmiş ve kalplerindeki temizliği karanlık ve yalnız dünyalarına terk etmişlerdir. Ahlâkı hazza indirgeyenler, faydada ahlâk arayanlar, sadece kendi çıkarını düşünmek suretiyle kendilerine ahlâkî bir dünya kurduğu iddiasında olanlar, maalesef dünyamızda oldukça geniş bir yer tutmaktadırlar. Müslüman bireyler ise güzel ahlâkı önceleyerek dünyanın bir imtihan olduğunu ve geçiciliğini düşünerek nefsini terbiye etmek suretiyle insanların kendisinden zarar görmemesi üzerine bir dünya kurmuştur. Müslümanın güzel ahlâkı, gelmeyene gitmek, kötülük edeni bağışlamak, vermeyene vermek suretiyle daha da güzelleşir. Salih olmak, sahih olanı almak demektir. Kendini Kur’an ile inşa etmiş bireyle, kendini şeytanın adımlarını takip ederek yürüten kişi arasında büyük farklılıklar vardır. Hayatımızı Kur’an eksenli hayatı önceleyenlerle sürdürürsek hem bu dünya hem de ahiret hayatı bizim için mutluluk yurduna döner. Sıhhatli düşünmenin anahtarı sahih bir anlayışı, kavrayışı ve davranışı tüm benliğimizle yaşamamıza bağlıdır.

Doğru söz hayatımız pahasına söylememiz gereken ve seçtiğimiz arkadaşları belirleme kriterimiz olmalıdır. Hakkı canı pahasına ayakta tutan insan hiçbir zaman arkadaşlarını yalnız bırakmaz ve ondan zarar gelmez. Yalanı yol edinen, cehenneme odun toplayan gibidir. Sözü doğruluğundan saptıran hem kendine hem karşısındakine hem de topluma zarar verir. Toplumun temeline dinamit yerleştirmekten daha tehlikeli bir şey varsa oda toplumda yalanı yaygınlaştırmaktır.

En çok bağlı olunması gereken ve aslolan yurt Ahiret yurdudur. Dünyaya bağlı olan kişi, menfaatleri gereği her şeyi bir anda elinin tersi ile itip, değerlerini, ilkelerini, misyon ve vizyonunu hiçe sayar. Dünya, öyle kazıklarla bizi kendine bağlar ki bunlar imtihanımızın köşe taşlarını oluşturur. Kimi insanları evlatları her şeyi ile dünyaya bağlarken, kimi insanları da yığın yığın biriktirdikleri mal sevdası dünyaya bağlar. Eğer dünya her şeyi ile bizi kendine bağlamışsa ulvî değerler, dostluk ve arkadaşlık bağları gibi maneviyata ilişkin tüm duygular tamamen boş ve anlamsız sayılır. Arkadaşını öyle kişiler arasından seç ki, dünyaya olan tamahı sana olan bağından fazla olmasın, öyle insanları bul ki bakınca sana Allah’ı hatırlatsın.

Arkadaş yola çıktıklarımızı yolda bulduklarımıza değişmemeyi getirmelidir. Bu arkadaşlığı davadaş olma yoluna iten adımın parolasıdır. Bu takva yoluna tam rota devam edenlerin vazgeçilmez yol azığıdır. Başından sonuna kadar arkadaşlığı dostluğa / kardeşliğe götürmektir. Mola verdiğin yerde terk edenlerden değil dinlenenlerden ve kalktığında daha hızlı ilerleyenlerden olmanın adıdır.

Arkadaşlarımızı kategorilendirmek zorunda olduğumuz durumlarla çok karşılaşırız, bu yüzden şu konulardaki birlikteliklerde temkinli davranmak, bizi seçtiğimiz arkadaş ile daha iyi bir birlikteliğe yönlendirecektir.

a. Durumsal Arkadaşlıklar: Öğrencilik hayatımız veya iş hayatımız boyunca bulunduğumuz sınıf ortamı veya iş ortamı gereği birileri ile zorunlu olarak aynı mekânı paylaşırız. Bu birliktelik ister uzun soluklu bir hukuku doğuran birliktelikleri getirsin, isterse tek bir dönem olsun, unutmamamız gereken gerçek şudur ki katlanmak zorunda olduğumuz ve seçim hakkına birebir sahip olmadığımız bir durumu ifade eder. Sorunlu ve problemli insanların vahiyden kopuk sürdükleri bu hayatlarla muhatap oluşumuz bizi erdemden, takvadan ve şuurlu birliktelikten ayırmamalıdır. Çünkü hayatlarını oyun ve eğlenceye adama meyili çok olan bu tür insanlar bizim zamanımızın büyük bölümünü birlikte geçirmek zorunda olduğumuz insanlardır.

