Necmeddin Irmak
Uçsuz bucaksız çölün işaretlerini yüzyıllar öncesine kadar takip ediyoruz. Bu takip bizi Kenan illerinden kopup gelen üç insana götürüyor
Atamız İbrahim...
Hanımı Hacer...
Oğlu İsmail...
Onları bu ıssız çölün ortasına getiren neydi? Kim istemişti aklı başında hiç kimsenin yapmayacağı böyle bir yerleşmeyi onlardan ? Ve bu yerleşme ile neyi murat etmişti ? Yahut bu çöl, bir şeylere mi hazırlanıyordu ?
Tüm bu soruların cevabını gerek Peygamber (as)'dan gelen haberlerden, gerekse muharref Kitabı Mukaddesin Kur'an ile çelişmeyen bölümlerinden, kıssadan hisse niyetiyle bulmamız mümkün. Hatta kıssanın detaylarını doldurmada ve doğru hisseler çıkarmada gerekli de.
Bununla birlikte bu soruların en özlü cevaplarını kitabımız Kur’an’da görüyoruz. Doğru bir okuma ve anlama ile işte İbrahim (as)’ın ağzından soruların cevaplan:
"Ey Rabbimiz I Soyumdan bazılarını ekilebilir toprağı olmayan bir vadiye, senin kutsal evinin yakınına yerleştirdim ki ey Rabbimiz, namazı-kulluğu-devamlılık ve duyarlılık içinde yerine getirsinler; öyleyse insanların kalplerini onlara doğru meylettir ve onlara verimli, bereketli rızıklar bahşet ki şükretsinler." (14-lbrahim, 37)
Eğitici, terbiye edici olan, bütün noksan sıfatlardan münezzeh ve hiçbir eksikliğin kendine ulaşamayacağı, tüm zamanların, mekanların ve evrenin sahibi Allah olunca, eğitimin konusu insanlığın dönüşümü gibi büyük bir inkılap olunca eğitilen de "alemlere rahmet olarak gönderilen" büyük bir zat-Muhammed (sav)- olunca tüm hazırlıkların asırlar öncesinden yapılması ve ortamın böylece her şeye hazır hale getirilmesinden daha tabii bir şey olamaz.
İşte burada duruyor ve Ibrahim’ın(as) duasını bir daha okuyoruz. Bu duanın yanına Allah’ın İbrahim, İsmail, Bekke, Mekke, Kabe Kureyş merkezinde buyurduklarını da koyunca, okuyuşumuz daha bir anlam kazanıyor. Bu anlam bize, eğitimin alelade bir şekilde olamayacağını, son derece iyi planlanmış bir ortamın zorunlu olduğunu ve fakat bu ortamın aynı derecede tabii olması gerektiğini de anlatıyor. Ve işte niyetlenen maksada en uygun bir şekilde hazırlanmış ortam; Mekke...
Mekke, taşıyla toprağıyla hazırlanmış bir ortam değildi. O, insanıyla hazırlanmıştı, çevresiyle hazırlanmıştı, tarihiyle hazırlanmıştı, kültürüyle, maddi ve manevi birikimiyle hazırlanmıştı.
Bu hazırlıkta hiçbir şey kendiliğinden ve tesadüflerle oluşmamıştı.
Mekanın merkezine kıyam ve diriliş sembolü Kabe (5-Maide, 97)konulmuştu.
Kabe için ayetlerde ifade edilen özellikler bize hazırlanan eğitim mekanının özelliklerini de bildiriyor
Emniyet..
Bereket...
Tefekkür...
İbadet..
Nezafet (temizlik)...
özgürlük..
Kıyam ve diriliş sembolü...
Sevgi ve muhabbet..
Yine biz, eğitim için hazırlanan bu ortama yapılabilecek hiçbir dış müdahaleye Allah'ın izin vermediğini görüyoruz.
"Rabbinin fil ashabına ne yaptığını görmedin mi? Onların kurmaca planlarını alt üst etmedi mi? Ve üzerlerine siccilden taşlar atan sürü sürü kuşlarını saldı. Derken (Allah) onları, dipleri kalıncaya kadar yenmiş (biçilmiş) ekin tarlasına benzetti." (105-Fil, 1-5)
Mekke’nin bir eğitim mekanı olarak hazırlanmasında yaşanılan tüm olaylar gerek tarih ve gerekse mekan itibariyle oranın insanların tasavvurunda sıradanlaşmasına asla izin vermiyordu.
Takibe koyulduğumuz çölün işaretleri, Mekke’de ve Kabe’de apaçık alametler olup (3-Ali İmran, 97) karşımıza çıkıyordu.