b. Mekânsal Arkadaşlar: Yurt, öğrenci evi veya bekâr evi olarak tarif edebileceğimiz gecelerimizi beraber geçirmek zorunda olduğumuz arkadaşlıklardır. Çok zor durumda kalma haricinde bu tür birliktelikler eğer ki uzun bir zaman dilimini kapsıyorsa aynı davayı paylaştığımız insanları ifade eder. Yani aynı yöne yöneldiğimiz ve istikametimizi birlikte çizdiğimiz kişiler bizimle mekânsal birliktelikler kurarlar. Eğer kürekleri ters istikamete çektiklerimizle aynı yerde kürek sallıyorsak ya yerimizde sayarız ya da olduğumuz yerde döneriz.

c. Hukuksal Arkadaşlıklar (Cemaat Birliktelikleri): Kur’an ve Sünnet birlikteliğini paylaşıp, Takva Toplumu olmanın nüvelerini birlikte omuzlayan gerçek manada aidiyetlik bilincini kuşanmış, yolu davadaşlarının birebir yolundan gitmek suretiyle devam ettiren hakikî ve hukukî birliktelikleri ifade eder. İnsan olmanın getirdiği erdemleri İslâm olmanın getirdiği ahlâkı ve İhsana ermenin getirdiği samimiyeti omuzlayan böylesi arkadaşlıklar, bu dünya da ve ahirette de bitmeyecek ve sonu gelmeyecek arkadaşlıklardır. Nefsî arzu ve istekler bu tür birliktelikleri bozamayacağı gibi, musibet ve imtihanlar da kişilerin arasına hiçbir zaman giremez.

d. Siyasal Arkadaşlıklar: Belli konularda ki aynı duyguları paylaşmak suretiyle kurulan ve kazanma hedefi hırsa dönüşebilecek kadar kati ve sert birliktelikleri ifade eder. Spor takımı tutmaktan partizanlığa, kumar oynama suretiyle birlikte olmaktan dizi kolikliğe kadar olan düşüncelerin kısmî birlikteliğini ifade eder. Kazanma temeline dayalı olduğundan kaybedildiği anda ayrılıklar baş gösterir ve saldırgan bir üsluba dönüşebilecek bir hâl alır. Aynı zaman da menfaat çatışmalarının yüksek dozda göründüğü bir anlayışın adıdır siyasal birliktelikler. İdeolojik olmakla birlikte dava denemeyecek kadar kısmî bir süreci ifade eder. Terk etmenin ve terk edilmenin sık yaşandığı, sağlıklı düşüncelerin değil atadan veya babadan kalma mirasların ürünüdür siyasal arkadaşlıklar. Aklı duyguların önüne geçmesinden dolayı sağlıklı düşünmeyen fertler, sürüler veya toplulukları sürükler peşinden. Bazen stadyumlarda, bazen sinemalarda, bazen kurultaylarda ve bazen de sandık başlarında görürsünüz bu tür birliktelikleri.

Kategorilere ayırdığımız arkadaşlıklarımızı, önemli olan hukuksal arkadaşlığa çevirerek ebedî bir birlikteliğe ve ortak bir hedefe yönelerek devam ettirmektir asıl yapmamız gereken. Doğru kurulan arkadaşlıkların hedefi; zorunluluklarımızı, kendi istek ve eylemlerimize çevirebilmenin metotlarını düşünmek ve hayata geçirmektir. Savrulmuş ve ne yana gittiği belirsizleşmiş yığınlara tâbi olacak ve onların sürüklenişiyle birlikte sürüklenecek kadar bu dünyada vaktimizin olmadığını, ölümün ve kıyametin tek bir adım kadar bize yakın olduğunu aklımızdan çıkarmadan, kurduğumuz arkadaşlıklara tekrar göz geçirmemiz gerektiğini hatırlamak ve hatırlatmak gerekiyor birbirlerimize…


 

Copyright 2018 © RAHLE DERGİSİ